Eyvah! Takip Ediliyorum…

İyisiyle kötüsüyle, güzeliyle çirkiniyle, kalitelisiyle basitiyle artık hayatımızın her anındalar. Hatta öyle bir hal aldı ki, algı sistemimizin değişik özelliklerini kullanarak biz fark etmeden beynimizde bir iz bırakmasını sağlıyorlar. Evet, tabi ki reklamlardan bahsediyorum. Özellikle teknolojinin son dönemde inanılmaz bir hızla gelişim göstermesiyle, bu işle uğraşanların akıl almaz yaratıcı fikirler kullanarak, savundukları ürünleri çekici hale getirmeleri kolaylaştı. Peki, bu aşamaya gelene kadar nasıl bir yol kat edildi? Aslına bakarsanız, reklamın ilk kullanılışı tahmin ettiğimizden çok daha öncesine dayanmakta, M.Ö. 3000’li yıllarda bazı reklam tekniklerinin kullanıldığına dair bilgiler mevcut. Tabi, bu dönemlerde kullanılan yöntemler çok kısıtlı, dolayısıyla ticaretle uğraşanlar alıcı çekmek adına çığırtkan çalıştırıyor ya da tabela kullanıyorlarmış.(1) Bu tabelalara dair en ilgi çekici örnek ise Efes Antik Kent’ten… Efes’e gittiğimizde bize eşlik eden tur rehberinin söylediğine göre tarihin ilk yazılı reklamı Efes’teki genel ev tabelasıymış. Tabelanın üzerinde ayak izi, kadın figürü, kavşak işareti, taç ve birkaç tane de kalp var.

Reklamı inceleyen arkeologlara göre tabelanın anlamı şu şekilde: «Kraliçeler kadar güzel olan benim aşkımı istiyorsanız kavşakta soldaki eve gelin!” (2)

Böyle bir dönem için, bu kadar yaratıcı bir reklam fikrinin Efes’ten çıkmış olması pek de şaşırtıcı değil tabi ki.

Matbaanın icadı, hayatımıza elektriğin girmesi gibi olaylar başka birçok mesleği olduğu gibi reklamcılığı da farklı yönlere sürükledi. El ilanları, afişler, gazete ilanları, radyo ve televizyon reklamları derken internetin yaygınlaşması reklamcılığı çok farklı bir boyuta taşıdı.

Hiç şüphem yok ki, internetle haşır neşir olan her insan bir kere bile olsa «beni nereden biliyorlar?” sorusunu sormuştur. Facebook, Twitter gibi paylaşım sitelerinde, video izleme sitelerinde, haber sayfalarında ekranın sağ ve sol kenarlarında karşımıza çıkan reklamlar sanki bizim için seçilmiş gibi. Ve bu tip kişiye özel reklamlar olması her insanın aklında gözetlenme korkusu oluşturuyor, internete güveni azaltıyor. Aslında gözetlendiğimiz doğru. Fakat düşünüldüğü gibi, her internet kullanıcısını saniye saniye takip eden casuslar yok, gözetleme işlemini gerçekleştiren hafiyeler bilgisayarların ta kendisi.

Basitçe anlatmak gerekirse, yaptıkları şey bizim internet hareketlerimizi takip ederek, elde ettikleri veriler sonucunda ilgimizi çekecek şeyleri tahmin emekten başka bir şey değil ve bu tamamen biz, internet kullanıcılarının izniyle gerçekleşen bir şey. Webe bağlanmak üzere kullanılan internet tarayıcılarının ayarlar kısmında arama verilerinizin tarayıcınız tarafından kullanımı iznini değiştirerek bunun önüne geçebilirsiniz. Ya da tarayıcınızın bu yetkisini isteğiniz dahilinde sınırlandırabilirsiniz. Tabi, tarayıcıların varsayılan ayarlarında izinler sonuna kadar açık. Ancak, girdiği web sitelerinin takip edilmesinden rahatsız olan kullanıcılar bu yöntemi kullanabilirler.

Peki, nasıl oluyor da siz İtalyanca bir şarkı dinledikten sonra, Facebook’unuzda makarna reklamı görüyorsunuz? Yani bu bilgisayar denen makine, tahminleme işini nasıl yapıyor?

Son yıllarda adını çok sık duyduğumuz bir alan, «veri madenciliği” sayesinde, reklamcılar doğru müşteriye doğru ürün reklamını sunma fırsatı elde ediyorlar. Veri madenciliği adından da anlaşıldığı üzere eldeki veriler üzerinde madencilik yapma işlemidir. Örneğin, 1 milyon girdisi olan bir tablo düşünün, bu tablodaki veriler de sizin internet geçmişinize dair ipuçları ile dolu olsun ve bunun gibi internetteki bütün kullanıcılara ait birer tablo olduğunu düşünün. İşte veri madencileri, aklımızın almayacağı büyüklükteki bu veriler arasından anlamlı sonuçlar çıkarmaya uğraşıyorlar.

Veri madenciliğiyle uğraşanların çok iyi bildiği bir örnek şu şekilde:

Amerika’da bir süpermarket reyon düzenleme çalışmaları yapmaktadır. Birlikte alınması muhtemel ürünleri, kendilerine ait reyonlarının yanı sıra alakalı ürünlerin yanına da yerleştirmektedirler. Bu süpermarket, her Cuma günü bebek bezi reyonunun yanına kampanyada olan 4’lü bira paketlerini koymuştur.

Aslında ilk bakışta bebek bezi ve biranın pek de bir alakası yokmuş gibi geliyor. Ancak süpermarket yöneticileri yaptıkları çalışmada Amerikalı genç erkeklerin Cuma günü iş çıkışında hem bebekleriyle vakit geçirip hem de bira içerek rahatladıkları sonucunu elde etmişler. Bu sonuca ulaşmak içinse, bölgenin sosyo-ekonomik durumu, alışveriş istatistikleri, bebekli ailelerin sayısı ve daha birçok bilgi kullanılmıştır.

İnternetteki kişiye özel reklamların temeli de veri madenciliğine dayanmaktadır. Birbiriyle alakalı sonuçlar bulmak için kullanılan veri madenciliği algoritmaları ise dışardan gözüktüğü kadar kolay değil. Yani, doğru müşteriye doğru ürünün reklamını yapmak için bizim düşündüğümüzden çok daha fazla emek ve para harcanıyor.

M.Ö. 3000 yılından M.S. 2000’li yıllara kadar reklamcılığın geçirdiği evrim aslında teknoloji ve bilimin artan ivmeyle büyüdüğünün bir kanıtı. Bundan 10 sene sonra karşımıza ne gibi reklamlarla çıkacaklar bilinmez ama şu ankinden çok daha yaratıcı olacağına eminim.

Kaynaklar

(1) http://www.prestij.com.tr/reklamin_tarihcesi.html

(2) http://www.parkeoloji.com/efes-genelev-reklam/

Bunları da sevebilirsiniz