Türkiye’den geçirilen 150 peşmerge «Kobani”yi kurtarmayacağına göre, «Kobani” bahanesiyle gerçekte ne kotarılıyor?
Meclis’ten çıkan Suriye tezkeresinde, «yabancı silahlı kuvvetler” yazıyor. Barzani peşmergeleri bu sayede Türkiye topraklarını çiğneyip, geçti. Türk Anayasasını takan yok, ama Irak Anayasası çok açık. 9’uncu maddesinde,«Irak Silahlı Kuvvetleri” ifadesi yer alıyor, «Silahlı Kuvvetler haricinde askeri milis kuvveti oluşturulamaz” deniyor. 13’üncü maddesinde, «Bu anayasa Irak’taki en üst yasa olup, Irak’ın istisnasız her bölgesinde geçerlidir. Anayasayla bağdaşmayan yasa çıkartılamaz. Bölgesel anayasalarda veya diğer hukuki belgelerde Irak anayasasıyla çelişen hükümler geçersiz sayılır” hükmü var. 110’uncu maddesinde, «Silahlı Kuvvetlerin teşkil edilmesi, Irak’ın sınır güvenliğini sağlanması ve ülkenin savunulması dahil olmak üzere milli güvenlik politikasını belirleme ve uygulamanın” merkezi yönetimin yetkisinde olduğu belirtiliyor.
121’inci maddesinde de, «Bölgesel hükümetin, başta polis, güvenlik güçleri ve bölgesel muhafızları da içeren bölgesel güvenlik birimlerinin kurulması ve örgütlenmesi ihtiyacını karşılayacağı” yazıyor.
Özetle peşmerge Irak Anayasası’na göre «silahlı kuvvet” değil ve sınır ötesi yetkisi yok.
Başbakan Davutoğlu Erdoğan ve Gül’ün danışmanıyken, komşularımızla ilişkiler konusunda Doğu Almanya örneğini verip, «Tankların yapmadığını Mark yaptı” benzetmesinde bulunmuştu.
Davutoğlu Dışişleri Bakanlığı döneminde Barzani ile ona «Kak” diyecek kadar yakın ilişki kurdu. AKP iktidarı yakın zamanda da Bağdat yönetimini karşısına alma ve Türkiye aleyhine uluslararası dava açılması pahasına Barzani yönetimiyle petrol, doğal gaz anlaşmaları imzaladı. Yani «Mark açılımı” yapıldı, Barzanistan’ın ekonomik bağımsızlık yolu döşendi.
Barzanistan’ın devletleşmesi için ne eksik; Silahlı Kuvvetleri’nin olması.
Acaba ABD ve AKP’nin «ortak düşmanı” Maliki gönderilip, yerine İngiliz vatandaşı Haydar El Ebadi Irak Başbakanı yapılmasa, peşmerge Irak’tan çıkabilir ve böylesine kolaylıkla «silahlı kuvvetler” muamelesi görebilir miydi?
SÜREÇ 2005’TE BAŞLADIYSA… İmralı’daki terörist başı, Ortadoğu’nun istikrarı için «Türk-Kürt ittifakı”ndan söz etti durdu. «Yeni Türkiye”yle birlikte bu «vizyon” AKP iktidarı ve «açılımcılar” tarafından da hararetle telaffuz edilmeye başlandı. Başbakan Davutoğlu dün partisinin Meclis grup toplantısında «çözüm sürecinin” dönemin Başbakanı Erdoğan’ın 2005 Diyarbakır konuşması ile başladığını vurguladı. Öyleyse o günlere dönelim. Erdoğan’ın, «Kürt sorunu vardır ve benim sorunumdur” deyip, devlet adına özür dilediği o konuşmanın mimarı dönemin Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan Diyarbakır açılımından hemen önce, «En doğru çözüm Türkiye-Barzani ittifakıdır. Bu soruna Sevr ve Lozan perspektifinden bakamayız” diyor, «Diyelim ki, bu iş Barzani´yle bir şekilde konuşuldu. O da ‘Biz 8 yıl sonra bağımsız bir devlet olacağız. O vakit bize sorun yaratmayın’ şartını koşarsa ne demeli?” şeklindeki bir soruyu şöyle cevaplıyordu: «Birincisi komşumuz olan her devletle dostluk ilişkisi içinde olmamız gerekiyor. Çünkü onlarla sürtüşürseniz, onlar da sizinle sürtüşür. Ayrıca 70 milyonluk bir Türkiye´nin 3 milyonluk bir oluşumdan ne gibi endişesi olabilir?” 8 değil, ama 9 yıl sonra geçenlerde ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, «Irak Kürdistanı’nın bağımsız bir devlet olarak tanınmasının zamanının henüz gelmediğini” şöyle açıkladı:
«Hayır, şimdi bunun zamanı değil. Pek çok açıdan zamanı kesinlikle değil. Sorunları bir bir çözmek gerek. Irak Kürdistanı lideri Mesut Barzani’nin bunu anladığını düşünüyorum. Barzani Bağdat’ta yeni hükümet kurulmasına yardımcı oldu, Kürtler bunda yer aldılar. Kürtler Irak ve Şam İslam Devleti ile mücadelede birlik ve sağlam olmanın önemini anlıyorlar.”
«Barzani ve Kürt açılımının” mimarı İhsan Arslan sonraki yıllarda şunları da söyledi:
«Sınır ötesi operasyon olursa Diyarbakır, İstanbul karışır… Öcalan muhatap alınmalı… Herkesin Türk olduğu, Türklüğün etnik kimlik olmadığı tezleri çürümüştür. Türkiyelilik kavramının anayasal zemine dayanması gerekiyor… Türkiyelilik kimliğinin Anayasa´da ifade edilmesi sorunun çözümü için ilk ve son adımdır… Cezayir iç savaşında 10 yılda 150 bin insan öldü. Bizde 40 bin kişinin hayatını yitirdiği söyleniyor. Cezayir Devleti, bu olaylar dolayısıyla ölen insanların yakınlarına maddi tazminat ödeyerek yanlarında olduklarını ve özür dilediklerini ifade etti. Devletin bütçesinde bu olaydan mağdur olmuş insanların yaralarını sarıcı imkânlar bulunmalıdır. Avrupa’da yaşayan, cezaevlerinde olan ve dağlarda suça bulaşmamış insanlar topluma kazandırılmalıdır… Rencide ettiği için ‘Ne mutlu Türküm diyene’ yazıları silinmeli, yerleşim yerlerinin Kürtçe adları iade edilmeli, Kürdoloji bölümleri kurulmalı… Çözüm Öcalan’dan geçer… Talep edene Kürtçe eğitim versek ne olur?..”
Geçen 9 yılda bunların büyük kısmı yapıldı mı, yapıldı. Sıra, «Türkiye-Barzani ittifakı” için «Kürdistan ordusunun” kurulmasına ve bunun yine Türkiye eliyle legalleştirilmesine niye gelmesin ki?!.
PEŞMERGE TSK’NIN NESİ?
Şimdi de şu açıklamalara alt alta koyalım:
PKK’nın Kandil’deki başı Cemil Bayık : «Türkiye’nin Kobani’nin düşmesine yönelik planı başarısız olunca ve ABD ile Avrupa eliyle uluslararası baskı büyüyünce, Türkiye taktiğini değiştirdi. Bu taktiğin bir parçası da, Peşmerge ve Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) temsilcilerinin Kobani’ye geçmesine müsaade edilmesiydi. Erdoğan başlangıçta uluslararası koalisyonun DAİŞ’e karşı olduğu gibi YPG ve PKK’yle de mücadele edilmesini talep ediyordu. Amerikalılar bunu kabul etmedi; YPG’yi desteklediler.Türkiye’nin taktiğini değiştirmesinde ABD’nin büyük payı var. YPG’ye silah yardımı, Türkiye için çok büyük bir yenilgidir.”
Başbakan Davutoğlu (AKP Afyon kampında) : «Biz burada bizi savaşa çekmek isteyenlerin oyununu bozduk. PKK ve PYD önce peşmergenin Kobani’ye geçişini istememişti. Batılılar da buna çok sıcak bakmamıştı. Bizi IŞİD’le mücadele adı altında bölgedeki savaşa sokmak istiyorlardı.Biz Peşmergenin geçişini sağlayarak ve izin vererek Mehmetçiğin savaşa girmesini engelledik. Biz kendi askerimizi savaştırmıyoruz, kullanmıyoruz, başkalarını kullanıyoruz.”
Peşmerge Bakanlığı Basın Sözcüsü Osman Rişeyi : «Türkiye ile Kürdistan bölgesi arasında, Peşmergelere silah ve mühimmat ihtiyacı duyduğunda gönderilmesine ilişkin bir anlaşma yapılmıştır.”
Barzanistan İstihbarat Örgütü’nün Danışmanı, Barzani’nin oğlu Mesrur Barzani: «IŞİD´le özgür dünya adına savaşıyoruz, fakat özgür dünya bize gerekli ekipmanı sağlamıyor. Bu terör tehdidinin yenilmesi ve başkentlerinizde terör saldırıları olmaması için Kürt bölgesiyle el ele çalışmalısınız… Biz PKK’yı hiçbir zaman terör örgütü olarak görmedik dolayısıyla terör listesinde kalmasını desteklemiyoruz.”
Mesrur Barzani’nin «bağımsızlığa” dair bir soru üzerine verdiği şu cevabın altını da özellikle çizelim:
«Sizin için iyi olan Kürtler için de iyidir!..”
PEŞMERGE «KÜRT YÖNETİMİ ORDUSU” OLDU BİLE-
İktidarın sesi Sabah Gazetesi bugün, «Türkiye, peşmergenin geçişine izin vermiyor” iddiasını çürütmek için ilginç bir habere imza attı.
Sabah’ın iddiasına göre, Barzani yönetimi IŞİD tehdidiyle karşı karşıya kalınca Ankara şunları yapmış:
«Kuzey Irak´taki Türk birliğinde bulunan ‘bordo bereliler’ olarak bilinen Özel Kuvvetler, düz alanda savaş tecrübesi olmayan Peşmerge´ye özel eğitim verdi. Ankara ilk andan itibaren Erbil ile anlık bilgi paylaşımına girerken, hem silah yardımında bulundu, hem de Kuzey Irak Kürt Yönetimi Ordusu Peşmerge´ye, IŞİD´e karşı nasıl savaşılacağı ile ilgili eğitim verdi.”
Davutoğlu, «Oyunu bozduk… Kendi askerimizi kullanmıyoruz, başkalarını kullanıyoruz” derken, Sabah’ın haberi şayet doğruysa «Kobani oyununu” kimin kazandığı ve kimlerin kimi kullandığı ortada.
Peşmerge Türkiye’den geçerken davul-zurna çalıp, halay çekmesin de ne yapsın?!.
Mamak, Şirinyer, Eskişehir, Malatya ve Antalya’ya kucak dolusu sevgiler