Şeyh Bedreddin / 1-Kuramı Ve Eylemi Üzerine Belgeler Ve Yorumlar

Osmanlı tarihçilerinin önemli bir kesimi, başlangıçta Şeyh Bedreddin’in büyük bir İslâm âlimi ve hukukçusu olduğunu, ancak sonradan şeyhlikten şahlığa heveslendiğini ve devlete isyan ettiği için idam edildiğini bildiriyorlar.

Bir kesimi ise Şeyh Bedreddin’i,15.yüzyılda eşitlikçi bir düzen arayan bir hareketin kuramcısı ve eylemcisi olarak öngörüyorlar.

Ancak her iki yaklaşıma sahip olanların birleştiği bir konu,var olan sisteme karşı çıkışı nedeniyle Osmanlı Devleti tarafından idam edilmiş olması.

Toplumcu gelenekten gelen bir kişi olarak Şeyh Bedreddin konusunda bilgim oldukça sınırlı idi.Bu doğrultuda, Nazım Hikmet’in “Şeyh Bedreddin Destanı”, Erol Toy’un “Azap Ortakları ” ve Sovyet Yazar Radi Fiş’in “Ben de Halimce Bedreddinem” adlı romanlarını ve Şeyh Bedreddin’in “Varidat ” adlı eserini okumuştum.

Ancak Şeyh Bedreddin’i anlamak ve daha bilimsel bir bakış açısına sahip olmak için yaptığım araştırmada kimi yayınlara ulaştım. Bu bilgileri dostlarım ile paylaşmak istiyorum. Nesnelliği konusunda kanaat getirdiğim kimi yayınlar arasında Selahattin Dövüş şunları yazıyor:

Klasik dönem Osmanlı tarihinin problem haline gelmiş konularından biri de Şeyh Bedreddin ve ona isnat edilen isyan hareketleridir. Genellikle Osmanlı vekayinâmelerinin, diğer bir ifadeyle Osmanlı tarihçilik anlayışının sevkiyle kaleme alınmış kroniklerin, Şeyh Bedreddin’i anlaşılması güç ve içinden çıkılmaz bir sorun haline getirdikleri bir gerçektir. Objektif bir tarih yazmaktan ziyade, belli bir hedefe yönelik ve tek bir konjonktüre hizmet için kaleme alınan Osmanlı tarih kaynaklarına bakıldığında, konuyla ilgili karışık, netliği olmayan, birbiriyle çelişkili bir yığın rivayet ve hikâye nakilleriyle karşılaşıyoruz. Doğrudan padişahın emriyle kaleme alınan bu ve benzeri anonim Tevârih-i Al-i Osman’lar, konu üzerinde, yazıldığı dönemin resmî konjonktürünü yansıtmaktan öteye gitmezler.

Mesela bu tür kaynakların başında gelen, Oruç Bey ve Neşrî’nin de kaynak olarak kullandığı, Aşıkpaşazâde Tarihinde, Şeyh Bedreddin ve isyanıyla ilgili birbiriyle çelişen nakiller dikkat çekmektedir:

Gelin! Şimdiden sonra padişahlık benimdir. Taht benim elimdedir. Sancak isteyen gelsin. Tımar isteyen, subaşılık isteyen gelsin. Elhasılı ne dileği olan varsa gelsin. Ben şimdiden sonra huruc ettim. Bu ülkede halife benim…. Simavna Kadısıoğlu, Musa’nın yanında kazasker iken kendilerine tımar alıverdiği adamlar dahi yanına geldiler. Amma gelenler gördüler ki, bunun işinde hayır yok Beyliğe kasd etmeğe ister. Hemen Simavna Kadısıoğlu’nu tuttular. Serez’de bulunan Sultan Mehmed’e getirdiler.”2

Burada, hem Şeyh Bedreddin’in bizzat kendi ağzından padişahlık için ayaklandığını bildiren daveti üzerine birtakım insanlar geliyorlar, hem de aynı insanlar, Şeyhi, padişah olmaya kast ediyor diye yakalayıp Mehmed Çelebi’ye götürüyorlar. Bu bilginin tutarsız olduğu açıktır. Bu ve benzeri Osmanlı kaynaklarının her bir nüshasının,birbirleriyle çelişkili nakiller içerdiğini de belirtelim.

Her şeyden önce, Şeyh Bedreddin’in çağdaşı olarak kendisinden bahseden üç ana kaynak bulunmaktadır. Bunlar; Şeyh Bedreddin’in torunu Halil b. İsmail’in bizzat yazmış olduğu Menâkıb-ı Şeyh Bedreddin3, İbn Arapşah ki bizzat Şeyh Bedreddin’le görüşmüştür4 ve Bizans tarihçisi Dukas’ın eserleridir5.

Şeyh Bedreddin’den bahseden diğer Osmanlı kaynakları ise bu üçünden faydalanmışlardır.

Bizans tarihçisi Cenevizli Dukas (1400–1470) ve Dukas’ın eserini kaynak aldığı anlaşılan Osmanlı tarihçisi Şükrüllah, Şeyh Bedreddin’in bir isyan başlatmış olduğundan bahsetmezlerken, sadece Karaburun’da peygamberlik iddiasıyla ortaya çıkan Börklüce Mustafa’nın isyanını ve asılmasını naklederler.6

Âşıkpaşazâde ile Oruç Bey ve Neşri’nin, Âşıkpaşazâde’ye dayanarak yazmış oldukları kronikler 7 hemen hemen aynı ortak kaynaktan, İbn Arapşah’tan yararlandıkları anlaşılmaktadır. Genellikle merkezî yönetime dayanarak, Şeyh Bedreddin’in hem dinî hem de siyasi açıdan suçlu olduğu; Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal isyanlarının Şeyh tarafından organize edildiği ve bunların kendi ayaklanmasına bir başlangıç olduğu kanaati hâkimdir.

Şeyh Bedreddin’in torunu Halil b. İsmail’in, dedesinin ölümünden 45 yıl sonra yazmış olduğu Menakıbnâme’si, konunun en önemli kaynaklarından biridir8. Hoca Sadedin Efendi, Taşköprülüzâde ve Mustafa Alî, konuyla ilgili olarak 9 Menakıbnâme’de geçtiği üzere; Şeyh Bedreddin’in kendisine isnat edilen suçu işlemediği, Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal’in isyanlarıyla bir ilgisinin bulunmadığı şekliyle anlatılır. Bunlara göre Şeyh Bedreddin’in etrafındaki insanlar ve müritleri, hasetçi ve kindar çevresinin şikâyeti ve etkisiyle I.Mehmed tarafından yanlış yorumlanmıştır. Hâlbuki Şeyh Bedreddin, döneminin makamı en yüksek âlimi, ünlü bir filozof ve miracı, idamıyla gerçekleşen üstün yaradılışlı kâmil bir insandır.

Şeyh Bedreddin’in torunu olması hasebiyle, Menakıbnâme yazarının taraf olduğu ve eserini dedesinin savunması çerçevesinde kaleme aldığı, özellikle dedesini rencide edecek rivayetleri gizlediği veya farklı şekilde naklettiği gerekçesiyle, objektifliği şüpheye açıktır.

Eserleri de, onun fikrî yapısının özellikleriyle ilgili bilgi veren kaynaklar durumundadır. Varidat hariç, bugün elimizde bulunan nüshaları itibariyle genellikle İslam hukukuna ait olup, üstelik bir kısmı İznik’te tamamlanmış eserlerinin hiçbirinde, kendisine isnat edildiği gibi ehlisünnet ve hukukuna karşı hiçbir fikir içermemektedir.

Şeyh Bedreddin üzerinde çalışan bütün bilim adamları da bu konuda birleşmişlerdir.10 Söz konusu eserler, onun ulema sınıfından bir ilim adamı olarak kaleme aldıklarıdır.

Özellikle Edirne’de kazasker iken yazdığı ve muhakemât usulü ile ilgili Camiu’lFusuleyn adlı eseri, ölümünden sonra bile birkaç yüzyıl boyunca Osmanlı medreselerinde okutulmuştur. Birçok yazma nüshaları bulunan bu eser, 1300 yılında Mısır’da basılmıştır.11Varidat’a gelince, bu eser özellikle Şeyh Bedreddin’in ilim hayatından tasavvuf hayatına geçtikten sonraki döneminde, içerisinde, tasavvufla ilgili yazdığı en meşhur eseridir. El yazması olarak duran bu eserin birçok Türkçe tercümesi yapılmış olup, çeşitli üniversitelerde doktora tezi olarak da çalışılmıştır. Bunlardan birisi de Bilal Dindar tarafından hazırlanmış ve yayınlanmış olup, burada Varidat’ın Şeyh Bedreddin’e aidiyetinin oldukça şüpheli olduğu belirtilmiştir.12

Varidat ile diğer eserleri arasındaki çelişki, onun hem geniş ölçüde spekülatif yorumlara, dolayısıyla bazı ideolojik saptırmalara konu olmasında, hem de ciddi bir tarihsel probleme dönüşmesinde önemli rol oynamış olmalıdır.

Osmanlı merkeziyetçiliğinin kuvvetli bir şekilde yeniden tesis edilmeye çalışıldığı bir dönemde, Şeyh Bedreddin’in bir âsi olduğu kadar, zındık ve ilhad suçlarından idama mahkum edilmesinde hareket noktası, bu tasavvufî ve felsefî eseri olmuştur. Ancak Varidât’la ilgili olarak, A.Yaşar Ocak, eserin bütün Osmanlı tarihi boyunca, çeşitli çevreler tarafından bir hayli rağbet gördüğünü, üzerinde en çok şerh ve yorum yapılan bir eser oluverdiğini ve dolayısıyla orijinalinden çok farklı bir hale gelmiş olduğunu belirtmiştir. Tarihçi, “nitekim Şeyh Bedreddin’in Varidat’ının şöyle basitçe bir gözden geçirilmesi bile, standart bir kitabın düzeniyle ilgisiz bulunması, sistemsizliği, konuların rastgele, bir orada bir burada ele alınışı, böyle derleme bir risale olduğunu çok açık sergiliyor”13 ifadesiyle teyit ederken, nüshalar arasındaki tutarsızlıklar ve konular arasındaki çelişkilerle de bunu göstermektedir. Bununla birlikte Varidat’ın Şeyh Bedreddin’in bizzat kaleminden çıkan bir nüshasına henüz rastlanmadığı gibi, kütüphanelerde mevcut nüshaların en eskisi 16.yüzyıldan daha geriye gitmemektedir. Ahmed Cevdet Paşa, Varidat için, “Füsus’u taklit yoluyla yazılmış bir risaledir” derken, eserin orijinal olmadığını belirtmiş olmaktadır.

Bursalı Mehmed Tahir de Şeyh’e yöneltilen ithamların, Varidat’ı iyi anlayamamaktan kaynaklandığına işaret etmektedir.14 İtalyan Türkolog Michel Balivet, Şeyh Bedreddin ile ilgili önemli çalışmasında, Varidat’ın doktrin bakımından özgün bir eser olmadığını belirtirken; “Varidat okunduğunda, eserin doktrin bağlamında içeriği çok hayal kırıcı görünüyor. Ne Dukas’ın Börklüce konusunda sözünü ettiği mal paylaşımı, ne Osmanlı vakanüvislerin ileri sürdüğü sultana karşı açık isyan ve mehdilik iddiası, ne sapık fikir ve ayinler, ne özel bir Hristiyanseverlik, ne de dinler üstü bir anlayış söz konusu edilir.

Olası seleflere ya da çağın düşünce akımlarına yapılan göndermeler de çok azdır”15 demek suretiyle, söz konusu eserden dolayı Şeyh Bedreddin’e yapılan suçlamaların ispattan yoksun olduğunu belirmiştir.

Halil İnalcık da, Şeyh Bedreddin’in basit bir derviş olmadığını, İslâm hukuku ve dinî ilimler üzerine önemli eserler veren büyük bilginler arasında bulunduğunu, daha sonra sufiliğe geçip, bir sufî şeyh olarak İbn Arabî’yi örnek aldığını ve onun Fususu’l-Hikem adlı eserine bir şerh yazdığını zikretmiştir.

Hutbelerinden derlenmiş ve kendi tasavvuf anlayışını yansıtan Varidat’ta vahdeti vücut felsefesi işlenmiştir16. Dolayısıyla, söz konusu eserden hareketle, Şeyh Bedreddin ile ilgili kesin bir yargıya varmak anakronizimdir.

Gerek bazı Osmanlı kaynaklarında, gerekse bunlardan esinlenen modern araştırmalarda, genellikle Şeyh Bedreddin’in sahip olduğunu söyledikleri şu fikirlerden hareket ederler:

Tanrı dünyayı yaratmış, insanlara bahşetmiştir. Erzak, giyecekler, hayvanlar, toprak ve bütün mahsülleri umumun müşterek hakkıdır. İnsanlar tabiat ve yaradılış itibariyle eşittir. Birinin servet toplayıp biriktirmesiyle, diğerlerinin ekmeğe bile muhtaç kalması İlahi maksada muhaliftir. Nikâhlı kadınlar ortaklıktan müstesnadır. Bu birlik haricinde kalan her şey insanların müşterek malıdır. Ben senin evinde kendi evim gibi oturabilmeliyim. Sen benim eşyamı kendi eşyan gibi kullanabilmelisin. Emlakimize karşılıklı tasarruf edebilmeliyiz. Gerek Müslümanlıkta gerek Hıristiyanlıkta ulemanın ve papazların hataları ile nice bid’atlar ihdas olunmuştur. Bunlar kaldırılırsa din bir olur.”

Ali Yaman ve Nedim Gürsel de “Tarih Ütopya isyanı-Şeyh Bedreddin Yaşamı Felsefesi İsyanı” adlı yayınlarında Simavnalı Şeyh Bedreddin Mahmud Rumî hakkında şunları dile getiriyorlar:

Simavnalı Şeyh Bedreddin Mahmud Rumî (1359-1420), yalnız Anadolu devrim tarihinin değil, bütün insanlık için sosyal devrim tarihinin en ilgi çekici büyük kahramanıdır. Şeyhin zamanına dek medeniyetler, dıştan gelme barbar akınlarının tarihsel devrimiyle yıkılırlardı. Şeyhin zamanındaki Aksak Timur akını o çeşit dıştan yıkıcı tarihsel devrimlerin en sonuncusuydu. Sosyal devrim imkânsız olduğu için muazzam bir medeniyetin yıkılışı antik destanlarda “tufan”, dinlerde “kıyamet” adını alıyordu. Şeyh Bedreddin, bu şuursuz medeniyet yıkılışları yerine, insanlığın biricik ve sürekli gelişimini sağlayacak şuurlu devrimi; başka deyişle, tarihsel devrim yerine sosyal devrimi geçiren en şuurlu ve en orijinal büyük devrimcidir.”17

Yine Ali Yaman bir başka yapıtında: “ Şeyh Bedreddin hareketi, 14. yüzyılın başlarında Anadolu’da var olan sosyo-ekonomik bunalımın doğal bir sonucu olarak görülebilir. Bu bunalım, Timur ordusunun Anadolu’yu tahrip etmesi sonrası ortaya çıkan iç çekişmelerin ve fetihlerin durmasından da kaynaklanan ekonomik buhrandan doğmaktaydı. Anadolu ve Balkanlar’da bulunan heterodoks kitlelerin sosyal-dinsel yapılarının da etkisi olmakla birlikte, hareket, esas dayanağını, belli sosyo – ekonomik çıkarlara dayanan gruplardan almaktaydı. Hareketin içerisinde gayri Müslim kitleler de yer almaktaydı.

Ekonomik buhranın temelinde yoğun işsizlik, akınların durmasının yol açtığı sıkıntılar ve nüfus baskısı yatmaktaydı. Bu durum, halk hareketlerine müsait bir ortam sağlıyordu. Şeyhin ve propagandacılarının savunduğu görüşler bu toplumsal bunalıma uygun bir ortam sağlıyordu. Şeyh’in ve propagandacılarının savunduğu görüşler bu toplumsal bunalıma uygun olarak şekillenmişti. Şeyh ve baş propagandacıları, Torlak Hu Kemal ve Börklüce Mustafa, bu kitlelere çok uygun gelen senkretist ve eşitlikçi görüşleri yaymaktaydılar”. diyor. 18

Mizancı Murad Bey de Şeyh Bedreddin’in Börklüce Mustafa aracılığıyla yaydığı görüşlerini günümüz Türkçesiyle şöyle özetlemiş bulunuyor.19,20

  • Tanrı Dünyayı yaratmış ve insanlara bahşetmiştir.

  • Servet ve tarım ürünleri herkesin ortak malıdır.

  • İnsanlar eşittir. Kiminin servet sahibi olması, kiminin ekmeğe bile muhtaç kalması tanrısal amaca aykırıdır.

  • Nikahlı kadınlardan başka dünyada herşey ortak olmalıdır.

  • Birinin çevresi ve inançları ötekininkine benzemiyor diye onun üzerinde güç kullanılması, kutsal buyruklara ve amaçlara aykırıdır. Çünkü düşünce ve vicdan doğaya uyumla oluşur.

  • Bunlar insanı gücün etkisinden korumalıdır. Müslüman, Hıristiyan, Musevi ya da Mecusi hepsi Tanrının kuludur, birdir, kardeştir. Aralarında dostluk ve bağlılık olması gerekir. Bu birliktelik ve dostluk nedeniyle doğru olan (hak), ilkel olana (batıl) üstün gelir. Yönetme ise zulüm ve baskıdır (saray, saltanat, savaş, asker hepsi zulümdür. Tekkeler, dervişler, ulema bunlar da zulüm ve baskıdır).

  • Yönetenin saldırılarını anlayışla karşılamak, Tanrının amaçlarına uygun olmayan buyruklarına uymak doğru değildir.

  • Yöneticiler, halifeler döneminde olduğu gibi yönetilenler tarafından seçilmelidir.

  • Herkes eksiksiz özgürlüğün gerektirdiği gibi düşüncelerini ve yaşama biçimini açıklayabilmelidir. Başkalarının yaşama biçimi ve inançlarına saygılı davranılmalıdır.

Özetle,tarihsel belgelerden Şeyh Bedreddin’in kurulu düzene karşı eşitlikçi bir dünya arayışına sahip kuramcı ve eylem adamı olduğu gözlemlenmektedir. Osmanlı tarihçilerince Osmanlı merkeziyetçiliğinin kuvvetli bir şekilde yeniden kurulmaya çalışıldığı bir dönemde, Şeyh Bedreddin’in bir âsi olduğu kadar, zındık ve ilhad suçlarından idama mahkum edilmesi bunun önemli kanıtlarından birisidir.

KAYNAKÇA

1 Döğüş, Selahattin. Şeyh Bedreddîn ve Rumeli Gazileri ankara.edu.tr/dergiler/19/23/101.pdf

2 Âşıkpaşazâde, Âşıkpaşazâde Tarihi, neşr. Ali Beğ, İstanbul 1332, s. 90.

3 Halil b. İsmail, Menakıb-ı Şeyh Bedreddin, nşr. A. Gölpınarlı-İsmet Sungurbey, Eti Yayınları, İstanbul 1967.

4 İbn Arapşah, Ukudu’n-Nasiha: Takiyüddin Efendi, Tabakat-ı Hanefiyye, no:1609, Veliyüddin Efendi Kütüphanesi, İstanbul; Ş.Yaltkaya, “Bedreddin Simavî”, MEB İA, 2. cilt, s. 445.

5 Dukas, Bizans Tarihi, çev. VL. Mirmiroğlu, İstanbul Fetih Derneği Yayınları, İstanbul 1956.

6 Dukas, Bizans Tarihi, s. 67-69; Şükrullah b. Şehabeddin, Behçetü’t-Tevârih, nşr., Nihal Atsız, Türkiye Yayınevi, İstanbul 1949, s.60.

7 Oruç Bey, Oruç Bey Tarihi, haz. Nihal Atsız, Tercüman 1001 Temel Eser, İstanbul

1972, s. 74; Mehmed Neşrî, Kitab-ı Cihannüma-Neşrî Tarihi, yayınlayanlar: F.Reşit Unat, M.A. Köymen, TTK Basımevi, Ankara 1987, c.II, s.545–546.

8 Halil b. İsmail, Menakıb-ı Şeyh Bedreddin, nşr. A.Gölpınarlı-İ.Sungurbey, Eti Yayınları, İstanbul 1967.

9 Hoca Sadedin Efendi, Tacü’t-Tevarih, hz. İ.Parmaksızoğlu, K.B. Yay., Ankara 1992, c.II, s. 114; Mustafa Alî Efendi, Künhü’l-Ahbâr, haz. Ahmet Uğur, Mustafa Çuhadar, Erciyes Ün. Yay., Kayseri 1997, I.cilt, I.kısım, s. 241-244; Taşköprülüzâde, Şakaîk-ı Numaniye ve Zeyilleri Hadaiku’ş-Şakaik, (Mecdî Efendi Tercümesi), nşr. Abdülkadir Özcan, Çağrı Yay., İstanbul 1989, c.I, s. 71-73.

10 Şeyh Bedreddin’e dair kaynakların tahlili için bkz; A.Yaşar Ocak, Osmanlı Toplumunda Zındıklar ve Mülhidler (15.-17.Yüzyıllar), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 3. baskı, Ankara 1997, s. 136-202; Müfid Yüksel, Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin, Bakış Yayınları, İstanbul 2002; Necdet Kurdakul, Bütün Yönleriyle Bedreddin, İstanbul 1977, Döler reklam Yay., s.31-76.

11Şefaettin Severcan, “Şeyh Bedreddin Olayı”, TÜRKLER, C.9, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, s. 267.

12 Sayh Badr al-Din et ses Waridat, çev. Cengiz Ketene, KB Yayınları, Ankara 1990. 12 A.Y.Ocak, Zındıklar ve Mülhidler, s. 189.

13 A.Y.Ocak, Zındıklar ve Mülhidler, s. 189.

14 Bursalı M. Tahir, Osmanlı Müellifleri, haz: İsmail Özen, Meral Yayınevi, C.I, İstanbul 1975, s. 39.

15 Michel Balıvet, Şeyh Bedreddin Tasavvuf ve İsyan, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2002, s. 33, 109.

16 Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300–1600), çev. Ruşen Sezer, YKY, İstanbul 2003, 3.bs., s. 197.

17 Yaman,Ali, Nedim Gürsel,2007 .Tarih Ütopya isyanı-Şeyh Bedreddin Yaşamı Felsefesi İsyanı.Nadir Kitap 2.Baskı

18 Yaman,Ali,1997. Simavna Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin.İstanbul

19 https://www.pirha.net/karsidevrime-direnen-filozof-13198.html

20 https://www.evrensel.net/haber/304051/adanada-borkluce-mustafa-hareketi-soylesisi



Bunları da sevebilirsiniz