Evren ve Bilgi

Bütün canlılar, hayatta kalmak için temel yaşamsal işlevleri yerine getirirler. En gelişmişinden, en ilkeline kadar hepsi, doğar, yaşar ve ölür. Tek fark bilinç seviyesidir. Bu zamana kadar bildiğimiz en karmaşık bilişsel yeteneklere sahip olan canlı, insanoğludur. Ve insanoğlu, nefes almaya başladığı ilk günden beri bu evrenin sırrını çözmeye çalışmakta, «neden yaşıyoruz, neden ölüyoruz” sorularına cevap aramaktadır. Başlangıç noktası ise hiçbir şey bilinmediğinin bilincinde olmaktır. Ne kadar acımasızca olsa da bu başlangıç noktası bizleri yani insanoğlunu bu soruların çözümüne götürebilir, belki bu yüzyılda belki de binlerce yıl sonra… Ancak ne olursa olsun, hiçbir şey bizi günün birinde yok olmaktan kurtaramayacak.

Biyologlar, doktorlar, genetik mühendisleri yıllardır insan hayatının ömrünü biraz daha uzatmaya çalışıyorlar. Ve hepsi biliyor ki, bu ömrü sonsuz yapmak imkânsız, en azından bu yöntemlerle. Çünkü basitçe nefes alıyor, yani enerji harcıyoruz. Dolayısıyla buradaki esas soru, neden nefes almak yani enerji harcamak canlıların günün birine ölmesine sebep oluyor? Belki de 15.yüzyılda bilim adamları termodinamikle ilgili araştırmalar yaparlarken, bu fizik dalının böyle bir problemin nedeni olacağının farkında bile değillerdi. Bilim adamları termodinamiği keşfettiklerine, yasalarını koyduklarına göre bize de bunu bir şeyleri açıklamakta kullanmak düşüyor.

Termodinamiğin yasaları bize şöyle diyor:

– Eğer iki sistem, ayrı ayrı olarak üçüncü bir sistemle termal denge içindeyse bu üç sistem termal denge içersindedir.

– Enerji yok edilemez ve yeniden yaratılamaz, sadece form değiştirir.

– Yalıtılmış bir sistemin entropisi her zaman artış gösterir.

– Sıcaklık, mutlak sıfıra yaklaştıkça sistemin entropisi minimuma yaklaşır.

İlk bakışta bu yasaların bizim konumuzla çok da ilgisi yokmuş gibi görünüyor. Ancak derinine indikçe bu yasaların insan hayatına ve hatta bütün evrene genellenebileceğini görüyoruz. Basit bir örnek ele alalım, yüksek bir tepeden bir kaya parçası fırlattığımızı farz edelim. Kaya, yere çarptığında parçalanır yani düzensizliği artar, diğer bir deyişle entropisi artar. Şimdi bu örneği canlılara uyarlayalım. Canlılar kapalı bir sistemde yaşar, yemek yer, yemeği glikoza dönüştürür, glikozu soluduğu oksijen sayesine yakar ve enerjiye dönüştürür, sonra bu enerjiyi kullanır. Sonuç olarak, enerji bir şekilde form değiştirir, düzensizlik ve entropi artar. Organlarımız, vücudumuz zamanla, oksijen harcadıkça bozulur, yaşlanır ve ölür.

Şimdiye kadar verdiğim örnekler hep canlılar ya da cansız varlıklarla ilgiliydi. Ancak bu yasaların bütün evrene uyarlanabileceğinden bahsetmiştim. Evrenin ne kadar büyük olduğunu düşünürsek, bu verdiğim örneklerin çok küçük birer parça olduğunu görebiliriz. Bu yüzden çok daha genel bir bakış açısı olması lazım ki bu kuralları evren için genelleyebilelim.

Öncelikle objeler arasında bir ilişki tanımlamamız lazım. Basitçe, gözlemciler ve gözlemlenenler olarak gruplandırabiliriz. Örneğin, biz gözlemciysek içinde yaşadığımız dünya, gördüklerimiz, işittiklerimiz, hissettiklerimiz de gözlenenler olur. Bu iki taraf arasında bir akış meydana gelir. İşte bu akış «bilgi” olarak adlandırılır. Bilginin tam tanımını yapmak esasında çok güç, çünkü dış dünyayı gözlemleyenler birbirinden farklı, dolayısıyla gözlem ve anlam birbirinden her zaman farklı oluyor.

Mevcut soruları cevapladıkça, ortaya yeni sorular çıkıyor. Termodinamik yasalarını bütün evrene uyarlayıp uyarlayamayacağımızı merak ettik ve evrenin bütün bileşenleri arasında bir ortak nokta bulmaya çalıştık. İşte yukarda da bahsettiğim gibi bu ortak nokta bilgi akışı. Günümüz teknolojisinde bilgi denen olguyu saklamakta, iletmekte ve işlemekte bilgisayarlar kullanıyoruz, buna dayanarak yola çıkarsak termodinamiğin bir şekilde bilgisayarlar için de geçerli olacağını görebiliriz. İşte cevaplanan sorular sonucunda yeni bir soru türüyor, Nasıl oluyor da termodinamik ve bilgisayarların çalışma mantığı ilişkili olabiliyor?

Bu soruyu cevaplayabilmek için, başka bir soru sorarak başlıyoruz yola. Bilgisayarlar neden ısınıyor? Bilindiği üzere teknoloji çağında yaşıyoruz. Bilim ve teknoloji dergilerinde okuduğumuz haberler, bu alanlarda yaşanan gelişmeler dudak uçuklatıyor, hayal gücümüzü zorluyor, ancak bütün bu gelişmelere rağmen bir soruna yıllardır çözün bulunamadı. İşlemcinin ısınması, bilgisayarın çalışması açısından çok sıkıntılı bir durum çünkü belli bir sıcaklık değerini geçtikten sonra bilgisayar istenen işlevselliği gösteremiyor, bozuluyor. Bilgisayar üreticileri işlemciyi soğutmak için birçok yöntem deniyor, ileri teknoloji ürünü fanlar, su soğutma sistemleri kullanarak işlemcinin belli bir sıcaklık değerini aşmasını önlemeye çalışıyorlar. Fakat bunlar mevcut sorunu ortadan kaldırmıyor, sadece geçici çözüm oluyor. Peki, bu ısı nasıl oluşuyor? Neden işlemci çalışırken sıcaklığı artıyor?

Bilgisayarda yaptığımız bütün işlemler mevcut devrelerde tutulan akıma göre şekilleniyor. Akımın varlığı 1, yokluğu ise 0 ile temsil ediliyor. Kullandığımız bütün programlar temelde 1 ve 0’lara döndürülerek işlem yapıyorlar. Bilgisayarda yapılan en basit işlemi ele alalım. 2 tam sayının toplamı işleminde, mevcut bilgisayar mimarisinde sonucu elde ederken başlangıç değerlerine ulaşma şansı olmuyor. Yani yapılan işlemler sonucunda bilgi kaybı yaşamış oluyoruz. Bu bilgi kaybı aynı zamanda enerji kaybıdır. Diğer bir deyişle sıcaklık ve entropi artışıdır. Kullandığımız bilgisayarların kısıtlı bir ömrünün olması, belli bir süre geçtikten sonra kullanılmaz hale gelmesi bu sebeptendir. Yani aslında bir yerde insan ömrünün sonsuz olamayışının nedeniyle aynıdır.

Biliyoruz ki, şu anki bilgimizle evrenin sırrını çözmemiz imkansız. Ve bilgi birikimimize her yeni öğe eklendikçe aslında hiçbir şey bilmediğimizi fark ediyoruz. Ama buna rağmen, insanoğlunun bu kompleks düşünce sistematiğinin yegane hedefi bu sırrı çözmek, yönetimi ele almaktır.

Bunları da sevebilirsiniz