Analiz 84



Ülkemizde yaşanan terör saldırıları, teröre karşı Şam, Bağdat ve Tahran ile işbirliğinin kaçınılmaz olduğunu göstermektedir.

AKP’nin Suudi Arabistan ve Katar ile Körfez’de oluşturduğu üçgen son 14 yıl içinde radikal dinci ve bölücü terör örgütlerini güçlendiren bir ortam yarattı. Suudi Arabistan ve Katar gibi İslamcı diktayı uygulayan ilkel ve çağdışı topluluklar fıtratı gereği mezhepçi ve bölücü ortamı güçlendirdi.

Büyük Orta Doğu projesiyle bölünüp parçalanmak istenen ve yerine Kürdistan oluşturulmaya çalışan ülkeler Irak, Suriye, Türkiye ve İran’dır. Emperyalist odakların hedefindeki bu dört ülkenin aralarındaki işbirliği dinci ve etnik bölünmeye ve teröre karşı tek yoldur.

Bağdat Irak’ın bütünlüğünden yana , Suriye’nin bütünlüğünü ise Esad ve rejimi istiyor. AKP’nin Esad’a karşı aldığı tavır YPG ve İŞİD’in yalnız Suriye ve Irak’ta değil Türkiye’de de güçlenmelerine yol açtı. Türkiye’de dinci ve etnik bölücü terör eylemelerinin yaygınlaşması bunun sonucudur. Bu yanlışlar FETÖ’nün de güçlenerek Türkiye’de Ergenekon ve Balyoz kumpaslarını yapmasına ortam hazırladı. 15 Temmuz’unda yolunu açtı.

ABD, Suriye’de YPG aracılığı ile Suriye Kürdistanı’nı kurmak için askeri, siyasi , mali, diplomatik olarak elinden geleni ardına koymuyor. Buna karşı çıkan kim ? Ankara ve Şam. Hükümet ise Esad’la kavgasını sürdürüyor. Çelişki ve yanlışlık ne kadar da net !

Rusya, Esad rejiminin en büyük destekçisi , Türkiye’ye de “Benimle ilişkilerini geliştirmek istiyorsan Esad’ı kabullen ve işbirliği yap” diyor. AKP, Rusya ,ile ilişkilerini geliştirmek zorunda. Çünkü 15 Temmuz’da Türkiye’ye karşı bir girişimde bulunulmuş ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan gözden çıkarılmıştı. Bu durum , ekonomik ve stratejik olarak Türkiye-Rusya ilişkilerinin geliştirilmesini zorunlu kılmaktadır.

Suriye’yi Libya’da olduğu gibi üç, dört parçaya bölmek isteyen Avrupa da Türkiye ile çatışma halindedir. Zaten bu nedenle Ergenekon’a, Balyoz’a ve FETÖ’ye ses çıkarmadı. Yaşadığımız terör saldırılarına Avrupa’dan gelen kınama mesajlarında çok ilginçtir ki terör sözcüğü yer almamaktadır. Büyük Orta Doğu projesinin maşalarını açıkça desteklemektedirler. Bu nedenle de Moskova, Tahran, Şam ve Bağdat’la yakın durmak, çatışmamak işbirliği yapmak durumundayız.

Bütün bunlar Avrupa ve ABD düşmanlığı değil, ulusal çıkarlarımızla örtüşmeyen ABD ve AB politikalarını dengelemek için yapılması gerekenlerdir. Uluslar arası ilişkilerde sevgi, saygı, nefret, ahde vefa gibi kavramlara yer yoktur. Bunlar bireyler arasında geçerlidir. Uluslar arası ilişkilerde ulusal çıkarlar söz konusudur.

Ne emperyalizm , ne siyasal İslam bu dünyada bir gelecek vaat ediyor. Liberal demokrasinin ya da ırkçı, milliyetçi popülizmin fantezileri , yalnızca kendi benzerini kurtarmak için insanlığın geri kalanını feda etmeye hazır projeler, bu çıkmaya bir çözüm sunamıyor.

Kültürel farklara odaklanmayan, baskı, sömürü olmadan eşitlik, adalet ve özgürlük ilkeleriyle aklımızdan aydınlığın, yüreğimizden vicdanın eksik olmayacağı bir 2017 yılı temenni ediyorum.



Bunları da sevebilirsiniz