AVRUPA BİRLİĞİ; HALKLARIN MI YOKSA ŞİRKETLERİN Mİ ÇIKAR BİRLİĞİ?

Herkesin Avrupa Birliği yorumculuğuna soyunmasından sonra ben de BREXIT konusunda birkaç söz söylemek istiyorum. Kimileri “….geçmişin acılarından süzülmüş Avrupa Değerlerini temsil eden AB’ye yazık oluyor. Son çözümlemede “Sol” ve insancıl değerlere dayalı AB Projesi çöküyor.” diyor. Acaba durum böyle mi? Yıllar önce,2010 yılında “Küresel Kapitalizme Karşı Tarım Yazıları “adlı kitabımda “Avrupa Birliği; Halkların Mı Yoksa Şirketlerin Mi Çıkar Birliği?” adlı bir yazı kaleme almıştım. Yazımda “AB antidemokratik bir birliktir”demiş ve “ AB, aslında sömürgeci geçmişleri olan ve büyük ekonomilere sahip ülkelerin birlikteliğidir. Brüksel’de alınan kararlar genelde güçlü Avrupalı devletlere ait tekelci şirketlerin çıkarları ve onlara pazar açma doğrultusunda şekillenmektedir. Genişleme, şirketlerin çıkarlarına göre yapılmaktadır. Biraz açıklama yapalım; AB Anayasası 2005 yılında, birçok AB ülkesinde özellikle çalışan kesimlerce reddedildi. Ancak bunun yerine Lizbon Anlaşması ikame edildi. Anılan anlaşmaya göre AB Dışişleri Bakanlığı kurulacak. Anlaşmanın üç önemli boyutu var. Bunlardan birincisi; Ekonomi, kamu hizmetleri ve emek piyasasının hangi kurallara göre işleyeceği Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek. Bu politikalar özelleştirmeyi kapsıyor. İkincisi, anlaşma devletlerinin dışişlerinde bağımsız hareket etmelerini engelliyor. Bir başka deyişle, üye devletlerin dış politika, savunma ve güvenlik konularında yetkileri doğrudan AB Dışişleri Bakanlar Kurulu’na devrediliyor. Üçüncüsü ise, Bakanlar Kurulu’nda karar alma sürecinde oybirliği ilkesi bırakılıyor, çoğunluk ilkesi benimseniyor. Bu şu anlama geliyor, üye ülkelerin veto yetkisi kalkıyor. Bir başka deyişle AB, Almanya ve Fransa gibi güçlü ekonomilerini istediği doğrultuda hareket edecek. Sonuçta AB politikalarının, çalışan kesimin ücretlerinin düşmesine ve haklarının geriletilmesine, zengin ve fakirler arasında uçurumun artmasına ve kimi ülkelerde işsizliğin daha da yükselmesine hizmet edeceği söylenebilir.” şeklinde düşüncelerimi ifade etmiştim. Bütün bunlar AB’de gerçekleşmedi mi? AB’ye ağıt yapanlar arasında toplumcu olanlara cevabım şunlar: Birincisi,AB, küresel şirketlerin Avrupa’yı toplu bir Pazar durumuna getirmek için oluşturdukları bir organizasyondur. İkincisi,şirketlerin, kurdukları organizasyonda demokrasi yoktur ve olamaz. Önemli olan şirketlerin çıkarıdır. Onun için Avrupa artık demokrasiden uzaklaşmıştır. Şu rahatlıkla söylenebilir: AB’de yurttaşlar ve toplumlar çoktandır Brüksel’de alınan kararlarla yönetiliyorlar.Yasa ve yönetmeliklerin üçte ikisi Brüksel’den çıkıyor.Ancak kararlar çalışanların lehine çıkmıyor. Çünkü Brüksel’de küresel şirketlerin emrinde cilalanmış bürokratlar var.

Bunları da sevebilirsiniz