Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ)’nün, TSK içinde mankurtlaştırılan adamları ile askeri darbe girişiminde bulunmasından sonra geleceğimizi yeniden nasıl inşa edeceğimiz konusu gündemde.
Yeniden Nasıl Eğitim?
Kanımca üzerinde önemle durulması gereken konuların başında “eğitim” gelmeli. Eğitimde birbiri ile bağlantılı üç ilke var. Bunlardan birisi “Sosyal Devlet İlkesi”, ikincisi “Laik Eğitim İlkesi” ve de “Eğitimde Birlik İlkesi”.
Bu üç ilkeyi yeterince içselleştiremez ve hayata geçiremezsek Fetö Bataklığını kurutamayız. Olaylardan ders çıkaran Cemil Çiçek bile; “Fetö gider, Çetö Gelir.” demiyor mu?
Dilerseniz önce Anayasamızın eğitim ve öğrenim hakkı belirleyen 42’nci maddesini bir anımsayalım: “Kimse, eğitim ve öğretim haklarından yoksun bırakılamaz… İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır… Devlet, maddî imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar. Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır”.
Buradan yola çıkarak eğitim ve öğretim tarihimize bir bakalım: Türkiye’de, Cumhuriyet ile başlatılan ve yukarıda belirtilen üç ilkeyi temel alan ulusal eğitim, İkinci Paylaşım Savaşı’ndan sonra eğitim birliği ilkesinin yara alması ile bozulma sürecine giriyor.
Bu bağlamda, bir yandan ulusal ve laik eğitim yerine, şeriat eğitimi devreye sokuldu; bir yandan da yabancı dil ile eğitim ve de yabancı ülkelerde eğitim özendirildi ve yönlendirildi.
“Ulusal ve laik eğitim yerine, şeriat eğitimi devreye sokuldu.” dedik. Burada, her şeyde olduğu gibi sosyal devlet ilkesini giderek dışlamaya başlamamızdan dolayı, eğitim olanaklarına sahip olamayan yoksul çocuklarına CIA güdümlü Fetö Hareketi kucak açtı. Bu iki şekilde oldu. Giderek yoksul çocuklarına açık parasız yatılı okullar ortadan kaldırıldı ve devlet okullarının kalitesi erozyona uğratıldı. Fetö Hareketi buradan beslendi ve çığ gibi özel okullar açarak bu boşluğu doldurdu. Üstelik verdiği eğitimde de “Laik Eğitim İlkesi” ni dışladı ve mankurt insanlar yetiştirdi.
Fetö güdümlü yapılanma ile “Eğitimde Birlik İlkesi” de yara aldı.
Sırası gelmişken bu ilkenin yara alması salt Fetö okullarıyla da olmadı. Kimileri sırası değil diyebilir. Ancak bu yara Türkiye ve yabancı ülkelerde yabancı dilde eğitim yapan okullara yönelmekle de hızlandı.
“Eğitimde Birlik İlkesi” Nde Yabancı Dilde Eğitimi De Sorgulamalı
Günümüzde yeterince durulmayan bu konuya da eğilmek zorundayız. Türkiye’de yabancı dilde eğitim ile özellikle lisans ve lisansüstü düzeyinde yabancı ülkelerde eğitimi de dikkate almak zorunluluğu var.
Kimilerince ayırtına varılmayan özel bir amaca yönelik olarak yaptırılıyor. Bu konuda, 1975’te Amerikan Yardım Teşkilatı (AID) tarafından hazırlanan bir rapor, bize önemli ipuçlarını gösteriyor. Raporu kaleme alan Richard Podol adlı kişi şunları yazıyordu; “Türkiye’de önemli mevkilerde Amerikan eğitimi görmüş bir Türk’ün bulunmadığı bakanlık ya da iktisadi devlet kuruluşu (KİT) hemen hemen kalmamıştı. Müsteşarlık ve genel müdürlük mevkilerinden daha yüksek görevlere kısa zamanda geçmeleri beklenmektedir. AID, tüm çabalarını bu gruba yöneltmelidir”.
Aradan geçen süre içinde ve yaşanan gelişmeler sonucunda, Amerika ve Avrupa eğitimi almış Türkler, gerçekten yüksek mevkilere gelmişlerdir.
Bugünlerde de bu doğrultuda çabalar, daha kapsamlı bir şekilde sürdürülüyor. Türkiye’de kamu üniversitelerine giremeyen varsıl kesimlerin çocukları, hem Türkiye’de, hem de Amerika’da eğitim yapacaklarmış. Bu şekilde iki diploma sahibi olacaklarmış.
Şimdi şöyle bu değerlendirme yapalım.
Siz, Amerika ya da AB’de, Türkiye’deki eğitimi esas alan taşeron üniversitelerin varlığını biliyor musunuz? Bir Amerikalı ya da Avrupalı böyle bir modeli kabul edebilir mi?
Eğitimin evrensel yanı olduğu kadar ulusal yanı yok mudur? Kendi ulusal diliyle eğitim yapmayan gençlerin beyinleri acaba başka ulusların çıkarları ya da bakış açısıyla yıkanmaz mı?
Yapılan bilimsel çalışmalar, eğitim ve öğretim sürecinde en doğru modelin kendi ulusal diliyle ve kendi ülkesinde yapılması gerekliliğini bildiriyor.
Özetle, “Sosyal Devlet İlkesi”, “Laik Eğitim İlkesi” ve de “Eğitimde Birlik İlkesi”nin bozulması, Türkiye’nin bugünü ve geleceği açısından toplumsal, ekonomik ve siyasal birçok olumsuzluğu beraberinde getirdi. Gerekli düzenlemeler yapılmaz ise daha zor günlerde yaşamaya devam edeceğiz demektir.
Yineleyelim. Bu üç ilkeyi hayata geçiremezsek, bataklığı kurutamadığımız için insanlar mankurtlaşır, mankurtlaştırılan insanlar da dünyayı sorgulama yeteneğini kayıp ederler.