Ekoloji ne kadar yerel? Ne kadar eski?

İzmir Urla’nın Özbek köyünde köylüler konuşuyor; “Zehmeri (Aralık 22-Şubat 2’si arasındaki soğuk) soğuğunda buğday ekilmez” diye. “Ekin çıkınca yağmur almalı. Ekin çıktığında Zehmeri soğuğuna denk gelirse ürün alınmaz” diye biri devam ediyor. Özbek köyünden Kadir Ağbi bize “Eskiden buğday, arpa burada çok ekilirdi. Karakılçık buğdayı, sarı cam buğdayını köyde 300 hane de ekerdi. Şimdiler de ise tek tük birkaç hane ekiyor. O zaman da doğada artan domuzlar gelip bu tek tük ekilen tarlaya dadanıyor. Doğal olarak da domuzlar başa bela oluyor”. O zaman Kadir ağbiye “bu domuzların neden arttığını” sordum. 5-6 senedir domuz avı yasaklanmış çünkü kasaplarda domuz eti bulunmuş. Sen misin satan domuzları öldürmeyi keserek satışın da engellenmesine karar verilmiş. Bu sefer doğada domuz üretimi artmış. Domuzlar 15-20 sürüler halinde dolaşır olmuşlar. Her şey birbirini takip ediyor. Soğuklar balıkçıların terminolojisinden de yer alır. Kışın Özbek’in sarı kulak kefalinin üzerinde yelmeşik zamanın da tadına doyulmaz. Balıkçılıklar da soğuk döneme yelmeşikli zaman diyorlar.

Balıkçının, köylünün, göçebenin doğa ile kurduğu ilişki de doğayı gözlemleyip nesiller boyunca bu bilgiyi aktardığını biliriz. Ekoloji çiftçinin köylünün balıkçının avcının nefes alıp verir gibi farkında bile olmadan bilip anladığı bir konu. Onlar için ekoloji bilincine varmak için uzun uzadıya okullar bitirmek gerekmez.

Doğadaki canlılar evrim yoluyla mevcut koşullara en uygun biyolojik özellikleri göstermişlerdir. Ekoloji doğayla ilişkilerin (canlı-cansız) bir ürünü olup, binlerce yıllık yaşam deneyimlerine ve bunlardan üretilen düşüncelere dayanmakta.. Ekoloji bir anlamda insanlığın varoluşu kadar eski, bir anlamda da en yeni biyolojik bilim dalı. Diğer yandan insanın avcının, balıkçının, eczacının çiftcinin kuşaklar boyu biriken deneyimlerle en uyumlu yaklaşımları geliştirmesine kültürel evrim diyebiliriz. Örneğin dağlık arazide erozyona neden olmadan tarım yapabilmek için teraslar kullanılır. Bu teraslama yöntemini Alman mühendisler ya da ABD li bilimciler mi keşfetmiş dersiniz? Tarımda teraslama yöntemini, M.Ö. 1000-3000 arasında dünyanın en az üç yerinden birden, başta Doğa Akdeniz olmak. Güney Amerika ve Filipinler’de görüyoruz (1).

Yine Özbek’te köylüler tarımla uğraştıkları gibi balıkçılıkla da uğraşırlar. Herkesin bir kayığı vardır. Özbek’te balıkçılık kooperatifinde her haneden bir üye vardır. Deniz ürünleri yemek kültürüne de yansımıştır. Denizkestanesi yerler örneğin. Özbek’li olan Şefika Teyze denizkestanelerinin nerede yaşadığını da sana anlatır. Kara saman denilen deniz çayırlarının içinde yaşayan denizkestanesinin nasıl yediklerini ise Datça Belen köy’deki Atilla Kaptan şöyle anlatır; “deniz kestanesinin üzerine çar çöp yapışmışsa yumurtalıdır. O zaman topla yumurtasını bi güzel yer “ der. Urla’nın Özbek köyünde de Datça’yanın Belen köyünde kara samanı çatılarda izolasyon olarak kullanırlarmış. Düverler çatıya atıldıktan sonra evin üzerine kargılar dizilir sonra onun üzerine kara saman konulurmuş. Atılan göktoprak kara saman ile katılaşınca katman suyu geçirmezmiş artık. Basbayağı ekolojik yaklaşımlı bir mühendislik değil mi?

Bazı sözler ise ekolojik gerçekleri de tam olarak ifade eder;

“Akşamın kızıllığı hayra

Sabahın da kızıllığı da şehre yorulur”.

“Ne ekersen, onu biçersin.”

“Ak akçe kara gün içindir.”

“Keskin sirke küpüne zarar verir”.

Hayatla iç içe olan ekolojiyi yazılarımızda anlatmaya devam edeceğiz.

Güzel Yücel Gier

Marmaris



1.Kışlalıoğlu,M ve Berkes F., 1989. Çevre ve Ekoloji.Çevre Sorunları, Remzi Kitabevi İstanbul.

Bunları da sevebilirsiniz

Bir cevap yazın