Bedava Hayatlar

Baharın iç gıdıklayıcı aymaz ılıklığı ve yazın yakıcı sıcaklığından sonra güzün sarımtırak ve hüzünlü serinliği iyiden iyiye kendini hissettirdi. Herkes tatil modundan çıkıp kışa hazırlanmaya başladı. Mevsimler gelip geçerken dünyada bu devinim içinde hızla dönmeye devam ediyor. Tabi ki dünyada yaşanan değişimlerin en hızlı yaşandığı değişmez adres yine Ortadoğu coğrafyası oluyor.

Ortadoğu halkı, farklı isimlerdeki fakat aynı zihniyetteki örgütlerin elinde vahşetin her türlüsünü yaşamak durumunda kalıyor. Bu kadar yakınımızda yaşanan vahşetlerin etrafına sıçramaması işten bile değil. Türkiye’de bundan payını aldı sayılır. 49 konsolosluk çalışanının 101 gün boyunca tutulduktan sonra şans eseri mi artık başka plan ve programlar çerçevesinde mi sağ salim serbest bırakılması nasıl olursa olsun yeni bir vahşet görüntüsüne maruz kalmayı engellemiş oldu.

Ortadoğu’ da farklı etnik ve mezhepteki insanlar tecavüz, işkence ve vahşi şekillerde ölümlere maruz kalırken ülkemizde de aynı vahşilikte işçi ölümlerine maruz kalınmaktadır. İşverenlerin daha az verip daha fazla alma hırsı nedeniyle gerekli önlemleri almaması sonucu maruz kalınan bu ölümler aslında bu işverenlerin Ortadoğu’daki vahşete neden olan zihniyetlerden çokta farklı olmadığını bize göstermektedir. Önce Soma’da meydana gelen işçi katliamı, geçen günlerde de Torun Center’daki rezidans yapımında meydana gelen katliam, işveren mantığını çok güzel yansıtmaktadır. Yapılması gereken rutin önlemlerin alınmaması sonucu insanların hayatları son buluyor. Bu da «insan hayatı bu kadar ucuz mu?” sorusuna bile gerek bıraktırmıyor çünkü görüyoruz ki ülkemizde insan hayatı ucuz filan değil «insan hayatı bedava”

Gündemde yer alan ölümler maalesef sayıca fazla olan ölümler oluyor genellikle. Oysa ülkemizde hemen hemen her gün iş cinayetleri varlığını sürdürmekte. Bu ölümler ya bir kazada sayıca kalabalık olduğunda ya da aylık veya yıllık toplam olarak gösterildiğinde dikkatleri çekebilmektedir. Aynı şekilde gerekli düzenlemelerin yapılabilmesi için de toplu ölümlerin olması gerekmektedir. Soma’da yaşanan toplu vahşetten sonra yapılan düzenlemeler gibi. Maden işçilerinin hayatlarının güvenceye alınabilmesi için 301 işçinin ölmesi mi gerekiyordu?

İnşaat işçilerinin haklarında iyileştirmeler olabilmesi için acaba toplu olarak daha kaç işçinin ölmesi gerekiyor sormak lazım. Türkiye’nin azgın, dizginsiz, kural tanımaz ve şu aralar betona dayalı sermaye biriktirme, zenginleşme yönteminde işçiler tabii ki ölecek ve yine tabii ki hiçbir ciddi önlem alınmayacaktır. Çünkü: ‘Önlem’; içi boş değil, ‘sınıf’ gerçeğinin farkında olan ‘bilim’ demektir. Kaderciliğe boyun eğmemek demektir. Sosyal devlet demektir. Emekçi haklarını koruyan yasa yapımı ve uygulanması demektir. İşverenin kârından ‘bir miktar’ feragat etmesi demektir. İşçinin, insan ve yurttaş, eşit yurttaş olduğunun kabulü demektir. Düzgün denetim yapılması ve denetimde şeffaflık demektir.(1)

Dünya hızlıca değişiyor ve bu değişim içinde nasıl bir bebeğin dünyaya gelmesinde iki kişinin kararı ve çabası gerekiyorsa artık yaşanan ölümlerde de başkalarının kararları ve çabaları neden oluyor. Birileri kendi bağnaz düşüncesi uğruna savaş ilan ediyor ve kendince kendi gibi olmayanı öldürmeyi kendinde hak görüyor. Kimileri ise kişisel hırs ve çıkar uğruna yapması gerekeni yapmayarak bu ölümlere neden oluyor.

Bizim yaptığımız ise rutin hayatımıza devam ederek bulunduğumuz hayat içinde kendimizi şanslı hissetmek. Ama unutmamak gerek o inşaatlarda ölen işçiler hepimizin babası, kardeşi veya eşi olabilir. Yine aynı şekilde şu anda tecavüze veya işkenceye maruz kalan, kafası kesilerek vahşice katledilende biz veya yakınımız olabilir.

Kendi çocukları arasında seçim yapan Tanrıların ve devletlerin oğulları ve kızlarıyız biz. Ve kendi Tanrıları tarafından terk edilenlerin dünyası burası. O nedenle oldukça derindir yalnızlığımız ve büyüktür birbirimize olan nefretimiz.(2)

(1) Murat Sevinç- 07.09.2014-Milletin…. müteahhitler-Diken.com.tr

(2) Ali Murat İrat-27.09.2014-Sırta İnen Hançerler-Birgün

Bunları da sevebilirsiniz