Ukrayna´nın Ekonomik Krizinden Kim Kazanç Sağlıyor?

Yazının Özgün Başlığı: WhoBenefitsFromUkraine’sEconomicCrisis?

Yazar: JackRasmus

Kaynak:http://www.counterpunch.org/2014/03/17/who-benefits-from-ukraines-economic-crisis/

Çeviren: Deniz Altunlu – Boğaziçi Çeviri Merkezi

16 Mart 2014 günü Kırım´ın geçerli seçmenlerinin %83´ü, %97 çoğunlukla Ukrayna´dan ayrılıp Rusya´ya katılmak için oy verdi. Bununla aynı zamanda Avrupa Birliği ve IMF´nin, 22 Şubat´ta darbeyle iktidara gelen Ukrayna geçici hükümeti ile görüşmeleri tereddüt içeren bir tarih olarak 21 Mart´ta bir sonuca bağlanmak üzere devam etmekte. Böylece aşırı politik belirsizlik bu olayların etkisiyle haftalar hatta belki aylar boyu sürme vaadi verirken, Ukrayna´nın zaten son derece güvensiz bir durumdaki ekonomik koşulları da bunun sonucunda kötüleşmeye devam ediyor.

Ukrayna ve Kırım´daki durumla ilgili anlatıların çoğu şimdiye kadar politik olaylara ve koşullara odaklı oldu. Basında darbenin ekonomik sonuçları ve bunu izleyen olaylar veya gelecek için muhtemel senaryolar ile ilgili pek az şey söylendi.

Ukrayna´da en son yaşanan ve gelecekte yaşanacak olaylardan -Ukrayna´da ve küresel (yani Batı Avrupa, ABD, Rusya) olmak üzere- hangi çıkarlar ekonomik kazanç sağlayacak? Kim kaybedecek? Epey eskitilmiş bir söz vardır, «kimin kazanç sağladığını” bulmak istiyorsanız “para izleğini takip edin”. Bu izlek sizi karşı taraftakine de çıkaracaktır, «Kimin Ödediği”ne.

1. Mart 2014 IMF Anlaşması: Kim Kazanıyor, Kim Ödüyor

Ukrayna için en son IMF paketinin son versiyonu hala geliştirilme aşamasındayken, IMF ve Ukrayna arasındaki geçmiş ilişkiler ve anlaşmalar 21 Mart tarihli «2. Anlaşma” için bazı muhtemel özelliklere işaret ediyor. (1. Anlaşma, 21 Şubat´ta IMF ile Başkan Yanukoviç´in darbe öncesi hükümeti arasında varılan sözleşmeydi. Bu ilk anlaşmaya 21´inde karar verilmiş olsa da, Kiev´de proto-faşist kuvvetlerin şiddetli sokak eylemleri ve hala teşhis edilmeyen keskin nişancıların 100´ü aşkın eylemci ve polis kuvvetini öldürmesiyle 12 saat içinde bozulmuştu).

2004´teki «Turuncu Devrim”den itibaren IMF ve Ukrayna arasında önceki anlaşma ve teklifler Ukrayna´ya verilen IMF kredileri olarak aşağıdaki gibi sonuçlanmıştır:

2005 IMF anlaşması şartları: Ukrayna´ya kredi halinde 16.6 milyar $

2010 IMF anlaşması şartları: Ukrayna´ya kredi halinde 15.1 milyar $

Aralık 2013: Ukrayna IMF´den bir 20 milyar $ daha istiyor

2004 Turuncu Devrimi Ukrayna ekonomisinin çoğunun (ama tamamını değil) Rusya´dan koparılması ile sonuçlandı. Bu birkaç yıl sonrası boyunca Ukrayna ekonomisi için ciddi bir ekonomik daralmaya neden oldu. Kopuşun etkilerini ABD´nin batı kıyısı ekonomisi -California, Oregon, Washington- ABD´den koparılıp Kanada´ya katılsa olacaklara benzer olarak düşünün. 2004-07 arasında dünya ekonomisinin geri kalanı, Rusya dahil, orta çapta bir reel ekonomik toparlanma geçirirken Ukrayna 2004 ve Turuncu Devrim´in ardından Rusya´dan ekonomik kopuşun sonucu olarak kendine pek yarar sağlayamadı. Ukrayna GSYİH´sı düşme ve durağanlık gösterdi. Başka bir deyişle, 2005 IMF anlaşması Ukrayna ekonomisi için pek az şey yapabildi.

Bunu, büyük ölçüde ABD, Britanya ve batı bankalarının finansal menkul kıymetler üstüne aşırı spekülasyonundan kaynaklanan 2008-09´un küresel ekonomik çöküşü izledi. Bu iki yıl içinde Ukrayna ekonomisi ve GSYİH´sı, pek çok ekonomi gibi, -%15´ten büyük bir çöküşe uğradı. Bu, 2010´daki ikinci IMF anlaşmasına yol açtı. Ukrayna ikinci anlaşmanın, ihracatını Batı Avrupa´ya açacağına ve bunun toparlanma sağlayacağına inanmıştı. Fakat 2011-13 arası, Avrupa ekonomisi (AB) kendi ikinci, bu sefer «çift dipli” bir durgunluğa düşüverdi ve Ukrayna ihracatına talep beklendiği seviyede olmadı. Ukrayna GSYİH´sı kısa, mütevazı bir toparlanmanın ardından tekrar durağanlaştı ve sonra, 2013´ün ikinci yarısında yeniden bir durgunluğa düştü. Kısacası, 2010 IMF anlaşmasının da Ukrayna´ya pek faydası olmadı.

Hatta aslında, 2010 IMF anlaşması ekonomik toparlanmayı muhtemelen yavaşlatmış oldu çünkü haneler için yakıt ücretlerinde %50´lik bir artış ve bunun için yardım ödeneklerinde benzer bir kesinti gerektiriyordu. Bu, Ukrayna hanelerinin toplam tüketim talebinde ciddi ölçüde bir düşüş yarattı ve ekonomiyi yavaşlattı. 15.1 milyar $´lık 2010 IMF paketi için bir önkoşul olan, hükümet harcamalarıyla ilgili benzer IMF talepleri de aynı etkiyi doğurdu.

Yanukoviç hükümetinin Aralık 2013´te yeni bir IMF anlaşmasına yanaşmamasının nedenlerinden biri şüphesiz, yakıt için hane yardımlarının bir kez daha %50 düşürülmesinin IMF tarafından bildirilen gereklilik olmasıydı. Diğer külfetli IMF gerekliliklerinin arasında emekli maaşlarında ve kamu istihdamında yapılacak kesintiler ve devlet varlıkları ve mülkünün özelleştirilmesi (yani Batılı şirketlerce satın alınması) bulunuyordu. Bu nedenle, şu an görüşülmekte olan ve 21 Mart´ta çıkması beklenen en yeni IMF anlaşmasının Ukrayna için bir kez daha yakıt yardımlarında büyük azalmalar, emekli maaşı kesintileri, hemen uygulanacak memuriyetten çıkarmalarla birlikte toplumsal harcama programlarında başka azalmalar da içermesi muhtemel.

Bu ihtimal, kamuoyuna “IMF´nin teklifini kabul etmek dışında seçeneğimiz yok” şeklinde yorumunu bildiren görevdeki geçici başbakan Arseny Yatsenyuk´u rahatsız ediyor gibi durmuyor. Aslında Yatsenyuk ve onun darbe sonrası hükümeti geçtiğimiz hafta başlayan IMF görüşmelerinden önce IMF ve AB´nin yapacağı herhangi bir teklifi kabul edeceklerini belirtmişti bile.

Yaklaşan 21 Mart IMF/AB kurtarma anlaşmasında, erken sızdırmalara göre AB/IMF´nin 2 milyar $ acil ödenek ve sonrasında kredi olarak 11 milyar $ sağlayacağı görünüyor. Avrupa Yatırım Bankası bunun üstüne iki milyar daha koyacak. Toplam paket yaklaşık 15 milyar $ olacak. Fakat gelecek 15 milyar $´ın Ukrayna ekonomisi adına 15.1 milyar $´lık 2010 anlaşmasından daha canlandırıcı olacağına inanmak için hiçbir neden yok. Ukrayna, Avrupa ve dünya ekonomileri bugün, en azından kısa ve mütevazı bir ekonomik toparlanmanın küresel olarak görüldüğü 2010´dan bile daha zayıf. Bugünkü trend Avrupa´da ekonomik durağanlık, Çin´de ciddi biçimde yavaşlayan büyüme ve çökmekteki gelişen pazarlar şeklinde. Genel olarak Batı Avrupa, özel olarak Almanya, önce kendi ihracatını destekleyecek ve genişletecek ve kendi endüstrileri pahasına Ukrayna ihracatını özendirmekle pek az ilgilenecek. Böylece 2010 IMF anlaşması sonrasındaki dönemde olduğu gibi, 2014-15´te Batı Avrupa Ukrayna ekonomisini canlandırmak için büyük bir ihracat talebi kaynağını temsil etmeyecek. AB/IMF ve ABD´den yeni kurtarma planları hızlıca gerekli hale gelecek.

Vaat edilen 15 milyar $, Ukrayna´nın geçen Aralık -yani para birimi %20 oranında ve döviz rezervleri 10 milyar $´ın altına düşmeden önce- ihtiyacı olduğunu söylediği 20 milyar $´dan daha azına karşılık geliyor. Geçici başbakan Yatsenyuk´un ihtiyaç duyulduğunu itiraf ettiği 35 milyar $´dan da az. Bu yazar önceki bir makalesinde, Ukrayna için önümüzdeki iki yıl boyunca beklenen, %5-%15 arasında hesaplanan GSYİH düşüşü göz önüne alındığında, 50 milyar $´dan fazlasının gerekeceğini öngörmüştü.

IMF´nin 15 milyar $´ının tümünün gerçekten de doğrudan Ukrayna ekonomisine gideceği varsayılsa bile, bunun yanında IMF/AB anlaşmasında talep edildiği üzere yakıt yardımında, emekli maaşlarında, memuriyet görevlerinde ve devlet harcamalarında yapılacak kesintiler ile birlikte IMF/AB´nin 15 milyar $´ının büyük bölümü, belki de hepsi, neredeyse kesin bir biçimde elden yitecektir.

Yalnızca hanelere yakıt yardımı sorusu ele alındığında:

En son Ukrayna GSYİH (2012) verileri, ülkenin GSYİH´sının nominal değerlerde 176 milyar $´a (ve küresel fiyatlara ayarlandığında veya «SAGP”, satın alma gücü paritesi, değerlerinde 335 milyar $´a) eşit olduğunu gösteriyor. Raporlara göre 2012´de hanelere yakıt yardımları GSYİH´nın %7.5´ine denk geliyor. Bu nominal değerlerde yaklaşık 13 milyar $ demek. Yani eğer beklenen IMF anlaşması belirtildiği gibi yakıt yardımlarında %50´lik bir kesinti gerektiriyorsa, bu Ukrayna ekonomisinden çıkarılan yaklaşık -7.5 milyar $ eder. O halde IMF´nin 15 milyar $´ı reel canlandırma etkisi yönünden bunun yarısı ile sonuçlanıyor. 15 milyar $, Ukrayna ekonomisi için net olarak yalnızca 7.5 milyar $ ediyor.

Yakıt yardımlarını kesmek yalnızca yardımdan mahrum kalan hane harcamaları için gelir kaybına yol açmayacak, aynı zamanda yakıt fiyatlarında, hemen her hanenin harcamalarını kısacak keskin bir artışa sebep olacak.

Bunun yanında emekli maaşı kesintileri için muhtemel IMF talebi var. IMF anlaşmasından ağır bir darbe yiyecek olan yaşlı kadın haneleri, emekli maaşlarının çoğunluğunu alan ve bunları çocuklarını ve torunlarını desteklemek için kullanan kesim.

Yakıt yardımlarına ve emekli maaşlarına kesintiler ve yükselen yakıt fiyatları, tüketimi bir anda (ve böyle GSYİH´yı bir anda) rahatlıkla 10 milyar $´dan fazla bir miktarda düşürecektir.

Diğer devlet harcamalarında IMF´nin talep ettiği kesintiler, IMF/AB´nin 15 milyar $´lık canlandırmasını daha da söndürecektir. Ukrayna´nın devlet harcamaları bugün GSYİH´nın %46´sını temsil ediyor. Bu, kısa vadede daha da kötü bir GSYİH düşüşü demek. Geriye, Ukrayna ekonomisi üstünde 5 milyar $´dan daha az bir net reel ekonomik etki kalıyor.

Fakat o 5 milyar $ da aslında elde olmayabilir.

15 milyar $´lık IMF kredisinde aslan payı, IMF ve Batı bankalarına önceki kredileri anapara artı faiz olarak ödemek için (bu yıl yaklaşık 2 milyar $) Batı bankalarına gidecek (özellikle ciddi risk altındaki Avusturya ve İtalya bankalarına), Ukrayna´nın gelecekteki ihracatını finanse etmek için kullanılacak (şu an yılda 20 milyar $´lık ticari açıkla seyretmekte) veya Ukrayna merkez bankası tarafından Ukrayna para birimini (şu an %20 düşüşte) doğrultmak için kullanılacak. IMF/AB paketindeki 15 milyar $´ın ne kadarının öncelikle banka kredi faizini kapamak, ticaret açıklarını finanse etmek ve Ukrayna merkez bankasının para biriminin çöküşünü yavaşlatma çabaları için ayrılacağını göreceğiz. Eğer geçmişteki IMF anlaşmaları bir işaret olursa, 15 milyar $´ın büyük kısmı yukarıdaki amaçlar için birinci öncelik olarak kullanılacaktır. Kalandan (eğer kalan olursa) reel ekonomiye girenin miktarı şüphesiz yakıt yardımlarının, devlet harcamalarının ve emekli maaşlarının kesilmesiyle Ukrayna ekonomisinden ´çıkarılan´ miktardan çok daha az olacaktır.

Yakıt yardımlarının sonlandırılmasıyla yükselen enflasyonu ve devlet harcamalarındaki kesintilerle yükselen işsizliği eklediğinizde, bu son IMF anlaşmasının Ukrayna ekonomisi üstünde önceki 2010 ve 2005 anlaşmalarından daha büyük bir olumlu etki yaratmayacağı kanısına varmak zor olmayacaktır. Doğrusu, kuvvetle muhtemeldir ki genel olarak ekonomi ve özel olarak ortalama Ukraynalı üzerinde daha da büyük bir olumsuz etki oluşacaktır.

AB/IMF anlaşmasının yalnızca net etkileri üzerinden kısaca özetleyecek olursak, «Kazanacak Olanlar” şunları içermekte: IMF´den anapara ve faiz ödemesi almaya devam ederek borçları ödenecek Batı Avrupa bankaları; Ukrayna parasını Ukrayna merkez bankasına sübvanse edilmiş fiyatla satma imkanı bulacak küresel döviz spekülatörleri; Batı Avrupa´ya satış yapmayı sürdürmesi için ihracat kredisi verilecek Ukrayna şirketleri ve Ukrayna ihracatlarını daha cazip bir fiyattan ithal eden Batı Avrupa şirketleri.

«Ödeyenler” ve kaybedenler ise şunları içermekte: yakıta daha yüksek fiyat ödemeleriyle reel gelirleri azalan Ukrayna hanelerinin çoğunluğu; maaşları kesilecek Ukrayna yaşlı yurttaşları, işlerini kaybedecek olan Ukrayna devlet işçileri ve diğer devlet hizmetlerini kaybedecek olan tüm Ukrayna haneleri.

Fakat tüm bu yazılanlar beklenen Mart 2014 IMF anlaşmasının yalnızca olumsuz net ekonomik etkilerinden bahsediyor. Peki ya IMF anlaşmasından ayrı olarak, önümüzdeki iki yılda politik istikrarsızlıkta daha kötü bir gelişme olmadığı varsayıldığında bile %5-%15 oranlarında daralması tahmin edilen genel ekonomi?

Ukrayna´nın Batı ekonomisine tamamen entegre olmasından uzun vadede kim kazanacak, kim kaybedecek?

2. Krizden Rusya Kaybeder

22 Şubat darbesi, Batı´nın Ukrayna ekonomisini Rusya´dan koparma planının sürdürülmesi olarak görülmelidir; bu plan 2004´te Turuncu Devrim ile başlamış fakat Batı tarafından o yıl içerisinde tamamen gerçekleştirilmemişti. 2004´ün doğurduğu sonuç, Rus ve Ukrayna ekonomilerinin kısmen kopuşunu temsil eder; 22 Şubat darbesi ise bu ayrılmanın tamama erdirilmesinin başlangıcını, Ukrayna ekonomisinin Ruslar´ınkinden tamamen çıkarılmasının planı şeklinde temsil eder. 2004 ve 2014 böylelikle birbirinden ayrık olaylar değildir; birbiriyle bağlantılıdır ve bir sürecin parçalarıdır.

2004 «yarı devrim”inin bir sonucu olarak Rusya ve Avrupa Birliği, ticareti yaklaşık olarak eşit parçalar halinde bölüşmeyi Ukrayna ile kararlaştırdı; buna göre her birine Ukrayna ticaretinin aşağı yukarı üçte biri düşmekteydi. Darbe sonrasında bu durum şüphesiz çarpıcı biçimde değişecek ve Rusya´nın ticaret dengesi Ukrayna´nınkiyle birlikte düşerken Batı´nınki önemli ölçüde, gelecekte Ukrayna´nın toplam ticaretinin yarısından epey fazlasına ulaşacak şekilde yükselecek.

An itibarıyla Rusya´nın krizden ekonomik olarak kaybetmeyi beklediği bir diğer şey ise Şubat ayında önerdiği «anlaşma”ya ait, Ukrayna´ya çoktan ödediği ve muhtemelen geri alamayacağı 1-2 milyar $. Bunun yanında Ukrayna´nın ödemediği 2 milyar $´lık yakıt faturasını da kaybedecek görünüyor.

Uzun vadede, yaklaşmakta olan ABD-AB ekonomik yaptırımları var. Ne kadar kapsamlı ve odaklı olarak hayata geçirilecekleri henüz belirli değil. Ancak bu yazarın, Batı yaptırımlarının -en azından başlarda- ciddiyetten çok gösteriş amacı taşıyacağına yönelik şüpheleri var. ABD katı yaptırımlar istiyor çünkü kaybedeceği pek az şey var; diğer yandan Avrupalılar o kadar ikna olmuş değiller ve ilk başta sembolik yaptırımları tercih etmekteler.

Özellikle Britanya, şu anki kırılgan ve zayıf ekonomik toparlanması için suni bir temel oluşturan sarsak ve kısa süreli emlak yükselişini doğrultmak için zengin Rus yatırımcıların parasının Britanya´ya akışının sürmesini istiyor. Fransa daha yeni Amerika´ya gidip başını eğerek ekonomilerine yardımcı olmalarını istedi. Cumhurbaşkanları Hollande Washingon ne isterse yapmaya hazır. Avrupa Rusya´nın eş-dost kapitalistlerinden ve oligarklarından hazzediyor ve bu yüzden yaptırımlarında seçici olacak, Batı´da yatırımları bulunan oligarkların toplu olarak varlıklarını dondurmak yerine Rus politik figürlerine ve sıkı Rus-Putin destekçilerine odaklanacaktır. Almanya Rus doğal gazına ciddi ölçüde bağımlı fakat aynı zamanda Rusya´yla yılda 75 milyar $´ı aşkın geniş bir ticaret ilişkisine sahip. ABD´yi memnun etmek adına «sert konuşacaktır” ancak ABD´den düşük maliyetli doğal gaz sağlama güvencesi almadan buna uygun davranmayacaktır – ve bu aylar, belki yıllar alır.

Rusya´dan gelecek karşı yaptırımların Rusya´daki geniş Batılı şirket yatırımlarını hedef alma endişesi de baştaki Batı «yaptırımları”nın şiddetini azaltmaya yardımcı olacaktır. Çekişmenin iki tarafındaki kapitalistler (Rusya´dakiler ve Batı´dakiler), hükümetlerine ciddi yaptırımlara birden atılmamaları için baskı yapacaktır. «Geçene kadar beklemek” isteyecek, krizin zamanla yatışmasını umacaklardır.

Rus borsasının ve para biriminin kayıpları Rusya için görece kısa vadeli olarak meydana gelecektir. Borsa fiyatlarındaki ve para birimindeki inişleri, politik krizden ve diğer yanda gelişen pazarlarda geçen yıl başlayıp bugün hızlanmakta olan genel inişten ayırt etmek güçtür.

Genel olarak Batı´ya, özel olarak ise Ukrayna´ya giden Rus ihracatları kısa dönemde daha ciddi bir darbe alabilirken uzun dönemde bundan da vahim bir darbe alma potansiyeline sahip. Fakat Rusya, «Doğu´ya” dönüp Çin ve Asya´ya daha fazla satış yaparak kayıpları uzun vadede telafi etme olanağı bulabilir.

Kısacası Rusya, Ukrayna krizinden ekonomik kayıplar görecektir ama bunlar ABD ve Avrupa medyasının ve hükümetlerinin tehditleri ve iddialarındaki şiddete yaklaşmayacaktır bile.

3. ABD Krizden Nasıl Yararlanıyor

Bu Ukrayna krizinde ABD, ekonomik yönden kısa dönemde kaybedecek en az şeye ve uzun dönemde kazanacak en çok şeye sahip.

Öncelikle, ABD Ukrayna hükümetine şimdiye dek komik bir 1 milyar $ tahsis etti. Ve önemli ölçüde daha fazla bir miktar tahsis etmesi de, Kasım´da yapılacak olan, stratejik yönden kritik yarı dönem Kongre seçimleri düşünüldüğünde pek olası gözükmüyor. Neocon´lar ve Cumhuriyetçiler Obama yönetimini Ukrayna krizi konusunda köşeye sıkıştırmış durumda. Obama askeri bir karşılık anlamında sert bir tutum takındığı takdirde, çoğunlukla bugüne kadarki şirket yanlısı ve savaş yanlısı politikalarından ötürü zaten karşısına aldığı liberal kanadının desteğini seçimlerde kaybetmiş olacak. Eğer tutumunu Ukrayna´ya büyük finansal taahhütlerle destekleyecek sertlikte belirlemez ve önemli ekonomik yaptırımlar uygulamaya gönülsüz durursa, Kongre´deki Cumhuriyetçilerin ve Senatör John McCain gibi politik sosyopatların şiddetli saldırılarına maruz kalacak. Geçmişinden hareketle bakıldığında, Obama´nın iki baskı kutbu arasında ´kıvırmayı´ denemesi ve Kasım seçimleri öncesi ikisini de tatmin edememesi muhtemel duruyor.

Bu, ABD´de Rusya´yla askeri bir karşılaşma veya en azından büyük bir ekonomik ayrışma ve Rusya´yı ekonomik olarak tamamen yalıtma girişimi isteyen güçlü bir politik ve ekonomik unsurun bulunduğu anlamına geliyor. Bu unsurun kademeleri arasında, Batı Avrupa´nın -özellikle Almanya´nın- Rusya´yla fazla derin ve fazla yakın ekonomik bağlar kurduğu yönünde artan bir endişe var. Bu bağları kırmak ve yerine Avrupa için ekonomik yönden daha büyük bir ABD bağımlılığı oluşturmak istiyorlar.

Uzun vadeli hedef, Almanya ve Avrupa´yı -Rus doğal gazının zararına- ABD doğal gazına bağımlı hale getirmek. «Hidrolik kırılmalar” ve yeni keşifler sonucunda ABD´nin şimdi bir doğal gaz fazlası var. Bu fazlalık ABD´de doğal gaz fiyatını ve böylelikle karları düşürüyor. ABD gazı ihraç etmek, böylece ülkedeki fiyatların ve karların yükselmesini ve yurtdışı satışlarda karlarının artmasını istiyor. Ancak, mevcut yasalar bu gazın ihracını engellemekte. Avrupa´daki bir kriz ve doğal gaz ihtiyacı ABD´ye gaz ihracatı denetimlerini kaldırmak için mükemmel bir bahane sunuyor. Petrol için düşük taleple karşı karşıya olan petrol ve enerji şirketleri, doğal gaz üretiminin artmasıyla hem yurtiçinde hem de Avrupa´da karlarını yükseltmek istiyor. Fakat Avrupa´yla ilgili niyetlerin gerçekleşmesi için Avrupa´nın Rus doğal gazıyla ilişkisinin kesilmesi gerekiyor.

ABD´nin tarım endüstrisi de Ukrayna´daki krizden kazanacak konumda. Avrupa´nın Rusya´dan ekonomik olarak ayrılması, Avrupa´ya ABD buğday ihracatlarının artması için bir fırsat anlamına geliyor. Ve bunlar kadar, ABD savunma ve silah endüstrisi de kazanmayı bekliyor. ABD silah üretiminde gelecek yıl için tasarlanan 50 milyar $´lık potansiyel azalma eldeyken Avrupa´da yaşanan bir kriz, tasarlanan bu kesintilerin geri alınması için kesinlikle güçlü bir argüman sunacaktır.

4. Avrupa Ekonomisi: Karışık Kazançlar ve Kayıplar

Ukrayna krizi, Avrupa ekonomileri için birçok potansiyel kayıp ortaya koyuyor. Öncelikle, krizin derinleşmesi halinde doğal gaz ve petrol fiyatları, gıda fiyatları ve belirli hammaddelerin fiyatlarında uçuş olacak. Ayrıca doğal gaz bulunurluğunda da bir azalma olabilir – yalnız Rus tarafından yapılan bir azaltma değil (ki daha düşük bir ihtimaldir) fakat gaz boru hatlarının, Rusya´dan başlayıp Ukrayna´dan geçerek Batı Avrupa´ya ulaşan boru hatlarını patlatma tehdidinde zaten bulunmuş olan Ukraynalı proto-faşist milliyetçiler tarafından harap edilmesi sonucunda.

Avro birimi ve Avrupa borsası için doğacak sonuçlar da olumsuz. Avro zaten ciddi ölçüde yükselmiş durumda ve daha da yükselmesi için küresel kuvvetler tarafından baskı altında. Paranın böyle değer kazanması, enerji maliyetine ek olarak Avrupa ürünlerini daha az rekabet edebilir ve daha maliyetli kılacak. Avrupa ihracatları, özellikle Almanya´nınkiler, dünyanın geri kalanına göre yavaşlayacaktır ve henüz yeni başlamış Avrupa ekonomik toparlanması duraksayabilir, hatta -2008´den beri üçüncü kez olmak üzere- yeni bir durgunluğa girebilir.

Daha kısa vadede, Avrupa borsalarının zaten başlamış olan inişi Ukrayna krizinin politik olarak kötüleşmesi durumunda hız kazanacaktır. Rusya´yla ticaretin bozulması kısa vadede Avrupa ekonomik büyümesini de, farkların dengelenmesi konusunda ABD´nin verdiği güvencelere rağmen azaltacaktır.

Avrupa bankaları, Italian Unicredit bankası gibi belirli büyük bankacılık kuruluşlarının yakın zamanda dev kayıplar kaydettiği bir dönemde yaşamsal niteliğe sahip IMF anlaşmasından kısa vadede yarar sağlayacaktır. Avrupalı çokuluslu şirketler, anahtar Ukrayna şirketleri ve endüstrilerini ´ucuza kapatarak´ başarılı olacaktır. Fakat daha kısa dönemde Ukrayna´daki genel kriz ve gelecek aylarda sürecek keskin ekonomik iniş, kriz yatışana kadar parayı «kenarlara” kaydıracak Avrupalı şirketlerin «güvenli limanlara koşturmalarına” -dolar, yen ve Avro gibi para birimlerine- neden olacaktır.

5. ABD-AB Çokuluslu Şirketleri Ukrayna´da Ne İstiyor

Genellikle Ukrayna ekonomisinin büyük ölçüde rekabet sevmez olduğu ve kömür madenciliği, çelik, metal ve diğer ´bilişim öncesi´ toplumu endüstrileri gibi basit, demode endüstriler tarafından haddinden fazla temsil edildiği düşünülür. Fakat bu koca bir yanlış tanıtımdır. Ukrayna, Batılı çokuluslu şirketler tarafından dalından koparılmaya hazır, özellikle çekici bir ekonomik meyve sunmaktadır. Öne sürülen bu nokta için şöyle kanıtlar gösterilebilir:

Ukrayna ekonomisinin nükleer güç üretimi ve hidroelektrik üretimi üstüne yoğun bir yatırımı vardır. Bu, Batı´da daha çok nükleer santral inşaatına karşı büyüyen kamusal muhalefetle yüzleşen Batılı nükleer güç inşaat şirketleri için önemli yeni yatırım fırsatları sunmaktadır.

Ukrayna askeri uçak malzemelerinin, özellikle nakliyat teçhizatının en büyük 6. ihracatçısıdır ve gelişmiş bir roket sistemleri endüstrisine sahiptir. IT (Bilişim Teknolojileri) profesyonelleri bakımından, yalnızca ABD, Hindistan ve Rusya´nın gerisinde olmak üzere dünyada 4. sıradadır ve yılda %20´lik büyüme gösteren, son derece iyi eğitimli bir teknik iş gücüne ve teknik yönelimli eğitim sistemine sahiptir. Teknoloji pazarının yılda 4 milyar $´dan büyük bir hacmi vardır. Nüfusunun %90´ı internete bağlıdır ve ülkede 100 kişiye 125 cep telefonu düşmektedir. Gemi inşaatı endüstrisi, doğal gaz tankerleri dahil olmak üzere en gelişkinlerden biridir. Büyüyen bir otomobil, kamyon ve kamu otobüsü üretimi endüstrisi vardır. Ve tahıl, şeker ve bitkisel yağı Avrupa´dakinin çok altında maliyetle üreten, dünyanın en zengin topraklarının %30´una sahiptir. Ayrıca kendine ait kanıtlanmış, önemli fakat hiç geliştirilmemiş kaya gazı rezervleri bulunur.

Batı´nın istediği şey, çokuluslu şirketlerinin bu endüstrilere ve ürünlerine el atması ve onları küresel yayılmasına ve üretim planlarına entegre etmesi. Onlara destek, herhangi bir AB/IMF kurtarma anlaşmasının «doğrudan yabancı yatırım” gerekliliklerinin parçası olarak IMF´den gelecek. Bu çokuluslular Ukrayna´ya «yatırım” yaptıkça, Batı bankalarına ciddi ücretler ödenecek (ve bu süreçte Ukrayna bankalarına küçük hissedar olarak dahil olma izni verilecek). Bunu, bu Ukrayna endüstrilerinin küçülmesi ve «yeniden yapılandırılması”, onları Batılı çokulusluların küresel planlarına entegre etmek için izleyecek. Ukraynalılar, maaşları durağanlaşıp yardımları kesildikçe bu gelecek vaat eden sektörlerdeki işlerini kaybedecek – Bugün AB ve ABD dahil olmak üzere küresel olarak tüm bu endüstrilerdeki işçilerin durumunda olduğu gibi.

6. Ukrayna Dost Kapitalistleri – ABD Kapitalistleri Bağlantıları

Bugüne kadar Ukrayna´nın «dost kapitalistleri”nin Batı yanlısı kanadının Batılı kapitalist çıkarlarla, özellikle ABD kapitalistleriyle yakın bağlantıları hakkında az şey yazıldı.

Ukraynalı «dostların” iki kanadı bulunuyor – Batı yanlısı ve Rus yanlısı. İkisi de Sovyet döneminde oportünist bürokratlarken Sovyetler Birliği´nin 20 yıldan uzun süre önce patlamasıyla kapitalistliğe dönen kişilerden oluşmakta. İki kanat da 2004´teki Turuncu Devrim´den beri açık olarak kozlarını paylaşmaktalar ve üstünlük sürekli el değiştirmekte. Batı yanlısı kanat, bir zamanlar Timoshenko ve onun öncülleri tarafından yönetilmiş «Anavatan” Partisi´yle gevşek biçimde bağlantılı; diğeri ise Yanukoviç ve öncüllerinin «Bölgeler” Partisi´yle bağlantılı. İkisindeki en üst düzey politikacıların hepsi multimilyoner ve milyarderler; Ukrayna´yı ekonomik olarak iğfal etme işinde yirmi yılı aşkın süredir el değiştirip duruyorlar. 1990´ların başındaki Ukrayna´nın diğer eski Sovyet Cumhuriyetleri´nin sahip olduğunun çok üstünde bir ekonomisi ve yaşam standardı vardı. Bugün ise GSYİH´sı ve ortalama geliri Belarus´unkinden az, Rusya´nınsa çok altında.

Yanukoviç dostları 22 Şubat´taki yeni darbede azledilmişti veya en azından ekonomik olarak geri çekildiler ve ekonomik kuvvetlerini sağlamlaştırmaya çalışmakla meşguller. Yanukoviç´le birlikte «Bölgeler” Partisi´nin Rinat Akhmetov (15 milyar $ değerinde, enerji ve metal sektörlerindeki büyük holdingleriyle Ukrayna´nın en zengin adamı), Vadim Novinsky (üçüncü en zengin), Dymtro Firtash (kimyasal, bankacılık ve emlak sektörlerinde milyarlar sahibi, Batı Avrupa´da geçenlerde tutuklandı), ve Seyih Tihipko (Ukrayna merkez bankasının eski başkanı) gibi milyarder dostları politik kontrolden defedildiler.

Anavatan Partisi milyarderleri şimdi kontroldeler; pek zengin yurttaşları, çiçeği burnunda başbakan Arseniy Yatsenyuk yeni hükümeti yönetiyor. Fakat perde arkasında gerçek birer kudret simsarı olan yeni dostlar gizlenmekte.

Listenin başında medya imparatorluğu ve diğer iş alanlarıyla Ukrayna´nın en zengin ikinci adamı Victor Pinchuk var. Kendine ait vakfı, Batı parasının Ukrayna´yı yıllar boyu istikrarsızlaştırması için kanal görevi gören STK´lara (sivil toplum kuruluşları) fon sağlayan başlıca yapıydı. Pinchuk´un vakfı ve Yatsenyuk´un vakfı birbirine yakın çalışır. Pinchuk aynı zamanda Wall Street´e ve ABD´deki kapitalistlerin başta gelen dış politika strateji kuruluşu olan Dış İlişkiler Konseyi´ne yakındır. Pinchuk bunların yanında ABD ekonomik ve dış politikasını belirlemede başka bir anahtar kuruluş olan Petersen Institute´un da yönetim kurulundadır. Pinchuk, Clinton ve Blair Vakıfları´yla sık sık bir araya gelir ve büyük kapitalistlerin Davos, İsviçre´deki Dünya Ekonomik Forumu´nun yıllık toplantılarının önemli bir katılımcısıdır. Bill Gates ve Warren Buffet ile arkadaştır.

Pinchuk´un altında, Ukrayna parlamentosunun geçici başkanı ve konuşmacısı Igor Turchynov; Ukrayna merkez bankası başkanı Stepan Kuban; Yatsenyuk ekibinin bir önceki, Yanukoviç yanlısı valiyi kovmasıyla Donetsk bölgesinin yeni valisi olmaya kısa süre önce atanan, Doğu Ukrayna´da büyük holdingleriyle kömür ve çelik patronu milyarder Sergey Tartuta bulunuyor. Tartuta´nın Polonyalı ve Macar kapitalistlerle yakın ekonomik bağları var. Bir başka isim de, Doğu Ukrayna´daki Dnepopetrovsk bölgesine geçtiğimiz haftalarda yeni vali olarak benzer şekilde atanan IhorKolomysky.

Kendileri ya parlamentoda yer alan ya da önceden yer almış olup şimdi de her biri 30-50 oyluk blokları kontrol etmeye devam eden bu milyarderler, şüphesiz 22 Şubat darbesinin «iç stratejisi”nin arkasındalardı. «Dış strateji” sokaklardaki ve Maidan meydanındaki proto-faşistler tarafından yürütüldü. Onlar Parlamento´nun dışındaki saldırıları körüklerken içeride, kendi dostlarının bir kısmının ´Anavatan´ dostlarına katılmak üzere terk ettiği Yanukoviç´i (şüphesiz ki Batı´nın aynı anda savurduğu, İsviçre ve Lüksemburg bankalarındaki varlıklarının dondurulması tehdidi ikna olmalarına yardımcı olmuştur) görevden alacak oylama gerçekleştiriliyordu. Maidan´daki proto-faşistlere -Svoboda Partisinin unsurları, «Sağ Sektör”, UPA ve diğerleri- gelindiğindeyse, onlar yardımlarından ötürü Yatsenyuk´un darbe sonrası yeni hükümetinde tam altı anahtar pozisyon ile güzelce ödüllendirildiler. Bunların içinde polis ve askeri güce sahip resmi pozisyonlar var, örneğin yeni başbakan yardımcısı (Yatsenyuk´un ardından ikinci adam) Oleksandr Sych; Ulusal Güvenlik Sekreteri ve Ulusal Güvenlik Konseyi başkanı Andrey Parubiy; Ulusal Güvenlik Yardımcı Sekreteri Dmytro Yarosh; Başsavcı Oleh Makhnitsky; ve Gençlik Bakanı Dimitri Balaatov. Proto-faşistlerin, sokak çetelerini gelecekte, bu kez devlet örtüsü altında daha iyi kurmak, silahlandırmak ve düzenlemek için kendilerine imkan tanıyacak hükümet pozisyonlarını seçtikleri açık.

7. Ukrayna Ekonomisi – Büyük Kaybeden

Önceden değinildiği gibi, Ukrayna halkı krizin büyük ekonomik kaybedenleri olacak. Hem de yirmi yıldan uzun bir süre zaten bu konumda bulunmuşken. IMF kemer sıkmalarının beklenen üçüncü aşaması yakıt yardımlarının azaltılacağı, emekli maaşlarının kesintiye uğrayacağı, işlerin kaybedileceği, hizmetlerin kaldırılacağı ve enflasyonun yükseleceği anlamına geliyor. Yaşam standardı, GSYİH´da öngörülen %5-%15´lik düşüşün sebep olacağı buhran koşullarının somutlaşmasıyla daha da düşecek.

Ukrayna Başbakanının Aralık 2013´te hesapladığı gibi, Ukrayna´nın şimdiye kadar birikmiş olan devlet borçlarına karşılık bankalara gereken ödemeleri yapamamasının önüne geçmek için en az 17 milyar $´a ihtiyacı olacak. Ukrayna´nın kamu borcu GSYİH´sının yüzdesi olarak 2012´de %39´du. SAGP terimleriyle ölçüldüğünde bu faiziyle birlikte hala borçlu olunan 13 milyar $´dan fazla parayı gösteriyor. Döviz rezervleri neredeyse tükenmiş durumda ve sadece yıllık cari ticaret açığını finanse edebilmesi için yılda 20 milyar $´a ihtiyacı var. Fakat eğer para birimi düşmeye devam ederse, ihracatları düşerse ve ithalatların maliyeti artarsa -bunların hepsi kuvvetle muhtemel-, o zaman IMF´nin beklemedeki 15 milyar $´ı büyük ölçüde yetersiz kalacak. Ukrayna´nın 50 milyar $´a ihtiyacı olacak ve AB-IMF´nin ve(ya) ABD´nin bu kadar büyük bir miktarı sağlamaya gönüllü olup olmayacağı sorusu ortada duruyor. Bunun cevabı, hiç olası değil. Bu, Ukrayna hükümetinin IMF-AB´nin 15 milyar $ karşılığında öne sürdüğü tüm şartları kabul edeceği ve daha fazlasına da takip edecek gerekli ek krediler için onay vereceği anlamına geliyor. Hükümetin hizmetleri keseceği ve kamu varlıklarını özelleştireceği, onları milyarderlere ve Batı çıkarlarına çaresizlikten ´alelacele satış´ fiyatlarına satacağı anlamına geliyor. Ve yabancı kapitalistlerin Ukrayna şirketleri ve endüstrilerini, onlar gelecek aylarda ülkedeki şiddetli ekonomik düşüşte çaresizce çöküşlerini ve iflaslarını engellemeye çalışırken, tarihe geçecek düşüklükte fiyatlara kepçeyle toplayacağı anlamına geliyor.

Küresel ekonomideki güçlü trendlerin çoğunlukla yavaşlama eğilimi gösterdiği ve paraların gelişen pazarlardaki düşüşü göz önüne alındığında, Ukrayna´nın para biriminin de yukarıdaki tüm problemleri daha da kötüleştirecek şekilde düşmeye devam etmesi muhtemeldir. Değerinin dolara göre yakın zamandaki %20´lik düşüşü, Ukrayna kendi problemlerine ek olarak gelişen pazarlardaki genel krizin içinde savrulurken devam edecektir.

Kırım´ın ayrılmasıyla birlikte Ukrayna krizi ekonomik ve politik olarak artık yeni bir düzleme taşınmıştır. Ülkedeki ekonomik kriz derinleşirken, ayrılma talepleri Doğu Ukrayna´daki başka yerlerde de büyüyecektir. Ukrayna hükümetinin ve ABD/AB´nin bu olasılığa nasıl eğilmeyi seçeceği kritik olacaktır. Daha ileri politik huzursuzluk ve belirsizlik, iş yatırımları ve üretim duraksarken işsizlik ve enflasyonun yükselmesiyle daha çok ekonomik kriz anlamına gelir.

Kiev´deki darbe sonrası hükümetinin büyüyen ekonomik problemlere tepkisi de kritik olacaktır. Güvenlik kuvvetleri artık, her şeyden çok AB/ABD ile Rusya arasında bir askeri çatışma isteyen protofaşist unsurlar tarafından yönetilirken, büyük tehlike bu protofaşist kuvvetlerin NATO kuvvetlerini çekmeye yönelik bir girişimle bir askeri çatışmayı provoke etmesidir. Bunun olması durumunda, ekonomik kriz Ukrayna´nın en küçük problemi haline gelecektir.

JackRasmus 2012 yılında yayınlanmış Obama’s Economy: Recovery for the Few («Obama’nın Ekonomisi: Dar Toparlanma”) başlıklı ve 2010’da basılmış Epic Recession: Preludeto Global Depression(«Epik Durgunluk: Küresel Krize Giriş”) adlı kitapların yazarıdır. Her iki kitap da Pluto Press ve Palgrave-Macmillan tarafından basıldı. Progressive Radio Network (Pogressive Radyo Ağı)’te haftalık radyo programı «Alternatif Görüşler”’in sunucusu olan Rasmus’un websayfası: www.kyklosproductions.com ve twitter kullanıcı ismi @drjackrasmus’tur.

Bunları da sevebilirsiniz