Masum ve Güçsüz Olmanın Diğer Adı: Çocukluk

Bu dünyanın en masumları kim denildiğinde birçoğumuzun aklına çocuklar gelir. Hayatın onlara verdiği olanaklar çerçevesinde yaşamı fütursuzca yaşayanlar da onlardır. Tabi ki çocuk olmadan yetişkin olmak zorunda kalanları dışarda bıraktığımızda ancak bu genellemeyi yapabiliriz.

Çocukluk, aslında bizi biz yapan birçok şeyin tohumlarının ekildiği, kişiliğin temellerinin atıldığı zamanlardır. Bu nedenle bu dönemde görülen her türlü muamele, ilerde yetişkin olunduğunda gösterilecek davranışların birçoğunun izlerini taşıyacaktır. Ama maalesef ülkemizde ve dünyada birçok çocuk bu bilinçten o kadar uzak bir şekilde yetiştiriliyor ki adeta karambole dünyaya getiriliyor ve o şekilde büyütülüyor. Bu şekilde sevgisiz ve ilgisiz şekilde büyütülen çocuklar ise çoğunlukla ilerde pek sağlıklı bir ruh haline sahip olamıyorlar. Oysa, onları dünyaya getirme fikri sadece anne ve babaların kararına bağlı oluyor. Ona verebileceği hayat konusunda emin olmadan, bu yönde karar alan çoğu anne-baba bilerek ya da bilmeyerek onu bir bilinmezlik içine atıyor.

Ülkemizde de yeterli bilince sahip olmayan birçok anne-baba var ne yazık ki. Evde sağlıklı bir ortama maruz kalmayan çocuk bir de okulda aynı bilinçsizlik içine düşünce, iyi bir yetişkin olma ihtimali iyice düşüyor. Ailelerin çocuk yaparken özellikle göz önünde bulundurması gereken maddi koşullar göz ardı ediliyor ve çocuğa sağlanması gereken koşullar düşünülmeden dünyaya yeni bir nefes daha kazandırılıyor. Acı olan ise özellikle doğu ve güneydoğuda bu çocuklar aileler tarafından kazanç kapısı olarak görülüyor ve okulda olması gereken zamanlarda tarlalarda çalıştırılıyor. Aynı durum büyük şehirlerde ise sokaklarda yaşanıyor.

Çocukların kötü muameleye maruz kaldığı yer sadece kendi aileleri ile sınırlı kalmıyor. Bir de buna devlet babanın eliyle yapılan muamele ekleniyor. İçimizde acısı en taze olan, devlet eliyle yaşamdan koparılan Berkin Elvan öldüğünde 16 yaşındaydı. Üstelik devletin ölümüne sebebiyet verdiği ilk çocukta değildi. İHD Diyarbakır’ın hazırladığı «2012 Yılı Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerini kapsayan Çocukların Yaşam Haklarına Yönelik İhlal Raporu”na göre, 1988-2013 arasındaki dönemde çatışmalı süreç nedeniyle 569 çocuk yaşamını yitirdi.(1)

Çocuklara zarar veren bir diğer taraf ise aile ve devletten sonra sokaktaki ruh hali bozuk olan bireyler. Geçtiğimiz günlerde Kars’ta tecavüz edilerek vahşice öldürülen Mert Aydın cinayeti sokakların aslında çocuklar için ne kadar tehlikeli olduğunu bize rahatlıkla gösteriyor. Yine en son Bursa’da tecavüze uğrayan erkek çocuğun babası tarafından sahipsiz bırakılması ise her önüne gelenin anne-baba olamayacağını kanıtlar nitelikte.(2)

Bu örnekler sadece basına yansıyan, bizim görebildiğimiz vahşetler. Dünyada ve Türkiye’de çocuklara o kadar ağır travmalar yaşatılıyor ki bizim öğrenebildiğimiz sadece buz dağının görünen tarafı. Ensest, kız veya erkek çocuklarına tecavüz ve taciz, dayak ve zorla çalıştırma gibi muameleler onların ruhlarında derin yaralar açıyor ve ilerde yetişkin olduğunda bu yaraların izleri kaybolmamış oluyor. Bu da onun potansiyel bir suçlu profiline dönüşmesine neden oluyor.

Yapılacak şey çok zor değil aslında. Üç çocuk değil, bakabileceğin kadar çocukta değil. Eğer senin ruh halin sağlıklı bir çocuk yetiştirmeye müsait değilse ve bunu sağlayacak durumda da değilsen hiç çocuk yapmamak. Ülke kalkınacak diye ekonomiye katkıda olacak diye bu dünyaya çocuk getirilmez. Evlendikten sonra evli çiftler yapılması gereken diğer bir görev olarak çocuk yapmayı görüyor ve bu toplum tarafından da bu şekilde angaje ediliyor. Oysa bu toplumun çok çocuğa değil sağlıklı ruh sağlığına sahip çocuklara ihtiyacı var.

Çocuk yaptıktan sonra yapılması gereken en önemli şey ise onlara davranış şeklimizdir. Bu konuda da ülkemizdeki en değerli yazarlarımızdan biri olan Yaşar Kemal’e kulak vermemiz gerekiyor : «Benim romanlarıma, hikayelerime bakarsan, ağırlığı olan iki insan tipi var. Biri çocuklar, biri yaşlılar. Ben çocukları çok severim. Onları anlamaya çalışırım sevmekten daha çok. Ben çocuklara çocuk gibi davranmam. Bir çocukla ilişkim, dostluğum, arkadaşlığım varsa, o benim arkadaşımdır, çocuk değildir. Çocuk gibi bakmam. Ayrı bir insan türü gibi bakmam. Niye bu böyle? İnanmadım hiçbir zaman çocukların, insanların çocuklara davrandığı gibi çocuk olduklarına. Basbayağı insandır onlar. Çok şeyler öğrenmemiştir daha, zenginliği azdır yaşlanmış insanlara karşılık, daha az yaşamıştır, ama düpedüz insandır. Çocuk, dünyamızda rahatsız bir kişidir. Bu dünyamızın da bir sorunu. Bu kadar kötü yetiştirilen, bu kadar kötü davranılan insanlar büyüdükleri zaman yarım oluyorlar. Savaşların, kötülüklerin nedenlerini ararsak, temelde, çocuklukta insanların başlarından geçenler karşımıza çıkıyor. Bir gün dünyamız gerçek bir barışa, insanca bir yaşama kavuşacaksa çocuklara davranışımızın değişmesi gerekiyor.”(3)


(1) http://bianet.org/cocuk/cocuk/154114-devletin-oldurdugu-cocuklar

(2) http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/63753/Tecavuze_ugrayan_oglunu_sahipsiz_birakti.html

(3) Yaşar Kemal, Çocuklar İnsandır, Yapı Kredi Yayınları, Kasım 2013, s. 17-18

Bunları da sevebilirsiniz