Biri Nobel’ini Atatürk’e Sunuyor, Diğeri İse…

İki ilginç profesörün davranışları var önümüzde; Biri, Prof. Dr. Aziz Sancar… Mardin’de doğduktan sonra, büyük olanaksızlıklar içinde İstanbul Tıp Fakültesi’ni bitirmiş… Türkiye’deki zorunlu hizmetinden sonra ABD’ye giderek orada çalışmaya başlamış… Hiç kimsenin haberi olmadan, büyük bir araştırma merkezinde, DNA araştırmalarını yönetecek kadar büyük bir misyonun başına getirilmiş… İşte bu büyük bilim adamı bu yıl Nobel kimya ödülünü kazandı…
NOBELDEN DE BÜYÜK KİŞİLİK
Halkımız Aziz Sancar’ı çok sevdi… Bu sevgi, sadece Nobel ödülü aldığından ve bu ödüle rağmen alçakgönüllülüğünden hiçbir şey yitirmediğinden değil sadece… Nobel ödülünü Atatürk sayesinde aldığını ve eğer Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti olmasaydı, böyle bir başarısının hayal olacağını herkese haykırdığı için sevdi onu insanımız. Sadece Türkiye’de söylemedi bunları. Ulusal onurumuzun çok zedelendiği bu günlerde, onunla röportaj yapan tüm yabancı medyaya da bunları söyledi. Üstelik, kendisini etnik bir yöne çekmek isteyenlere ders verircesine “Ben Türk’üm,” diye haykırdı. Bundan rahatsız olan iç ve dış çevreleri dikkate bile almadı.
“KEFERE KEMAL” DİYENLER
Diğer profesör ise Mehmet Bekaroğlu… KTÜ’de önce doçent, zamanı dolunca da profesör olduktan sonra, ‘milli görüşçü’ olarak siyasete girdi. Bir süre TBMM dışında kalarak heba(!) olmak üzereyken, CHP’ye genel başkan olan Kılıçdaroğlu tarafından keşfedildi(!) Anlaşılan, Milli görüşçü olması ve bir zamanlar yazdığı yazıda Atatürk için ‘Kefere Kemal’  diye yazdığının iddia edilmiş olması (aşağıda bu iddianın doğruluğuna ait kanıtlar var), Kılıçdaroğlu için olumlu bir referans kabul edildi. Bir de Laz Enstitüsü denen kuruluşta yürütmüş olduğu başkanlık var ki, bu konu ayrıca çok su götürür…
CHP’Yİ TANITACAK KİŞİ ATATÜRK KARŞITI
Bekaroğlu’nun dünya görüşlerini bilenlerin yaptıkları uyarılara karşın, Kılıçdaroğlu bu kişiyi genel başkan yardımcılığına kadar getirdi. Durun, Kılıçdaroğlu’nun yaptığının sadece bununla sınırlı olduğunu sanmayın! Hepimizin aklıyla dalga geçercesine Bekaroğlu’na, CHP’nin tanıtımı görevini verdi. Yani Kılıçdaroğlu, Atatürk karşıtı bir politikacıyı, Atatürk ve CHP konusunda, CHP’lileri aydınlatmakla(!) görevlendirdi. Gelin de delirmeyin!
ATATÜRK’TE YOLLARI KESİŞTİ; AMA NASIL?
Bu iki profesörün yolları, ne rastlantıdır ki yine Atatürk’te kesişti. Prof. Sancar, Nobel ödülünü Atatürk sayesinde kazanmış olduğuna inandığından, madalya ve sertifikasının Anıtkabir’de sergilenmesi için Genelkurmay’a başvurunca, diğer profesörden tepki geldi.
SANCAR’IN  ATATÜRK SEVGİSİ
Prof. Sancar; “Bu, Atatürk’ün ve Cumhuriyet’in madalyasıdır!” diyerek, Anıtkabir müzesinin bağlı olduğu Genelkurmay’a giderek madalyasının Anıtkabir müzesinde sergilenmesini isteyince… Prof. Bekaroğlu buna; “… Ödülü Genelkurmay’a götürmesine şaşırdık!” diye karşılık verdi. Bununla da kalmamış Bekaroğlu. Tepkileri görünce, hem içindekileri dökmek ve hem deTSK’ya ders vermek için olacak, şunları yazmış; “Şimdi Genelkurmay Milli Savunma Bakanlığı’na bağlansın, Anıtkabir’in sorumluluğu da Kültür Bakanlığı ya da TBMM’ye verilsin desem…” Elbette bu önerinin altında yine Atatürk’ün hedef alınması var. Çünkü, Anıtkabir’in, Genelkurmay’dan alınıp siyasi otoriteye teslim edilmesi durumunda bugünkü iktidarın ne yapacağı aşağı yukarı belli…
KEMAL GÜRÜZ, BEKAROĞLU’NU ANLATIYOR
CHP Genel Başkan Yardımcısı olan Bekaroğlu’nun, Atatürk için “Kefere Kemal,” dediği iddiası bugüne kadar çok yazıldı. Kimileri bunun doğru olmadığını iddia etti. Çok yakında okuduğum bir kitap, bu konuya açıklık getiriyor. Eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz’ün anılarını yazdığı bu kitabın adı; Aklımdan Başka Silahım Yok ki! Sayın Gürüz, kitabının 297 ve 298’inci sayfalarında Bekaroğlu için bakınız neler yazmış; “Bekaroğlu, benim imzamla KTÜ’de doçent olarak atanmıştı. KTÜ rektörlüğünden ayrılmamdan sonra, Trabzon’da yayınlanan ‘Gelecek’ isimli derginin 13. sayısının 12. sayfasında ‘Su Üzerinde Yürümek,’ başlıklı makalesinde Atatürk hakkında ‘Kefere Kemal’ tabirini kullanmış, ve aynı makalede Türk Cumhuriyeti’ni tahkir edip, Humeyni’yi övmüştü…” Bu yazının devamında Sayın Gürüz, Bekaroğlu’nun yazısının tamamını veriyor ve ardından da şunları yazıyor; “…20 Mart 1996 tarihli YÖK yazısıyla, Bekaroğlu hakkında YÖK Başkanı olarak, Trabzon C. Savcılığına suç duyurusunda bulundum… Bekaroğlu kendi satırlarının arkasında durmamış, ‘İroni yapmıştım’ diyerek kurtarmıştı…” Demek “Kefere Kemal!” sözleri doğruymuş. Bekaroğlu, hakkında açılan soruşturma sırasında, “Yazmadım,” diyememişti.
CHP VE BEKAROĞLU
Demek Atatürk’e bunları söyleyen birinin CHP’de Genel başkan Yardımcısı olmasına engel bir durum yokmuş. Eğer Sayın Kılıçdaroğlu, Bekaroğlu’nun doğru bir iş yapmış olduğuna inanmamış olsaydı, onu en itibarlı yardımcılarından bir yapar mıydı? Bir yanda Mardin’de doğmuş olan, aldığı Nobel ödülünü Türkiye Cumhuriyeti’ne armağan eden ve “Ben Türk’üm!” diye haykırarak, “Bütün bu başarılar Atatürk sayesinde,” diyen bir profesör… Diğer yanda ise, Atatürk için kabul edilemeyecek şeyler söyleyen ve Aziz Sancar’ın söylemlerinden rahatsız olan, Laz Enstitüsü’nün başkanı olan… Bütün bunlara rağmen CHP’nin Genel Başkan Yardımcısı koltuğunda oturan bir başka profesör… Gelin de bu ibretlik duruma katlanın…

Bunları da sevebilirsiniz