İZMİRLİ BAŞBAKAN

Binali Yıldırım’ın AKP Genel Başkanı ve dolayısı ile de Başbakan olması doğduğu yer Erzincan kadar seçim çevresi İzmir’de ses getirdi. Daha doğrusu AKP il örgütü giriştiği kamuoyu oluşturma ve tanıtım etkinlikleriyle böyle bir hava yarattı. Öyle ki, bu tanıtım kampanyasının İzmir ilinin kuzey sınırından başladığını gözlerimle gördüm. Doğrusunu söylemem gerekirse “İzmirli Başbakan” söylemi gülümsememe neden oldu. Bu yaklaşım partinin İzmir örgütünün kendisine pay çıkarmasının ötesinde AKP için öteden beri hedef olan İzmir’e mavi boncuk dağıtma girişimi olarak da görülebilir. Sözü Binali Yıldırım’a getirmeden önce dikkatten kaçmayan bir önemli noktaya değinmekte yarar var. “İzmirli Başbakan” afiş ve pankartlarının fazlalığı partinin parasal gücü göz önüne alındığında şaşırtıcı sayılmaz. Bedeli ödenerek yapılan bu tanıtıma kimsenin söyleyeceği söz olamaz. Ancak, söz konusu afiş ve benzeri gereçlerin alt geçitlere, hiç olmadık ve bu amaçla kullanımı düşünülemeyecek yerlere asılmış, yapıştırılmış olması düşündürücü ve hatta korkutucudur. Kitle partisi olduğu yadsınamayacak bir siyasi yapılanmanın arkasına aldığı oy desteğinin verdiği özgüvenle sergilediği sınır tanımazlık bundan böyle yapacaklarının habercisi olarak da görülebilir. Diğer yandan “İzmirli Başbakan”a aile üyeleri üzerinden yöneltilen saldırıları da ayıplamak gerektiği düşüncesindeyim. Ne oğlunun kumar tutkusu ne de eşinin giyim, kuşamı “İzmirli Başbakan”ı eleştiri konusu olmamalıdır. Özellikle eşinin fiziksel görünümü bir sonuçtur. Üstelik, bu durum ne son birkaç yılın ne de 15 yıla varan AKP iktidarının sonucu da değildir. Kabaca 70 yıla dayanan karşı devrim sürecinin yarattığı bir doğal sonuç olduğu akıldan çıkartılmamalıdır. Bu bağlamda, konuya ilişkin eleştirilerin buzdağının görünmeyen bölümüne göndermede bulunmaktan uzak durması ve daha da önemlisi düzeyden yoksunlaşmaması gerekir. Şu ana kadar yazdıklarımdan “İzmirli Başbakan”ı eleştiriden bağışık tutmak istediğim sonucunu çıkartanlar ya da çıkartmak isteyenler çıkabilir. Biraz da onlara akıl öğretmekte yarar var! Bilindiği gibi “İzmirli Başbakan” ülkemizin son 15 yılının Ulaştırma Bakanı’dır. Böylelikle de bilim ve teknoloji kullanımıyla ilgili bir bakanlığın doruğunda yer almıştır. Pek çoğumuzun şaşırarak izlediği sözleri belleklerimize çakılmıştır. İşte bağlantısı : https://www.youtube.com/watch?v=Sn7pNTsY5iY Bu sözlerden yola çıkarak İzmirli Başbakan”a okkalı eleştiri yönelteceklerin yanında ve arkasında durulsa yeridir. Ulaştırma ve iletişim gibi baş döndürücü hızla gelişen alanda yaptıklarının bilim ve teknoloji üreticiliğinden çok tüketiciliğine denk düştüğü görüntüdeki sözleriyle desteklenerek başlanabilir eleştiriye. Bir bilgiye göre Türkiye’nin en büyük 500 şirketi arasında ileri teknoloji üretimi yapanların sayısı 12’dir. Ülkemizde AR-GE’ye ayrılan parasal fon % 1’lerdedir. Bütün bunlara bağlı olarak OECD ülkeleri arasında yapılan PISA (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı) araştırmalarına göre ülkemiz öğrencileri kendi dillerini anlamada, fen ve matematik becerilerinde 40’lı sıralardadır. Bu üzücü durumun sorumlusu öğrencilerimiz değil onları yeteneksizliğe tutsak eden yöneticilerimizdir. Ülkemizde yaşanmakta olan cinnet durumu aklı başında olduğu varsayılan da kendilerini bu akıl dışılığa kaptırdıklarının güncel göstergesi sayılabilir. “İzmirli Başbakan”a hazır Aziz Sancar sayesinde bilim ve akılla sıkı fıkı olmuşken sorulacak soru bellidir. Doğduğunuz, doyduğunuz ya da seçildiğiniz yer önemsizdir. Önemli olan ayaklarınızın bu topraklara basıp basmadığıdır. Dolayısı ile bulut bilişimle ilgili sözlerinizin arkasında mısınız? Yoksa, bu sözlerinizden pişmanlık duyuyor musunuz? İşte fırsat! Kalkınmak, varsıllaşmak ve gönence erişmek için seçilecek yol bellidir. Akıl ve bilim! İşi bağlamından kopartıp kaba saldırganlığa dökerek oğlu ya da eşi üzerinden eleştiriye yönelmek tek sonuç yaratır. “İzmirli Başbakan” ve onunla aynı yolun yolcularının çevresinde kenetlenen bilinçsiz insan yığınları bilenir ve daha fazla kenetlenir.

Bunları da sevebilirsiniz