Kıbrıs

Uluslararası ilişkilerde çok ciddi gelişmeler yaşanırken ve bunlar ülkemizi çok yakından ilgilendirmekte iken çevremizdeki gerilim her an büyük bir çatışmaya ve hatta küresel bir çatışma potansiyeli taşırken; bugün Kıbrıs’ı yazmayı tercih ettim. Yazımın önsözü M. Kemal Atatürk’ten. Efendiler: Kıbrıs düşmanın elinde bulunduğu sürece, ikmal yollarımız tıkanır. Kıbrıs’a dikkat ediniz. Bu ada bizim için çok önemlidir. Şimdi dünya basınına yansıyan haberlere geçelim: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (K.K.T.C), Türk lirasından çıkarak avroya geçiş için teknik çalışmaya başladı. Ve yine basından bir başka haber K.K.T.C Dış İşleri Bakanı Emine Çolak ABD’den 100 milyar lira: bağış bekliyor. Toprak ve tazminat bedeli olarak ve yine bu hanım bir televizyon kanalında “bize yavru vatan demeyin, yavrular büyür, bizde büyüdük” dedi. (Avrupa kafasına göre doğru, Avrupa kültüründe 17-18 yaşına gelen çocuk aileden kopar gider. Ancak Türk kültüründe ise çocuklar 40 yaşına, 50 yaşına da gelseler onlar yine ana kuzusudurlar.) Şimdi tekrar dönelim konumuza. Bu arada Kıbrıs ile ilgili iki, gelişmeye dikkatinizi çekeceğim 1)    Türkiye anavatandan Kıbrıs’a deniz altından yıllık 75 milyon m3 su götürme projesini tamamladı ve bu proje şayet iklimler kuraklık sürecine girerse; bu su hem Kuzeyin hem de Güneyin su ihtiyacını karşılayabilecek tek şans idi. Proje Türkiye’den en üst düzeyde katılımlı merasimle açıldı. Ancak Kıbrıs Rum kesiminden teşekkür değil, tepki geldi.  ‘’Bu barış suyu projesi değildir, Türkiye bu proje ile Kıbrıs’ın Türkiye’ye olan bağımlılığını amaçlamaktadır. Türkiye işgal gücüdür. Ve Türkiye’nin Kıbrıs ile ilgili gizli planları vardır.’’ Ve yine Rum yönetimi dış işleri bakanlığı bu proje ile Türkiye’nin uluslararası hukuk kurallarını ve Kıbrıs Cumhuriyeti yasalarını ihmal ettiğini açıkladı. (Burada birazcık duralım. Önce bizim için Kıbrıs cumhuriyeti yoktur ve yasalarını da tanımıyoruz. Uluslararası hukuk konusundaki açıklamalarına gelince onlara şu hatırlatmayı yapalım. Geçtiğimiz günlerde AİHM aldığı karar doğrultusunda 1982 yılında aldığınız soykırım kararını hemen iptal edin de, uluslararası hukuka saygınız var mı gösterin önce.) 2)    Diğer gelişme ise kısa bir süre önce Kıbrıs Rum basınına yansıyan bir habere göre;  Güney Kıbrıs’ta, KKTC  Türkiye menşeli domateslerin ordu tarafından satın alınması büyük bir krize sebep olmuş. Fileftheros  gazetesi ise topu topu 16 ton olan domatesin ordu mensuplarına yedirilmesini problem haline getirdiler. Şimdi bu iki gelişme ile yorumlarımıza gelelim; KKTC halkına;  1- Sizler bu Rum halkı ile birleşimeye razı mısınız? Rum yönetimi bir kilise oluşumudur. Görünen o ki, Kıbrıs cumhuriyeti de, bir kilise devlet olacaktır. Başpsikopos Türk düşmanı      2. Hrisostomas, Türkiye den gelen su için ‘’umarım bu su bize zehir olmaz’’ dediğine göre Rum halkı ile birlikte özgür yaşama şansınız var mı? 2- Yine size Lozan ile Batı Trakya’da büyük çoğunluk Türklerden oluşurken ve bugün azınlık haline düştüklerini ayrıca nasıl aşağılandıklarını ve Yunanistan, Avrupa Birliği’ne girdikten sonra bile bu baskıların devam ettiğini hatırlatma ile yetiniyorum. 3- Yunan adalarına giden yurttaşlarımıza; Sizlerin gezi özgürlüğünüze sonsuz saygılıyım. Ancak Türk turizminin çeşitli nedenlerle çok zorlandığı şu günlerde, cennet gibi vatanımız, birbirinden güzel koylarımızı bırakıp da, Yunan adalarına gitmenizi de yadırgıyorum.  Yorumcunun özel notu; ne siz Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ne Yunanistan ne Avrupa Birliği  ne de Amerika ve ülkemizdeki ‘yes be annem’ciler, ‘ver kurtul’cular ile Kuzey Kıbrıs Türkiyesi’nde, Türkiye ile bağlarını koparmak isteyenler… Türkiye’nin bu bölgeden dışlanmasını başaramayacaksınız. Kıbrıs halkının güvenliğini  ve Türkiye’nin çıkarlarını yok saymaya da kimsenin gücü yetmeyecektir.

Bunları da sevebilirsiniz