Analiz 83

ABD’de Obama seçildiğinde ırkçılık sonrası döneme geçildi diye konuşuluyordu. Şimdi de her şey değişecek diye bir panik var. Oysa değişim çoktan başlamıştı. Trump bu değişimin emarelerinden yalnızca biridir.

İngiltere hegemonyası altında yaşanan küreselleşme 1930’larda bir mali kriz, korumacılık, liberalizm gerilerken güçlenen devlet kapitalizmi, milliyetçilik, ırkçılık, faşizm, devrimler ve savaşlarla çöktü. ABD hegemonyası altında gelişen küreselleşme de benzer bir süreci izliyor.

Kapitalizm yapısal krize girince kapitalist sınıf ve devlet kabaca üç grupta toplanabilecek önlemlere yönelmektedir. Birinci grup, üretkenliğin artırılmasını, maliyetlerin ücretleri bastırarak, çalışma koşullarını değiştirerek düşürülmesini içerir. İkinci grup, sermayeye yeni değerlenme alanları açabilmek için mal, sermaye ihracını kolaylaştıracak ekonomik yasal-siyasi koşulların oluşturulmasına ilişkindir. Üçüncü grup ise , sermayenin artık değer üretmekten uzaklaşarak, üretilmiş olandan pay almaya yönelik finansallaşmasının  spekülasyonu, birikmiş olana el koymayı kolaylaştıran önlemleri içerir.

Tüm bu önlemler, ülke içinde gelir dağılımında bozulmayı hızlandırır, kronik yüksek işsizlik yaratır.

Uluslararası düzlemde ise , yeni sermaye birikim merkezleri yükselirken , eski merkezler geriler. Bu noktada servetin ve gücün yeniden dağılımına ilişkin talepler gündeme gelir. Gelen bu talepler, kapitalist sistem içinde kurulu düzenlerde sarsıntılar yaratarak yeni  düzenlerin oluşturulmasının önünü açabilir.

Bu gelişmelerin toplumsal sonuçları düzene , yöneticilere güvensizlik , kriz öncesine dönmeyi arzulayan yaklaşımlar  ve kapitalizmi aşmaya yönelik devrimci eğilimler olarak şekillenir.

Bu noktada siyasi  erkler, mali önlemlerle alt yapı yatırımlarına öncelik vererek işsizliği azaltmak, iç talebi desteklemek  gibi  önlemler, yeni baskı-denetim araçlarıyla  birlikte gündeme gelmeye başlar.

İç talebi güçlendirme adımları da kaçınılmaz olarak  gündeme, devletin ekonomiye enjekte edeceği kaynakların ülke dışına gitmesini önlemeye yönelik korumacılık uygulamalarını getirir. Böylece küreselleşme kendi ürettiği sorunların altında çökmeye başlar.

Gelişmiş ekonomilerin sermayeleri az gelişmiş ülkelerin milli değerlerini paylaşıp tükettikten sonra kendi ülkelerine geri dönerler. Bu aşamada özellikle  bu geri dönüşün şişirdiği spekülasyon balonları  patladıktan sonra  “ yıkılacaksa  bendeki değil sendeki kapasite fazlası  yıkılsın, bendeki değil sendeki sermaye  devalüe olsun” politikası ister istemez öne çıkar ve uygulanır.

Bu süreçte gelişmiş ülkeler arasında siyasi-askeri gerginlikler oluşmaya başlar. Bu ortam milliyetçi-militarist, emperyalist politikacıları öne  çıkararak, silahlanma yarışını  ve bir büyük savaş beklentisini körükler.

Kapitalizmin  krizinden kaynaklanan bu tercihin mantıksal uzantısında  bir büyük savaş olasılığı yatmaktadır. 2017 yılı için tüm temennim,  insanlığın yüreğinden vicdanın, akıllarından aydınlığın eksik olmamasıdır.

Aydınlık bir ay dileği ile,

Bunları da sevebilirsiniz