Cadı Kazanları Devriliyor!

Eski Hayaletler

1954 yılının Nisan-Haziran ayları arasında ABD’nin karanlık yüzü hortladı. Taşranın muhafazakar siyasetçisi senatör Joseph McCarthy başkanlığında oluşturulan alt komite «Özgür Dünya”nın içine sızan «komünistleri” (kızılları) ifşa etmeyi amaçlayan sorgulamalarına başlamıştı. Bu kapsamda «Hollywood Kara Listesi”, «Hollywood 10’lusu” gibi adlandırmalarla anılan listeler içerisinde pek çok ilerici-komünist-devrimci aydın-sanatçı piyasanın dışına itildi. Onlara sorulan soru açık ve netti: «Komünist Parti’yle herhangi bir ilişki içinde misiniz? Komünist misiniz?” Bu soruyu çeşitli türden anti-komünist sabuklama da izledi. «Özgür Dünya”, özgürlüğünü anti-komünizm üzerinden kuruyordu. Alem’e ibretlik bir ders veriyordu. Sorgulananlar kadar sorgulanmayanlar da bu süreçten etkilenmiş bundan böyle komünizmin güler yüzlü versiyonlarına bile ABD’de yaşama hakkı yoktu.

Anti-komünist cadı avının benzerleri NATO kontrolündeki ülkelerin tümünde ya açıktan ya da eski, tarihi köşklerin zindanlarında yaşandı. Komünist olmak tehlikeliydi. Bazılarının sandığı gibi ekonomik analizler, kötü yaşamsal deneyimler sonucunda marjinalleşmedi komünizm. Baskılar ve şiddet halkın en ileri kesimlerini yıldırdı ve yılanlar yılmayanlara karşı sistemle anlaştı.

Tehlikenin nedeni «komünizmin ilkeleri”, «büyük insanlık ideali” değildi. Ortada somut, maddi tehditler vardı: SSCB ve Bağlantısızlar hareketi. Bu iki somut gücün genişleyebileceği ve/veya benzerlerinin kurulabileceği düşüncesiydi sistemi korkutan.

Milliyetçilik Hortlağı

Tehlike boyut değiştirdi. Bundan böyle komünizm kadar, hatta pek çok kez ondan çok daha fazla tehlikeli somut güçler ve idealler belirdi. Yıllar sonra «milliyetçilik” mercek altına alındı. Somut tehdit, AB aday üyeliğinden çıkmak, AB üyeliğinden çıkmak, NATO’dan çıkmak, Rusya ve Çin’le yakınlaşmak, kamu ekonomisini inşa etmek ve/veya geliştirmek, etnik milliyetçiliğe karşı ulus-devleti savunmak, ulus-öncesi yapıların toplumsal baskı grupları haline gelmesinin önüne geçmek vb. siyasetlerdi artık.

«Stalin korkusu”nun yerini «Putin korkusu”, «Chavez korkusu”, «İran korkusu”, «Çin korkusu” aldı. Stalinler çoğaldı. Artık şeytanın dini ve millliyeti yoktu. Kimi zaman Latin Amerikalı bir Katolik, kimi zaman Müslüman bir Acem, kimi zamansa Uzak Asya’nın «Allahsız” bir evladı… Milliyetçilik adına ne varsa, Anti-emperyalizm adına ne varsa sistemin hedefindeydi. Sonunda Atatürk ve Stalin, Mao ve Saddam, Putin ve Kaddafi kenetlenmişti sistemin nazarında.

Milliyetçilik hortlağına karşı kutsal ittifak kuruldu: Cemaatler, «sosyalistler”, «halkçılar”, AKP türünden yeni faşistler, liberaller. Bütün bir tarihle kavga başladı. Talat Paşa, Pir Sultan, Atatürk, Şeyh Bedreddin, Hasan Sabbah, Thomas Müntzer, Cromwell, Jefferson, Robespierre, belki de en çok Robespierre ve Stalin hedef alındı.

Milletleri birbirine katletmek pahasına tarih hakkında konuşmayı da yasaklamaya kalktılar. Bu sayede gerçek katiller unutulacak ve Ermeni-Türk kavgası öne çıkacaktı. Milliyetçiliği hedef alanlar en kanlı milliyetçi kışkırtmaların gerisinde durdular. Milliyetçilik, milli devlete ve milli ideallere bağlılık ve bunları ileri taşıyarak insanlığın büyük özlemine erişmek bugün en güncel görevken bu görevin ifasının önünde durmaya çalıştılar. Susturmaya çalıştıkları tarih binlerce Talat Paşa’yla haykırdı gerçeği: Soykırım Yapmadık, Vatan Savunduk!

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ve Talat Paşa Komitesi tarihin üstünü örtme çabalarını, defteri dürme pervasızlığını boşa çıkardı. Tarihi yeniden halklarına sundular. Engizisyonu hortlatma çabaları boşa çıktı. Cadı kazanı devrildi. Kazanda kaynatılmayan çalışılan «Özgürlük Ruhu” yeniden kavuştu halkların bedenine.

«Ermeni Soykırımı” Büyük Yalanının karşısında Büyük Hakikat belirdi. Büyük Hakikat tarihin kamuya açık olduğunu ve parlamentoların olmayanı oldurma yetkisi olmadığını savunma barikatıdır.

Özgürlük Erenleri

Ne mutluyuz ki kahramanlarımız yaşıyor hala! Kahramanlarımız varsa özgürce yaşayacağız. Zalimlere karşı hakikate sarılan Rennan Pekünlülerimiz; AB komiserlerinin ve AKP yargısının zulmünü bozan Doğu Perinçeklerimiz var. İnsanlığın haber alma ve geleceğini kurma özgürlüğünü koruma davaları birleşiyor. Davaları ve cepheleri birleştiriyoruz. HESler gelecekte nefes alma, su içme özlemimizin önüne dikilmişti. Gelecekte nefes alacağız, suyumuzu içeceğiz. Gezi emeğiyle ve yetenekleriyle yaşamak isteyen nitelikli işçi sınıfının özgürce çalışma özleminin çığlığıydı. Gelecekte özgürce ve emeğimizle geçineceğiz. Perinçek-İsviçre davası milletimizin soykırımcı ilan edilme davasıydı. Milletimizin namusu korundu. Gelecekte başımız dik yaşayacağız. Atalarımızla gurur duyuyoruz. Ergenekon davası milletimizin karanlığa boğulma davasıydı. Demirci dağları eritti, güneşle aramızda çekildi yalçın dağlar. Balyoz davası milleti ordusundan koparma davasıydı. Ordusuz kalmayacağız, tekmelenmeyeceğiz. Gelecek bunların hepsiyle birlikte gelecek.

Özgürce, insanca ve kardeşçe yaşama özlemimiz sürüyor
mücadelemiz sürdükçe!

Sorgu yargıçlarına yanıt veriyoruz: Evet, tehlikenin farkındayız. Biz tehlikeyiz. Eninde sonunda kabuslarınız gerçek olacak. En korkunç kabusunuz bizim son umudumuz. Umudumuzun peşindeyiz!

Bunları da sevebilirsiniz