Umuda Uyanış

Kışın o dondurucu ve insanı yaşamaktan usandırıcı, zorlu günlerini geride bırakıyoruz ve insanın etrafında olup biten o kadar çirkinliğe rağmen bir nebzede olsa yaşama hissinden zevk aldıran baharın büyüsüne bedenimizi ve ruhumuzu kucaklaması için kollarımızı açıyoruz.

Bu mevsimle birlikte üzerine ölü toprağı serpilen doğa yeniden uyanıyor ve kimbilir kaçıncı kez o rengarenk kıyafetlerine bürünüyor. Gelen baharla birlikte doğa gibi insan da yepyeni umutlara bürünüyor ve hayata yeniden başlıyor.

Hem hava koşullarına hem de ülkede ve dünyada yaşananlara bakıldığında hiç kimse için kolay bir kış olmadı. Dondurucu kış günlerinde, yakıcı siyasi ve toplumsal gelişmeler meydana geldi. Siyasi olarak daha yakıcı günlerin geleceğinin işaretlerini ise şimdiden görmekteyiz. Yaklaşan milletvekili seçimleri çekişmeli olan siyasi alanı daha da çekişmeli hale getireceğe benziyor.

İrili ufaklı birçok partinin yarışacağı seçimlerde dengeler biraz yerinden oynayacak gibi duruyor. Bir süredir sessizliğini koruyan PKK(Partiya Karkerên Kurdistanê )’nın bu sessizliği ve en son Abdullah Öcalan’ın nevruz vesilesi ile verdiği barış mesajından sonra umutların çözümden yana arttığı Kürt meselesinde seçimden sonra bir adım atılmazsa bu sessizlik fazla uzun sürmeyecek gibi duruyor. Çözüme odaklanan HDP(Halkların Demokratik Partisi) ise ağır ve temkinli bir şekilde ilerliyor. CHP (Cumhuriyet Halk Partisi)’ninde kendi içerisinde yaşadığı ayrılıkçı hareketler CHP seçmeninin kafasındaki soru işaretlerini ve farklı alternatif arayışlarını arttırmış gibi duruyor. Bu alternatifler arasında HDP de ciddi bir seçenek gibi duruyor. Kendi çizgisinde devam eden MHP(Milliyetçi Hareket Partisi) ise bozkurt ruhuyla standartın pek de dışına çıkacağa benzemiyor. Kendini kocaman bir aile olarak (1) gören AKP(Adalet ve Kalkınma Partisi)’de ise durumlar pek parlak görünmüyor. Özellikle son zamanlarda aile içi kavgaların artık aile içinde kalmadığını ve taştığını görüyoruz. Belki de böyle bir şeyin olmamasından korkan Recep Tayyip Erdoğan olası kopuşları önlemek için bir elini partinin üzerinden çekmiyor ve her fırsatta bu ülkenin cumhurbaşkanı değil de hala başbakanlığa devam ediyormuş izlenimi veriyor. Uzun zamandan beri başkanlık sistemini gündemden düşürmeyen cumhurbaşkanı aslında başkanlık sistemiyle her ne kadar cumhurbaşkanı olduktan sonra pasifize olmadıysa da ilerde oluşacak böyle bir ihtimali bertaraf etmek istiyor gibi.

Ülkemizde seçim trafiği hızlanırken Ortadoğu’daki vahşet ise son sürat devam ediyor. Batılı güçlerin çanak tuttuğu vahşetin son izlerine de en son Yemen’de tanık olduk. Uzun zamandan beri Arap baharının etkilerinin bastırılmaya çalışıldığı Yemen’de en son müdahale edilmek durumunda kalındı. Bu ise Ortadoğu coğrafyası için artık olağan hale gelen ve tanıdık olan vahşetin öncekilerden farklı olmayan bir tekrarıydı. Yine kendi bölgesindeki ülkelerin öncülüğünde ve batılı güçlerin desteğiyle yeni tecavüzler, işkenceler ve ölümler tekrarlanıyor.

Her ne kadar bahar yeni umutlara zemin hazırlasa da insanoğlu bütün vahşiliği ile bu umutların sönmesine neden olabiliyor. Mevsimler bir nefes alış veriş kadar hızla geçerken, baharla birlikte doğanın bu umut dolu uyanışı ve insanoğlu tarafından rahatlıkla yok edilebiliyor. Tarih aslında her daim tekerrür ediyor, yeni vahşetler mevsim ve biçim değiştirerek devam ediyor, bazı solukları keserken yerine yeni soluklar getiriyor. Masum olan acı çekmeye, zalim olan ise zulmüne devam ediyor. Büyük bir kısım ise son nefesine kadar fütursuzca yaşamaya devam ediyor ve edecek…

(1) http://www.hurriyet.com.tr/gundem/28552424.asp

Bunları da sevebilirsiniz