Umut İnsanda

“işler atom reaktörleri işler yapma aylar geçer güneş doğarken ve güneş doğarken gül yaprağına uçak alanından sessiz pilotlar ‘H’ bombası yükler tepkililere ve güneş doğarken güneş doğarken otomatik silahlarla biçilir üniversitelilerle işçiler akasya ağaçları bulvarın pencereler balkondaki saksılar ve güneş doğarken devlet adamı konağına döner bir ziyafetten ve güneş doğarken kuşlar ötüşür ve güneş doğarken güneş doğarken 
genç bir ana bebesini emzirir”… Yukarıdaki dizeler büyük usta şair Nazım Hikmet’in umut şiirinden. “Umut” üzerine birçok şey yazılabilecek, iyiyi ve kötüyü temsil eden cümlelerin içine kolaylıkla eklemlenecek bir sözcük. Yaşanan ve yaşatılan acımasızlıklara, zulümlere, haksızlıklara sabrederiz birçoğumuz. Bu sabrı veren ise ‘umut’ dur. Umarız; karanlığın sonlanacağını, kötünün yenileceğini aydınlık günlerin geleceğini… Büyük bir sebatla yüreğimizden umut kırıntılarını eksik etmeyiz. Umut; insana yaşama isteği ve sabrı verdiği gibi aynı zamanda insanı zayıfta kılar. İçinde beslediğin umutla birçok şeye katlanır ve mücadele edersin. İçinde umudun bittiği anda ise yaşama tutunma sebebin yok olur ve işte o zaman seni hayata tutunduran umut yokluğuyla seni acımasız ve zalim bir mahlukat haline getirir. Güneydoğu’da yaşanan iç savaş, hemen hemen her gün kıyıya vuran mülteci bedenleri, ülkenin ve dünyanın gözü önünde, göz göre göre hapsedilen gazeteciler, yapılanlara sessiz kalmayan akademisyenlere yapılan linç kampanyaları… Umudun ve sabrın tükendiği ana doğru hızla yaklaşmaktayken, umut sözcüğünü hangi olumlu cümlede kullanabiliriz acaba. Seçim sonuçlarının meyvelerini toplum olarak toplamaktayız. Siyasi, ekonomi ve sosyal alan olmak üzere her alanda, seçilen siyasi iktidarın politikalarının sunduğu her velinimete sahibiz artık. Gazeteci ve akademisyenlere yapılanlar, güneydoğudaki sivil vatandaş ve çocuklara yapılanlar… Tüm bunlar olurken bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyen vatandaşları ilgilendirebilecek ve görmezlikten geldiklerini belki görünebilir kılacak konu ise ekonomi alanında olabilir. Birçok alanda yapılan zamlar hak ve hukukla pek ilgilenmeyen vatandaşın cebine uzanıldığında belki bir şeyleri görmesini sağlardı. Fakat asgari ücrete yapılan zam ve emeklinin ağzına çalınan bir parmak bal, o suya sabuna dokunmayan vatandaşı kalıbından çıkarmamayı sağlamış görünüyor. Ülkedeki yaşanan despotluklar zincirine her gün yeni bir halka ekleniyor. Gazetecilere yapılanlarla uygulanmak istenen sindirme politikası, akademisyenlere yapılanlarla son gaz devam etmektedir. Oysaki bir toplumu toplum yapan siyaseti ve ekonomisinden çok her bireyin aldığı eğitimdir. Ve aldığı bu eğitimin kalitesidir. Burada kaliteyi belirleyen ise öğretmendir. Bu öğretmen özgür, demokratik, cumhuriyetçi, sorgulayan ve öğrencisini ezbere değil de düşünmeye sevk eden bir yol izlerse; yetiştirdiği her bir çocuk ile o topluma büyük ve değerli bir adım attırmış olur. Öğretmenler bu ülkenin en önemli kilometre taşlarındandır hiç kuşkusuz. Anaokulundan üniversitesine kadar her yaştan gruba hitap eden her öğretmen bir toplum için çok değerlidir. Çünkü gelecek nesillerin zihinleri onların elinde şekilleniyor ve onların aracılığıyla topluma entegre oluyor. Bu nedenle her bir öğretmen ne kadar iyi yetiştirilir ve özgür olursa dokunduğu her bir çocukta en az onu yetiştiren öğretmen kadar kaliteli olur. İyi yetiştirilen her çocuk ise sağlıklı bir toplumu oluşturur. Bu yapılanlarla muhalif sesler susturulmaya çalışılmakta ve topluma, aykırı olan seslerin nasıl susturulduğunu göstererek oluşabilecek yeni aykırılıklar engellenmeye çalışılmaktadır. Bununla birlikte toplumda kutuplaşma hızla keskinleşmekte ve adeta basit bir arkadaş sohbetinde bile söylediğin tek bir empati cümlesiyle karşı tarafa konularak cephe alınabilmektesin. Bir taraftan olanlar karşısında ölüm sessizliğini koruyanlar, öte taraftan işlerini ve özgürlüklerini kaybetmek uğruna seslerini duyurmaya çalışanlar… Ama burada asıl faktör olabilecek olan ise arafta olanlar. İçten içe çıkarılan seslere katılanlar fakat harekete geçmeyenler. Eğer sessizliğe gömülürsek bu sessizlik ve karanlık içinde boğulmamız yakındır. Bugünleri aratacak günler yakın görünmektedir. Fakat bizi kurtaracak olan ise bir şeyleri göze almak olacaktır. Gelecek nesiller ve doğacak çocuklarımız için… “işler atom reaktörleri işler yapma aylar geçer güneş doğarken ve güneş doğarken hiç umut yok mu 
umut umut umut… umut insanda.”…..

Bunları da sevebilirsiniz