Geçtiğimiz günlerde Resmi Gazete’nin yer alan bir ilana göre; “Türkiye Şeker Fabrikası AŞ’ye ait 14 şeker fabrikasından Bor, Çorum, Kırşehir ve Yozgat fabrikalarının ihalesi 3 Nisan’a, Erzincan, Erzurum, Ilgın, Kastamonu ve Turhal fabrikaları için 11 Nisan’a, Afyon, Alpullu, Burdur, Elbistan ve Muş fabrikaları için 18 Nisan’a kadar teklif verilebilecek” miş.
“İhalelere gerçek ve tüzel kişiler ile yatırım fonları ve ortak girişim grupları katılabilecek ve pazarlık usulü ile gerçekleştirilecek ihaleler, pazarlık görüşmesine devam edilen teklif sahiplerinin katılımı ile yapılacak açık artırma suretiyle sonuçlandırılabilecek ”miş.
Kısaca,”14 tane stratejik fabrika birden satılacak ”mış.
Gazete haberlerine göre,şeker fabrikalarının satışına karşı çıkanlar ise şu konuları dile getirmişler:
-
“Fabrikaların birçoğu, değerli arazisi ve şeker kotası için satılacak.
-
Bu satıştan sonra Orta Anadolu bölgesinde pancar üretimi daha büyük bir tehlikeye girecek.
-
Avrupa’da pancar üretiminde söz sahibi olan Almanya, Fransa, Hollanda ve Polonya şeker fabrikalarını gözü gibi korurken, fabrikaları gözden çıkarması doğru değildir.
-
Şeker üretimi ve pazarlaması tekellerin eline geçecek.Bu durumdan pancar üreticisi kadar tüketici de zarar görecek.
-
Şeker-İş Başkanı Gök,fabrikaların yerine AVM ve rezidans yapılacak .
-
Şeker fabrikalarının kamuoyunda hiç tartışılmadan ABD’nin küresel şirketi Cargill Raporu’nun ardından satışa çıkarılacak olması da manidardır.Türkiye’de NBŞ üretimini % 90’nı bu şirketin tekelindedir .
-
NBŞ’lerin tüketimi, AB’nde ve dünyada düşerken Türkiye’de yükselmektedir. Türkiye’de kişi başına NBŞ tüketimi 6kg. iken, AB’de bu miktar 1 kg. civarındadır. NBŞ’lerin insan sağlığı açısından içerdiği sakıncaları dikkate almak zorunluluğu vardır. Türkiye’de üretilen NBŞ, genetiği değiştirilmiş mısır kaynaklıdır. Bilindiği üzere GDO’lar insan sağlığına ciddi zararları taşımaktadırlar.” demişler.
Aslında şeker fabrikalarının özelleştirilmesi yeni bir konu değil.Kemal Derviş’in başlattığı süreç devam ediyor.
Yıllarca önce,özellikle 2009 yılında Şeker Fabrikalarının özelleştirilmesine karşı,Şeker-İş Sendikası tarafından “Şeker Fabrikalarının Satışı Dursun, Şeker Yasası İptal Edilsin ! “imza kampanyaları başlatılmıştı.
Günümüzde de Yozgat ve Tokat’ın Turhal ilçesinde şeker fabrikalarının özelleştirilmesine karşı Şeker-İşçileri imza kampanyası başlatılmış bulunuyor.Buna benzer tepkilerin dile getirilmesinin demokrasinin bir ön koşulu olarak kabul edilmesi olduğunu düşünüyorum.
Ve işçilerin sesine kulak verelim,”onlar kendileri için olduğu kadar bizim için de tepkilerini gösteriyorlar ” diyorum.
Yazımı “Şekerin Tadı Niçin Kaçtı ?/1”deki önermelerimi tekrarlayarak sonlandırmak istiyorum. “ Şekerlemeleri, kek ve pastaları ve reçellerimizi evimizde yapalım.
Bebelerimize bisküvi ,çikulata ve gazlı içecekleri almayalım .
TV Reklamlarına kanmayalım. Örneğin reklamlarda kadınlarda adet öncesi dönemde, hamilelikten önce ya da sonrasında gözlemlenen gıda intoleransına karşı öğütlenen çikulataya karşı temkinli olalım.Reklamlardaki kadınlara “İntense Krizi Sonuçta”dedirmiyorlar mı?
Canımız baklava ve helva gibi tatlıları çektiği zaman mutlaka şeker pancarı şekeri kullanıp kullanmadıklarını kontrol edelim.
ve de çevrenizde siyasetçi varsa bu konuda bir sorgulama yapalım.”