Öğretmen Kubilay’ı Unutma…

“Ben Muhammed Müslüman ümmetindenim…Türkiye dinsiz, laik bir memleket haline gelmiştir.

Hayatımı, Mustafa Kemal dinsizliği ile savaşa adayacağıma, Türkiye’yi bir din ve şeriat devleti haline getirmek için mücadele edeceğime, Kemal Paşa zamanında çıkarılan dinsiz kanunların tatbikini önleyeceğime… Kısa zamanda, ümmet esasına dayanan şeriat devletinin kurulması için devlet idaresinde (Türkiye Cumhuriyeti Devleti) söz sahibi olacak mevkilere gelmek için çalışacağıma, dinim, Allah’ım ve bütün mukaddesatım üzerine yemin ve kasem ederim”

(Prof Fehmi Yavuz: Ölüm Duyuruları, Dayanışma Yayınları Ankara 1983, s.16)

Yukarıdaki yemin kuran kurslarında, tarikat yurtlarında çocuklara her sabah toplu olarak, tekbir getirilerek ettirilen yemin metnidir. Daha da ileri gidilerek dün (21 Aralık)TV lerde gösterilen öğrencilerin şeriat özlemlerini yansıtan video gösterisi bunun ap açık göstergesidir.

İşte bu yeminle beyinlerine tecavüz edilen çocuklar büyüdü ve; (14 Aralık 2016) AKP’nin Üsküdar Belediyesinin, Üsküdar’da HALEP için düzenlenen mitingde belediyenin aracından “En kısa zamanda İslam birliğini yeniden tesis etmeli ve halifemizi seçmeliyiz” anonsu yapılarak hilafet çağrısı yapıtılar.

Gerekli yerlere gerekli şikayetler yapıldı. Ama…

Bu hilafet çağrısından birkaç gün sonra Rusya’nın Büyük Elçisi şeriatçı örgüt yanlısı bir polis tarafından herkesin gözleri önünde ANKARA’DA katledildi. Ve suikastı yapan polis sağ ele geçirilmesi gerekirken o da öldürüldü.

Aynı gün, 19 Aralık 1978 yılında başlayan, yüzden fazla çocuk, kadın, yaşlılarında aralarında bulunduğu Aydın ve alevi yurttaşlarımızın katledilişinin (Maraş Kıyımının) yıldönümünde anma etkinliğine AKP’nin valisi izin vermedi.

Sivas’ta yine şeriatçı örgütlerce 1993 yılında yakılan 35 aydınımız hala yüreklerimizde kor ateşi gibi yanmakta.

Bütün bu olayların ortak noktası din için, Allah için, şeriat için cihata çağrı altında yapılıyor.

Cumhuriyet’in ilan edilmesi ve ardı ardına çağdaş devrimlerin ilan edilmesi çağdaşlaşma yolunda önemli adımların atılması. Bu yeniliklere karşı şeriat yanlısı ortaçağ karanlıklarının özlemcileri de boş durmadılar. Her fırsatta aydınlanmaya devrimlere başkaldırdılar. Açtıkları kaçak kurslarla dindar ve kindar bir nesil yetiştirme yarışına giriştiler.

Önceleri çok gizli olarak yapılan bu şeriatçı girişim artık açıkça güvenlik güçlerinin destekleri ile yapılmaktadır.

Menemen’de 23 Aralık 1930’da ŞEHİT ÖĞRETMEN KUBİLAY – BEKÇİ HASAN ve BEKÇİ ŞEVKİ’Yİ ANMA ETKİLİĞİ YAPILACAK.

Olayı kısaca okuyalım. (Çok geniş açıklama KUBİLAY Kitabımda) http://68dayanisma.org/index.php/component/attachments/download/296.html



EVET: Türkiye Cumhuriyeti bundan tam 86 yıl önce, 23 Aralık 1930 günü korkunç bir irtica olayına tanık olmuştu .

O sabah İzmir’in Menemen ilçesinde tuhaf şeyler oluyordu. Sabahın erken saatlerinde dördü silahlı altı çember sakallı şeriatçı yobaz Menemen meydanında tekbir getirerek dolaşmaya başladı. Kullandıkları uyuşturucunun (ESRAR) etkisi ile Başlarında sarık, sırtlarında cübbe ağızlarından salyalar akıtarak; “Biz şeriat ordusuyuz” diyerek meydandaki Müftü Camii’ne girdiler. Elebaşları olan Derviş Mehmet camide namaz kılanlara kendini “Mehdi” olarak tanıttı ve dini korumaya geldiklerini söyledi. Arkalarında 70 bin kişilik bir Halife ordusu olduğunu iddia edip öğle saatlerine kadar şeriat bayrağı altında toplanmayanların kılıçtan geçirileceğini tebliğ etti.

Derviş Mehmet isimli sapık ve arkasındaki yobazlar camideki yeşil bayrağı alıp uzun bir sopaya taktılar. Yoldan geçen birine meydanda bir çukur kazdırıp bayrağı oraya diktiler. Yobazlar bayrağın çevresinde dönmeye, tekbir getirmeye ve zikir yapmaya başladılar. Bir yandan da bağırıyorlardı:

Şapka giyen kafirdir. Yakında yine şeriata dönülecektir… Bize kurşun işlemez…”

İşin acı yanı, Menemen ahalisinden bazıları bunlara alkış tutmaya başlamıştı!

Olaylar ilçedeki askeri birliğe duyuruldu. Alay komutanı, yedek subay Mustafa Fehmi Kubilay’ı bir manga askerle birlikte oraya gönderdi. Silahlarında mermi yoktu. Süngü takıp olay yerine gittiler. Kubilay askerlerini meydan girişinde bıraktı ve yobazlara “Teslim olun” çağrısı yaptı. İşte o anda yobazlardan biri silahını çekip ateş etti ve asteğmen Kubilay yaralanıp yere düştü.

Ayağa kalkıp cami avlusuna doğru kaçmaya çalıştı ama gücü tükenmişti. Orada tekrar yere düştü. Çevredeki kalabalık ise paniğe kapılmıştı, kaçıyordu.

Derviş Mehmet ve yobaz güruhu işte o anda Kubilay’ın başına çöktüler. Mehmet çantasını açıp testereli bağ bıçağını çıkardı…

Ve yaralı yedek subay Kubilay’ın başını oracıkta kıtır kıtır kesip gövdeden ayırdı.

Kin ve nefret, vatan düşmanlığı gözlerini öylesine bürümüştü ki, kesik baştan akan kanı içtiler.

Saçlarından tuttuğu kesik baş, şimdi Derviş Mehmet’in elindeydi.

Yeşil bayrağın sopasına kesik başı dikmeye çalıştılar ama bir türlü başaramadılar. Bunun üzerine birileri, bunlara ip getirdi. Kesik baş, yeşil bayrağın dikili olduğu sopaya iple bağlandı. Bütün bunlar olurken yine tekbirler getirilmekte,

Ey ahali din elden gidiyor, şeriat isterük” sesleri Menemen’de yankılanmaktaydı.

Silah seslerini duyan mahalle bekçisi Hasan olay yerine yetişti, ateş edip yobazlardan birini yaraladı. Hemen ardından yobazlar ateş etti, Hasan şehit edildi. Arkadaşının yardımına koşan bekçi Şevki de açılan ateşle şehit düştü. Menemen’de birkaç dakika içerisinde üç şehit verilmiş, bir baş kesilmişti. Bu olayların hemen ardından, ilçedeki askeri birlik olay yerine yetişti. Manzara korkunçtu. Kubilay’ın kesik başı yeşil bayrağın sopası üzerinde asılı durmakta, üç şehit yerde yatmaktaydı.

Askeri birlik ateş etti. Yobazlardan bazıları yere serilirken, bazıları kaçtı. Daha sonra hepsi birden yakalandı.

(Mustafa Fehmi Kubilay 1906 doğumlu, Giritli bir ailenin çocuğu idi. Cumhuriyet öğretmeni idi. Menemen’de askerlik görevini yedek subay olarak yapıyordu. Olay günü 24 yaşındaydı.)

1930 Menemen irtica olayı, genç Cumhuriyet rejiminin 1925 yılındaki Kürtçü-şeriatçı Şeyh Sait isyanından sonra tanık olduğu ikinci önemli irtica olayıdır.

Benzer olayları Milli Mücadele döneminde bile yaşamıştık. Yunan ordusuna karşı savaşan Mehmetçiği arkadan vuran, düşmanla işbirliği yapıp Konya, Yozgat, Düzce, Gerede gibi yerlerde ordumuza karşı isyan eden hep bu şeriatçılardı.

Kubilay olayında Türkiye’de “DEVLET” vardı. İrtica henüz iktidar olmamıştı ve bir gün olacağını da hiç kimse aklına bile getirmezdi!

AKP 2002 de iktidar olduğundan beri ülkemiz karanlık odakların pençesinde; irtica özlemcileri ATATÜRK’E karşı her alanda kinlerini kusmaya devam ettiler. Menemen’de şeriat isteyerek Kubilay’ın başını kesen yobazların ve Şeyh Sait isyanı elebaşlarının intikamını almayı durmadan söylediler. İstiklal Mahkemelerini yerden yere vurarak iktidar olgular.

ÖĞRETMEN KUBİLAY’I BEKÇİ HASAN VE BEKÇİ ŞEVKİ’Yİ SAYGI İLE ANIYORUM.

Bunları da sevebilirsiniz