Futbol Ekonomisi: Maç Günü Gelirleri

Günümüzde sponsorluk anlaşmalarının futbol kulüpleri için vazgeçilemez bir gelir kaynağı olduğundan bahsetmiştik. Barcelona’nın forma içine reklam almasından daha çılgın bir sponsorluk anlaşmasının yapılamayacağı düşünülürken, Brezilya 4. Ligi takımlarından Fluminense de Feira takımının yerel bir süpermarket ile yaptığı anlaşma küçük dilleri yutturacak cinstendi. Öyle ki, Fluminense de Feira’lı oyuncuların forma numaralarını gören herkes hayrete düştü. Brezilyalı ekip, futbolcu isimlerini ve numaralarını yerel süpermarkette satışı yapılan ürünler ve fiyatlarla değiştirerek forma sponsorluğunu yeni bir seviyeye ulaştırdı. Her ne kadar futbolcuların formalarının arkasında pizza,şampuan,tıraş köpüğü ve gazlı içeceklerin yazması sosyal medyada alay konusu olsa da zor günler yaşayan Brezilyalı ekip reklam girişimciliğinde bir devrim gerçekleştirerek adını dünyaya duyurmuş oldu,fakat yapılan bu sponsorluk anlaşması Fluminense de Feira’ya pek de uğurlu gelmedi. Sponsorlu formalarla çıktığı ilk mücadeleyi farklı skorla kaybetti ve kulübün maç günü gelirlerini elde etmesini sağlayan taraftarlarını üzmüş oldu.

Kulüplerin, küresel bir gösteri endüstrisine dönüşen futbolda maç günü geliri sağlayan taraftarları tatmin edebilmesi çok mühim.

Ekonomik olarak büyümek isteyen her kulüp,3 büyük gelir kalemlerinden biri olan maç günü gelirlerini arttırmanın yollarını arıyor. Bunun için birçok kulüp stadyum dışına seyircilerin maç öncesi eğlenceli vakit geçirebilmeleri adına Fan Zone ’lar kurup birçok etkinlik düzenliyor. Bu etkinlikler bireylerin hafta sonu AVM’lere gitmek yerine ailece stadyumlara giderek keyifli vakit geçirme ihtimallerini de arttırmış oluyor. Maç biletleri ,sezonluk kombineler ve Fan Zone’ların yanı sıra sunulan catering hizmetleri ve kurumsal ağırlama paketleri de maç günü gelirini oluşturan önemli gelir kaynakları arasında yer alıyor.

Kulüplerin sportif başarıları ve popülerlikleri de maç günü gelirlerini belirleyen önemli etmenler. 2015-2016 sezonunda Avrupa’daki liglerin seyirci ortalamalarını kıyasladığımızda maç başı ortalama 43. 300 seyirci ile Bundesliga (Almanya) bu alanda zirveyi kimseye kaptırmadı. İkinci sırada 36. 452 seyirci ile Premier League (İngiltere) yer alırken, üçüncü sırada ise 28. 168 seyirci ile La Liga (İspanya) yer aldı.

Bundesliga’nın en köklü ekiplerinden olan Borussia Dortmund, 2014-2015 sezonunda kulüp sloganının (Gerçek Aşk – Echte Liebe) hakkını vererek 80. 000 seyirci ortalaması ile dünyanın en fazla seyirci ortalamasına sahip kulübü olmayı başardı. Deloitte Para Ligi’nde 283,9 milyon euro gelirle 11. sırada yer alan sarı siyahlıların gelirlerinin %22’sini (€61. 1m) maç günü gelirleri oluşturuyor,fakat Dortmund’un en yüksek seyirci ortalamasına sahip olması dünyanın en çok maç günü geliri elde eden kulübü olduğu anlamına gelmiyor. Para Ligi’nde ilk 9 sırada yer alan kulüplerin hepsi maç günü gelirlerinde de Borussia Dortmund’u geride bırakmayı başardı. Sadece 10. sırada yer alan Juventus toplam gelirlerde 341. 1 milyon euro ile Dortmund’u geride bırakmışken, maç günü gelirlerinden elde ettiği 43,7 milyon euro ile Dortmund’un gerisinde kalmış oldu. Bu durumun yaşanmasındaki en büyük etken ise uygulanan bilet fiyatı politikalarının farklılık göstermesidir. Örneğin, 2015-2016 sezonunda Real Madrid’in en ucuz maç bileti 35,6€ ve Barcelona’nın en ucuz maç bileti 23,4€ iken yaptıkları koreografilerle bu alanda Galatasaray’ın en büyük rakibi olan Borussia Dortmund’un kale arkası tribünlerinin ortalama bilet fiyatı 17€’ydu.

Türkiye Süper Ligi 2015-2016 sezonundaki seyirci ortalamalarına baktığımızda 8,395 seyirci ortalaması ile Avrupa’nın büyük liglerinin bir hayli gerisinde kaldığımızı görüyoruz. 2014-2015 sezonunda Premier League’deki maç günü gelirleri toplamı 768 milyon euro iken Süper Lig’de 63 milyon euro’ydu. İki lig arasında 12 kattan fazla bir uçurumun oluşmasında stadyum,sosyo-politik gündem,taraftarlık kültürü,ulaşım imkanları,sportif başarı,etkin kulüp yönetimi,ekonomik parametreler,popülerlik ve passolig gibi maç günü gelirlerini etkileyen birçok faktör bulunuyor.

Passolig uygulamasından önce,2013-2014 sezonundaki seyirci ortalaması 13. 738 iken E-Bilet uygulamasından sonraki sezonda (2014-2015) seyirci ortalaması neredeyse yarı yarıya düşerek 7. 809 seviyesine geriledi. Passolig’in seyirci kaybına neden olmasının sebepleri ise başlı başına bir makale konusu.

Ülkemizde bu yıl sportif başarısızlık ve kulübün efektif bir şekilde yönetilememesinden kaynaklı maç günü gelir kaybı yaşayan en önemli iki kulüp ise Galatasaray ve Fenerbahçe.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ve Miraç Kandili ile aynı güne denk gelen “Dünya Derbisi” olarak nitelediğimiz Galatasaray-Fenerbahçe derbisini izlemek için 52. 652 seyirci kapasitesine sahip TT Arena’ya gelen seyirci sayısı sadece 37. 639’du. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk tarafından dünya çocuklarına armağan edilen çocuk bayramı, savaş sırasında yetim ve öksüz kalan yoksul çocukları bir bahar şenliği ortamında sevindirme amacını taşımaktaydı. Çocuklarımızı mutlu etmek adına çaba sarf ettiğimiz bu güzel günde, derbi sonrasında kameraların objektifine Galatasaraylı bir çocuğun gözyaşları takıldı. Oysa ki, kandil ve bayramlarda küs ve dargın olanlar barışmalı, gönüller alınmalı ve kederli yüzler güldürülmeliydi.

Mevcut Galatasaray yönetimi bunu başaramadı. Belki Galatasaray bu derbiyi kazansaydı bile Dursun Özbek yönetimi taraftarla arasındaki buzları eritemeyecekti; fakat en azından derbide alınacak bir galibiyet, çocuklarını mutlu olması için maç izlemeye getiren aileleri, çocuklarının gözyaşlarını silmeye mecbur bırakmayacaktı.

Elbette ki futbolun üç ihtimalli bir oyun olduğunu unutmamak gerekir. Bu işin doğasında kazanmak da var kaybetmek de. Galatasaray’ın yönetim kuruluna duyulan güvensizliğin asıl sebebi sadece sportif başarısızlık değil, verilen sözlerin yerine getirilmemesi ve vizyon eksikliğidir. Bu duruma karşı ivedilikle bir önlem alınamazsa Galatasaray sadece Avrupa arenasında değil, hem Süper Lig’deki hem de Deloitte Football Para Ligi’ndeki düşüşünü devam ettirir ve bu durumdan sadece yönetim kurulu değil bütün genel kurul üyeleri sorumlu olur.

Futbolu futbol yapan,ona anlam katan,maç günü gelirlerini doğrudan etkileyen,futbolun endüstriyelleşmesinde en önemli role sahip olan taraftarları memnun etmek, kulüplerin birinci önceliği olmalıdır. Endüstriyel futbol çağında taraftarlarını müşteri olarak görüp karşılıksız sevgi bekleyen kulüpler küçülmeye mahkumdur; çünkü günümüzde kulüp olarak taraftarlardan ilgi,sevgi ve destek bekleyip karşılığında hiçbir şey veremezseniz,dişinden tırnağından arttırıp forma,bilet almak için uğraşan taraftarlar bir noktadan sonra pes edebilirler. Her ne kadar yapılan araştırmalar Türklerin dünyanın en sadık taraftarlarından biri olduğunu gösterse de kulüplerimiz, Modern Futbol Treni’nin arkasından el sallamamak için gerekli önlemleri almalıdır.

Takımınızın bol gol attığı, üç puanların havada uçuştuğu bir ay dileğiyle

Bunları da sevebilirsiniz