ONULMAZ YARALAR

Bir kara parçasının üzerinde, birden fazla kişinin bir araya gelmesiyle topluluklar oluşmuş ve bu topluluklar zamanla gelişerek ve dönüşerek ülke, devlet, sivil toplum gibi kavramları ve oluşumları meydana getirmişlerdir. Yaşamlarını idame etmek için birbirlerine muhtaç hale gelen birey ve toplumlar, belli bir zaman sonra artık birbirlerini yok etmek için de bir araya gelir olmuşlardır. Ne yazık ki bireyler çoğu zaman toplum ve dünya yararı için bir araya gelmiyorlar, her ne kadar onlar kendileri ulvi bir görev yaptıklarına inansada. Belli bir amaç için oluşturulan bu toplulukların amaçlarını gerçekleştirme oranı, toplulukta bulunanların sayıları ile doğru orantılı olmuştur. Toplum yararına veya aksi yönde olan bu emellerin hedefine ulaşabilmesi ve diğer topluluk üyeleri üzerinde etkili olabilmesi için sayı oranının ve yapılan eylemlerin etki alanının da o kadar geniş olması gereklidir. Bu nedenle terör örgütlerinin yaptığı kitlesel bombalama eylemleri bu etkiyi geniş ve baskın tutma amaçlıdır. Ülke olarak yaşananlara baktığımızda her şey çığrından çıkmış durumda. Gelecek nesillerimizde ve kendi hatıralarımızda onulmaz yaralar açılmakta. Yaşananlar uyanmaya çalışıp da uyanamadığımız bir kabus gibi adeta. Ülkenin doğusunda yürütülen operasyonlardan etkilenen sivil vatandaş ve çocuklardan sonra ülkenin batısında gerçekleştirilen bombalı eylemler, suçsuz insanların psikolojilerinde ciddi hasarlar meydana getirmektedir. Ölmediğimiz ve o anda o patlatılan bombanın yakınında olmadığımız için şükreder durumdayız. Etrafımızda ki sakallı ve toplum genelinden farklı insanlara potansiyel canlı bomba muamelesi gösterir konuma geldik. Aslında kenetlenme ve birlikte hareket edecek konumda olunması gerekirken birbirinden kopuk ve savruk hale geldik. Bombalı eylemlerin etkisi sürerken maalesf bir de buna ülkede yaşanan cinsel istismarlar eklendi. Bir toplumun niteliğini bireyler oluşturur. Bu bireylerin niteliği ise çocuklukta aldığı eğitim ve yetiştirme tarzıyla meydana gelir. Çocuk, aile ve okuldaki eğitim ve öğretimden sonra kendi katkılarıyla da bir birey olarak toplumun bir parçası olur. Çocuğun kişiliğinin temelleri çocukluk yıllarında ailesinden ve okuldaki öğretmenlerinden gördüğü muamele ile atılır. Çoğumuz çocukluk yıllarımızda iyi veya kötü birçok anı biriktiririz. Gülerek hatırladığımız mutlu anılarımız olduğu kadar hatırlamak istemediğimiz bilinçaltımızda en derin yerlere attığımız, hicap duyduğumuz birçok anımızda vardır hafızalarımızda. İşte bu zamanlarda oluşan bu anılar büyüdüğümüzde insanlarla olan ilişkilerimizi ve hayata olan duruşumuzun sınırlarını belirlemektedir. Son zamanlarda okullardaki cinsel istismar vakaları bir bir ortaya çıkmakta. Bu konunun tekrar gündeme gelmesi en son Karaman’da Ensar Vakfı ve Karaman Anadolu İmam Hatip ve İmam Hatip Lisesi Mezunları ve Mensupları Derneği’ne (KAİMDER) yakın kişilerin kiraladığı evlerde kaldıkları öne sürülen en az –bilinen rakam- 45 çocuğa tecavüz edildiği vakadır. 8 çocuğun ise tecavüze uğradığı doktor raporuyla belgelenmiştir (1). Tabi ki bu verilen sayılar ve kurumlar sadece gün ışığına çıkan vakalar. Birçok çocuk okullarda öğretmeni tarafından, evde ise ailesi tarafından cinsel istismara uğramaktadır. Aileler, gelenek dedikleri tabularını yıkamadıklarından çocuklar ise suçu kendilerinde bulduklarından ve korktuklarından bu duruma sessiz kalmaktadırlar. Hasta mı yoksa suçlu mu olduğu konusunda tartışmalar yaratan pedofil olan kişiler bu olayların baş aktörleridir. Suçlu olan bu hastalıklı kişiler, kendilerine engel olamadıkları gibi bu durum karşısında cinsel dürtülerinin doğrultusunda hareket etmektedirler. Yapılan araştırmalara göre pedofili, doğuştan gelen bir durum ve değiştirilmesi de mümkün değil. Ancak tedavi ile erkeklik hormonları azaltılıp kişinin cinsel dürtüleri geçici tedavi edilmektedir (2). Bu durumda çocukların istismar edilmesini engellememekte ve bir çözüm olarak görülememektedir. Yapılması gereken bu kişilerin bilinip çocuklardan uzak tutmaktır. Özellikle okullarda ve çocukların bulunduğu ortamlarda çocukla iletişim halinde olacak bireylerin sıkı denetimlerlerden geçerek buraya alınmasıdır. Çünkü pedofil olan bir kişi bunu çoğunlukla dışarıya yansıtmayacak ve bu belki de bu durumu olağan kabul edecektir. Basına yansıyanlar ve verilen rakamlar sadece bilinenler ve tahminlerden ibaret, oysaki bilinmeyen ve gizlenen birçok cinsel istismar yaşanmaktadır ve yaşanmaya da devam edecektir. Tom McCarthy tarafından yönetilen ve McCarthy ve Josh Singer tarafından yazılan 2015 yapımı gerçek hikayeden uyarlama Amerikan drama filmi Spotligt da da bu konu işlenmektedir. Bu filmde insanların belki de en çok güvenilir bulduğu rahiplerin dini, cinsel dürtüleri uğruna nasıl kullandıklarına tanık olmaktayız. Yine bu filmde medyanın bir şeyleri görünür kılmadaki rolünü ve etkisini de görmekteyiz. Yasama, yürütme ve yargının yanında dördüncü kuvvet olarak görülen medya hiç kuşkusuz insanlara bazı şeyleri göstermede ve toplum bilincinin oluşmasında en etkili araçtır. Hepimizin yakınında kan bağı olsun olmasın illaki bir çocuk vardır. Herkes özellikle çocuk konusunda gereğinden fazla hassas olmalı ve onlarla iletişim halindeyken gerekli özeni göstermelidir. Hele bir de anne, baba, öğretmen gibi çocuğun hayatında başroldeysek eğer bu özen, maksimum seviyede olmalıdır. Çünkü sağlıklı bireylerin tohumları bu yaşlarda atılmaktadır. Mutlu bireyler ve mutlu hayatlar ancak mutlu ve sevgi dolu çocukluklardan geçer… (1) http://www.birgun.net/haber-detay/karaman-da-45-erkek-ogrenciye-tecavuz-106150.html (2) http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/11/151124_pedofili

Bunları da sevebilirsiniz