Yerli Tohumun Sonuna mı Geldik?

23 Aralık 2016 gazete haberlerine göre;Tohum Sanayicileri ve Üreticileri Alt Birliği (TSÜAB) tarafından Antalya’da düzenlenen “Milli Tarımda Tohumculuğun Rolü ve Geleceği ” konulu çalıştaya katılan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik yaptığı konuşmada, “2018’de sertifikalı tohum kullanmayan destek alamayacak. Yağmurlama ve damlama sistemi kurmayanlara da destek verilmeyecek” demiş.

Buna karşılık,TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık yaptığı açıklamada ,sertifikalı tohumların,yerli tohumların sonunu getirebileceğini söylemiş ve “Binlerce yıldır kendi tohumunu üreten köylü kendi geliştirdiği tohum çeşitlerini satarak geçimine katkı sağlıyordu. 2006 yılında çıkarılan Tohumculuk Kanunu ile çiftçinin bu imkanı elinden alındı…Tohumunu satarak kazanç elde etme imkanı kaldırılan köylüye bir de tohumu sertifikalı olmaz ise destek verilmeyecek olması atalık tohumların bir diğer değişle yerli tohum çeşitlerinin hızla azalması anlamına gelir.. Şirketlerin tek tip tohumlarıyla çeşitliliğin azalması tarımda hastalık ve zararlıların artması ve tarım ilaçlarının daha çok kullanılması anlamına da gelmektedir. Biyolojik çeşitliliğe sahip çıkmak hem insan hem de çevre açısından büyük önem taşımaktadır. Köylünün ve çiftçinin yeni tohumlar üretme, çeşitliliği geliştirme imkanlarını önlemek yerine teşvik edilmelidir ”demiş.

Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği de , “Milli Tarım Projesi” kapsamında 2018 yılından itibaren tüm tohumların sertifikalı hale getirilmesinin gıda bağımsızlığını tehdit edeceğini ve küçük çiftçiye büyük zarar vereceğini açıklamış.

İstanbul Şile’de yerli tohumlarla üretim yapan Fatma Denizci ise yerli tohumların engellenmesini, “Bu bizim açımızdan korkunç bir şey” diyerek değerlendirmiş. Denizci, “Yerli tohumların yasaklanmasıyla çabalarımız boşuna gidiyor. Bizim yerli tohumla, organik tarımla birlikte gelen sağlıklı beslenmemiz gözardı ediliyor. Bu topraklarda gelenek ve göreneklerle oluşan tarım kültürü, beslenme kültürü, damak kültürü şirketler için yok sayılıyor. Sağlıksız bir toplum olarak hayata devam etmemiz isteniyor” diye konuşmuş.

Anlan açıklamalardan sonra Türkiye Tohumculuğu konuşunda birkaç tespit yapalım:

  • Tarımsal üretimin iki önemli ana girdisi vardır. Hayvansal üretimindeki girdinin adı damızlıktır. Bitkisel üretimde ise tohumdur.

  • 2015 yılı sonu itibarıyla Türkiye’nin tohum ihracatı 103 milyon, ithalatı ise 202 milyon dolardır.

  • 2006 yılında kabul edilen Tohumculuk Yasası ile,Tohum Sanayici ve Üreticileri Alt Birliği (TSÜAB), 2008 yılında kuruldu. TSÜAB üyeleri sertifikalı tohumlukların çoğaltımı, işlenmesi, ambalajlanması, yurt içi ve yurt dışında pazarlanması ve yurt dışından yeni bitki çeşitleri ve tohumlukların tedariki konularında faaliyet gösteriyor. Halen 223 şirket TSÜAB üyesi olarak faaliyet yürütüyor.

  • Bakanın açıklamasına göre,2018’den itibaren sertifikalı tohum kullanmayan üretici destek alamayacak.Bunun sonucunda çiftçi tohumu bir kez ürettiğinde ya da satın aldığında o yıl tarlasında kullanamayacağı gibi gelecek yıllarda da kullanamayacak, diğer çiftçilerle paylaşamayacak ve başka tohumlarla değiştiremeyecek .


Tohumculuk ile ilgili ortaya çıkan bu yeni durum,bana TBMM’inde Tohumculuk Yasa Tasarısı gündeme alınırken 6 Ekim 2006 yılında kaleme aldığım “Tarımda Dışa Bağımlılığın Son Halkası ya da Tohumculuk Yasası”adlı yazımı anımsattı.Andığım yazımda şunları da yazmıştım:

“• Çiftçilerin tohumluk gereksinmeleri, giderek artan bir şekilde yabancı ve yerli taşeron firmalara bırakılacak.

• Yasa ile zarara uğratılan çiftçiler ve köylüler üzerinde yargı yetkisi de Tohumcular Birliği kapsamında Hakem Kurulu’na devredilecek.

• Çiftçinin kendisine tohumluk ayırma yetkisi elinden alınacak,

• Yerli tohumlarımızın patentleme yetkisi yabancı biyoteknoloji firmaların güdümüne girecek.

• Ulusal biyo-güvenlik AB’ye bırakılacaktır” demiştim.


Bu olumsuz öngörülerimin kimileri ortaya çıkmış bulunuyor.Üzülmemek elde değil.

Bunları da sevebilirsiniz