Çok Partili Tek Merkezli Demokrasinin Gül Kokulu Reçetesi

Her seçim döneminde CHP yönetimleri tartışılır. Oysa bu kez tüm sistem partilerinin açıklamaları ve hedefleri sanki tek bir merkezden belirlenmiş gibi göründüğünden CHP’nin tek başına tartışılması anlamsız. Kaldı ki bu kez CHP yönetiminden çok AKP karşıtı seçmenin garip davranışları ve onu bu garip davranışlara sevk eden medyanın durumu çok daha ilgi çekici. Şirin Payzın, Taha Akyol, Can Dündar, Uğur Dündar, Barış Yarkadaş, Ahmet Altan, Mustafa Balbay, Ruhat Mengi aynı süreçte kolkola girmiş durumdalar. Hep bir ağızdan CHP-HDP-Cemaat işbirliği ve MHP’nin örtülü desteği altında «AKP karşıtı” ama AKP’nin tüm siyasetlerini onaylayan bir kampanyayı seslendiriyorlar.

Her seçim döneminde Alevi ve Kürt oylarına meyleden CHP yönetimlerinin akıl dışı çabalarına akıl elbisesi giydirmeye çalışan CHP seçmeni yöneticilerin bu çabalarını rasyonalize etmekle geçirir zamanını. En sonunda CHP seçmeni de aklını yitirme noktasına gelir. HDP’ye mi oy vermeli yoksa yeniCHP’ye mi yoksa MHP’yi mi? Üçlünün ilki, yeniCHP’nin yeni seçim konjonktüründeki tavırları sonucunda bir adım öne çıkıyor. Odatv yazarı ve geçmişte Ekmeleddin Bey’i var gücüyle destekleyen Halit Kakınç bile HDP’nin %10 barajını geçmesini diliyor. «HDP’ye oy verin” demiyor, «dilerim barajı geçer” diyor. Sanki seçimler bir doğa olayı veya Tanrı’nın bir lütfu. yeniCHP’nin yepyeni demagoglarının da kafaları karışık. En son Cumhuriyet gazetesinde yaşanan dönüşümü hayretle izliyoruz. HDP’ye seslenen yCHP’nin sesi mi yoksa yCHP’ye seslenen HDP’nin sesi mi belli değil. Seçmen de AKP kazanmasın da kim kazanırsa kazansın düşüncesine öyle kanalize ediliyor ki sonunda Abdullah Gül ayrı parti kursun da AKP’yi alaşağı etsin diye Taksim’i işgal edecekler.

CHP-PKK Türkiye’yi seçimle bölüyorlar

Alevileri yıllar yılı CHP’den soğutmaya çalışanlar şimdi yCHP giysisi içerisinde Cemaatle Alevi birleşmesine vakfetmişler kampanyalarını. Dersim kozunu oynamaya çalışanlar beğenmedikleri «İzmir”i seçim bölgeleri ilan etmişler. Diyarbakır Baro Başkanı İstanbul’a, Dersimli Kemal İzmir’e talip oldu. Kemalistleri «Batılı elitler” diye suçlayan zihniyet şimdi Batılı elitlerin mahallesini mesken tutmuş, geldikleri «otantik” toprakları HDP’nin insafına bırakmışlar. Yürüttükleri seçim kampanyasıyla Türkiye’yi bölüyorlar. Hasta Osmanlı’yı paylaşan emperyalistler gibi yCHP ve HDP Türkiye’yi paylaşıyorlar: Batı yCHP’ye, Doğu HDP/PKK’ya.

«1930’ların CHP’si değiliz”, «Atatürk’ün CHP’si değiliz”, «çözüm sürecine katkı koyuyoruz”, «Ben Dersimli Kemal’im”, «Zekeriya Öz bir kahramandır” söylemleri ve seçmene yönelik «tıpış tıpış oy verecekler” açıklamaları yetmemiş olacak ki artık açıktan Türkiye’yi bölmeye başladılar. Türkiye’nin yeni çimentosu, ABD’nin imamı Fethullah Gülen ve onun derin fikriyatı. CHP ve MHP açıktan, HDP ise kapalı bir şekilde Cemaatin ortaklığını yürütüyor. PKK’nın Kandil’deki fiili önderleri uluslararası konjonktürün, ex başkanları Apo Hakan Fidan’ın mektup arkadaşı ve yakın koruması hizmetinde yerlerini alıyorlar. Türkiye böyle bir ortamda seçime gidiyor. AKP karşıtı seçmene Cemaat-Cumhuriyet-Doğan Holding-PKK tarafından önerilen reçeteler şunlar:

1- PKK Meclise (Barajı aşarak) ve mecliste CHP-HDP ortaklığı

2- Cemaat aracılığıyla CHP-MHP ortaklığı

3- Çözüm sürecinde örtülü CHP-AKP-HDP ortaklığı

4- Abdullah Gül ve Bülent Arınç eliyle AKP’den kurtulmak

Kısacası Aleviler, Kürtler ve demokratlar CHP-HDP ortaklığına ulusalcılarsa CHP-MHP ortaklığına çekiştirilmeye çalışılıyor. İki alternatifin de ortak noktası olan CHP’nin ise bu iki uca aynı anda nasıl eğilip büküldüğü ayrı bir inceleme konusu.

Çürümüşlerden kahraman çıkarmak

Seçmene sunulan liderler Dersimli Kemal, Bülent Arınç, Abdullah Gül, Selahattin Demirtaş, Fethullah Gülen ve Abdullah Öcalan. Dersimli Kemal dürüst siyasetçi, Bülent Arınç vicdanın sesi, Abdullah Gül devlet büyüğü, Selahattin Demirtaş genç ve dinamik siyasetçi, Fethullah Gülen kanaat önderi, Abdullah Öcalan Kürtlerin kurtuluşu… Türk milletine sunulan manzara işte bu! Son 15 yıllık yıkımın (hatta bazıları çok daha uzun yıllar süren karanlığın) sorumluları şimdi birer kurtuluş reçetesi malzemesi olarak sunuluyor. Herkesin hemfikir olduğu bunların hiçbirinin tek başına bir işe yaramayacağı. Bir paket halinde sunuluyorlar.

Çürükleri tanıyalım

Dersimli Kemal, Gezi zamanı halkı sakin olmaya çağıran, çözüm sürecine destek veren ve Atatürk’ün koltuğunu işgal ederken Atatürk Türkiyesi’yle hesaplaşmaya giren yCHP lideri. Soyunu Hz. Muhammed’e dayandırıyor. Artık Türkiye’de doğru olmak, doğru tavır almak ve gerçekleri söylemek değil; piyasalardan puan almak, soy-sop yarışına girmek para ediyor.

Demirtaş, asi ve halkçı bir lider olarak sunuluyor. Ama aynı Demirtaş, Gezi zamanı ayaklanan halkı darbecilikle suçlamış ve Tayyip’i ayakta alkışlamıştır. Önderi Apo, AKP bizim sayemizde Gezi’yi atlattı diye açıklamalarda bulunmuş, var gücüyle AKP’ye hizmet etmiştir.

Bülent Arınç ve Abdullah Gül yıllardır AKP’nin, ondan öncesinde de diğer gerici partilerin sözcülüğünü ve yöneticiliğini yapmış tescilli cumhuriyet ve millet düşmanlarıdır.

Fethullah Gülen ve cemaat Türkiye’nin kahramanlarını zindanlarda çürütme ve halk hareketini aslı astarı olmayan soruşturmalarla bastırma, itibarsızlaştırma eyleminin faili; 1980 sonrası Türkiye’nin kılcal damarlarına girerek Türkiye’yi ABD’nin hizmetine sunan derin ve karanlık bir yapılanmanın başlıca unsurlarıdır.

Türkiye halkına sunulan kurtarıcılar bunlardır. Cumhuriyet gazetesi, Doğan Holding, Cemaat kanalları, PKK’nın yayın organlarının aynı konuda anlaşması ve MHP’nin de esip gürlemesine karşı hem çözüm sürecine hem de Cemaati kurtarma operasyonuna eşlik etmesi de bizleri uyandırmıyorsa, başka ne uyandırabilir düşünmek gerek.

CHP ve MHP seçmeninin ikna olmak için duyması gerekenler

CHP ve MHP yöneticileri ne derse desin CHP-MHP seçmeni, tıpkı AKP seçmeni gibi taklalar atarak garabetten zarafet çıkaracak. CHP, Atatürk düşmanıyız açıklaması yapsa bunu Kürt seçmenden ve muhafazakar seçmenden oy alma girişimi olarak yorumlayacak ve seçim taktiği olarak değerlendirecek. MHP, Gülen’i başbuğ ilan etse, bunu «Hira Dağı kadar Müslüman olma” gelenekleriyle birleştirecek. Kılıçdaroğlu en sonunda Kandil’e gidip PKK komutanı olsa, bu kez «Bak Dersimli Kemal’e IŞİD’e karşı savaşıyor” diye açıklayacak. CHP ve MHP seçmeninin gözünü açması için Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’nin daha ne yapması gerekiyor?

CHP-MHP seçmeninin HDP sevdasına ne demeli? HDP’nin PKK’nın yasal partisi olduğunu gösterebilmek için Demirtaş daha ne yapmalı? Adamcağız gidiyor Öcalan aşağı Öcalan yukarı diyor. Çok güvendikleri Sırrı, Öcalan’a «Başkan” diyor. Demirtaş’ın konuşma yaptığı her mitingde PKK bayrakları ve Apo posterleri kürsünün yakınlarına yerleştiriliyor. PKK’nın üniversite gençliği «Savaş Marşları” söylüyor ve üstüne üstlük bunlar sosyal medyada paylaşılıyor. Yine aynı PKK gençliği Hacettepe Üniversitesi’nde Türk bayraklarıyla yürüyüş yapan gençliğe saldırıyor. Gençlere rektör sahip çıkıyor. Ege Üniversitesi’nde Fırat Çakıroğlu PKK’lılarca, üniversite yönetiminin kayıtsızlığı altında ve bünyesinde bir hastane bulunan kampuste ambülans beklerken kan kaybından ölüyor. Cumhuriyet gazetesi okullardaki kavgaları ülkücü-Kürt kavgası olarak veriyor (ülkücü-pkk kavgası olarak değil). Barış diye diye iç çatışmanın yollarını döşeyen bu «kutsal ittifak”ın büyüsünü bozmak için ne gerekiyor?
Gözlerimizi açmak ve önümüze sunulan reçetenin mürekkebinin aynı kalemden aktığını görmek için daha nelerin olması gerekiyor?

Bunları da sevebilirsiniz