Politik partilerin lider ve sorumluları ülkenin içinde bulunduğu durumu gözlerinin önünden uzaklaştırırlarsa, seçim boyunca meydanlarda haykırılan Cumhuriyete karşı işlenmiş suçlara ortak olurlar.
AKP ile koalisyon yapan onun çamuruna da bulaşır. AKP’nin kurtarıcısı, kendi varlığının katili olur. Büyük koalisyon gibi yaklaşımlar, vatanı değil batanı kurtarma operasyonudur. Bunu Meclis Başkanlığı ve birkaç bakanlık için yapmayı düşünen herhangi bir parti, halkın 1950’den sonra ilk kez açıkça ortaya koyduğu iradeyi anlamamıştır ya da hala ilkel politik düşüncelerin tutuklusudur veya bir başka AKP’dir.
Bütün o mitingler, o törensel toplantılar, yerlere saçılan pis çamaşırlar, halkın çektiği eziyetler, ülkenin içine düştüğü insanlık ve çağdaşlık dışı durumu bir iktidar senaryosu için feda edilebiliyorsa, seçim söylemlerinin sadece bir oyun olduğuna inanmak gerekecek.
Buna teşebbüs eden partinin AKP’den şikayeti bir yalan olur. Hırsızlığın, adaletsizliğin, yolsuzluğun daha sürecin başında ortağı olacak bir parti hayal edemiyorum.
Halkı aldatan sürekli bir sahtekarlık bu halkın kaderi olmamalıdır. Bu halk, ne kadar cahil olursa olsun, böyle bir karakterden uzak olduğunu bu seçimde gösterdi.
Türkiye’de hükümetin bütün etkinlikleri tek bir ağızdan çıkan emirlerle yerine getiriliyor. Buna dünyanın hiçbir yerinde demokrasi ve çağdaş hükümet sistemi denmiyor.
Seçimde bunları haykırarak söyleyenler koalisyon hesabı yapanlar olmamalı. Daha bir ay önce Büyük Millet Meclisi’nde sadece bir parti ile figüranlar vardı. Zorba devlet tiyatrosu sergileniyordu. Öğretim ve adalet çökmüştü. Asker ve polis kapıkulu rolünü oynuyordu. Bilim ve teknoloji askıda, kentler felçli, tarım sürünüyor, sanat rafta, uluslararası itibar sıfır, ekonomi tık nefes.
Osmanlı’dan bu rejime iki büyük miras kaldı. Cehalet ve ülkenin her şeyini, toprak, ürün ve kurum olarak pazarlamak. Halk seçimde bunlar için oy vermedi. Partiler hangi tezgahın pazarlığını yapıyor olabilirler?
Gazeteler, televizyonlar elli yıllık yoz politik söylemlerine devam ediyor. Bu ülkenin politik kırılganlığının ve adam olmazlığının uyku kaçıran, utanç veren yapısıdır. Seçim sonrası pazarlıkların AKP döneminin görüntüsünden ne farkı var?
Halkın %60’ı, 1950’den bu yana ilk kez sağduyu ile demokratik bir yaşama dönme yolunu açtı. Bunun bedelini hesaplamak demokrasiyi sorgulamak olur.
Toplum, gazete bilgiçlerinden daha üstün bir sağduyuya sahip olduğunu gösterdi. Sorguluyor; seçim sistemini, öğretim sistemini, soygunları, kent kargaşası ve spekülasyonu, adaletsizliği, fakirliği, işsizliği, lüksü, zorbalığı.
Her şeyi bilim adamı gibi sorgulayamaz. Ama ayrıntıları ne kadar açık ya da kapalı olursa olsun, düzeni değiştirdi. Parti, politikacı, gazeteci bunun formalitelerini tartışamaz.. Gücüne göre yerine getirir veya getiremez. Ama ayrıntıları ne kadar açık ya da kapalı olursa olsun, düzeni değiştirdi. Parti, politikacı, gazeteci bunun formalitelerini tartışamaz. Gücüne göre yerine getirir veya getiremez. Gene halka gidilir. Demokrasinin tek yolu vardır.
AKP dışındaki partilerin de tek görevi var. Seçim öncesi konuşmalarına sahip çıkarak yürümek ve halkın iradesinin gerçekleşmesini sağlamak. Şimdiye kadar söylenenleri unutmak sadece yalancılık değil, AKP’leşmek de demektir. Bu da bataklığa geri dönmek demektir. Çünkü AKP’nin iktidar yapısı içinde kalması, suçu yok demekten farklı değildir.
Bu seçim, 1950’den bu yana en büyük halk aydınlanmasının gösterisidir. Bu aydınlanma gençlerin olağan üstü cesur ve şiddet içermeyen direnişleri ile başladı. Bu seçimle de devam etti.
Türkiye’de canlara kıyıldı. Demokrasiye, adalete, öğretime, ekonomiye kıyıldı. Adi hesaplarla halkın iradesine kıyılmasın.
Aydınlık bir ay dileklerimle.