Yönetilemeyen Ülke:Türkiye!

Ayakkabı kutularıyla başlayan utanmazlık, evlere sığmayan ve taşına taşına bitirilemeyen paralarla yeni bir boyut kazandı! Evde kalan son bölümüyle villa bile edinilebildi!

Bu çok önemli gelişmeler ülkemize başlıktaki sıfatı kazandırmış oldu!

Bu konuyla ilgili olarak çok şey yazılacak, söylenecek!

Ancak, gölgede kalmaması ve unutulmaması için Anayasa’ya ve onun temel taşı «laiklik” ilkesine bir kez daha değinmek gerekiyor!

Yönetilemeyen ve Anayasa’ya uymanın suç olduğu Türkiye sanıldığının tersine birbiri ile yakından ilintili!

Türkiye bir dayatma ile karşı karşıyadır! Sözcük anlamının tersine bu dayatma doğru ve gereklidir! Hırsızlık, uğursuzluk ve yolsuzluk sandıkta aklanmak istenmektedir. Bunu kabul etmeyen tüm siyasi yapıların güçbirliği ivedi ve vazgeçilmez bir gerekliliktir.

Zaman hâlâ geç değildir!

ANAYASA’ya UYMANIN SUÇ OLDUĞU ÜLKE : TÜRKİYE!

Engizisyon!

Aklını inancının önüne geçirdiği için kent meydanında yakılan Giordano Bruno!

Bilimi dinselliğin önüne geçirdiği için, yakılmasa da düşüncesinden vazgeçmiş görünmesi karşılığında canı bağışlanan Galile!

Ortaçağda kısa bir gezinti yaptık!

Nemize gerekti diyecekler için bugüne dönüyorum!

Sıralanan bağnazlıkların ortaçağda kaldığını düşünenler büyük hataya düşmüş olurlar!

Sözlükler Anayasa’yı «Devletin kuruluşunu, örgütlenişini ve kişilerin devletle ilişkilerini düzenleyen belge” olarak karşılıklandırıyor. Daha anlaşılır ifadeyle Anayasa’ya bir ülkenin omurgası denebilir. Yöneteniyle, yönetileniyle ve elbette onlara eklenen kurumlarıyla Anayasa, ona saygı duyulan bir ülkede herkesin uymakla yükümlü olduğu bir kurallar topluluğudur.

Hiç kuşkusuz Anayasa da başka yasa ve kurallar gibi değişime ve gelişime açıktır. Ancak, bu değişim ve gelişimin çoğulcu bir uzlaşıya dayanması gereği de akıldan çıkartılmamalıdır.

2014 Türkiyesi’ne gelince! Uygulama Anayasa’yı geride bırakmıştır. Başka deyişle Anayasa’nın gerekleri kâğıt üstünde kalmıştır. Türkiye bu çelişkinin ortaya çıktığı ilk ülke değildir. İnsanlık tarihi Anayasa’yı hiçe sayan, göz ardı eden ya da çiğneyen sayısız yönetimle tanışık olduğundan toplumsal düzeni korumak için bir başka kuruma daha gerek duyulmuştur.

Anayasa Mahkemesi!

Farklı ülkelerde farklı adlar alsa da bu türden yüksek yargı organlarının değişmez amacı yürütme ve hatta yasamayı denetlemek olarak belirlenmiştir.

Yaygın tanımıyla «din işlerini devlet işlerinden ayırmak” olarak bilinen «laiklik” özellikle Türkiye’de Anayasa Mahkemesi’nin koruması altında olageldi. Çünkü, bizlerin hiç beğenmediği anayasalarımızda bile «laiklik” yerli yerindeydi. Anayasa Mahkemesi’nin adını aldığı toplumsal belgeyi korumakla yükümlü olduğu anımsandığında laiklikten yana tutum içinde olması da yadırganamaz! Başka deyişle Anayasa Mahkemesi tarafsız olmaktan çok taraflı bir yüksek yargı kurumudur. Bu taraflı tutumun çağdaşlıktan, uygarlıktan ve insanlıktan yana olması gereği de tartışılmaz bir zorunluluktur.

Bir kez daha bugüne dönelim!

Geçen yıla damga vuran bir gelişmeydi! Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Öğretim Üyesi Prof Dr Esat Rennan PEKÜNLÜ Anayasa’nın temel maddelerinden olan «laiklik” ilkesine uygun davrandığı ve bu temel ilkenin gereğini yerine getirdiği için bir yerel mahkeme tarafından hürriyeti bağlayıcı yaptırıma uğratılmıştı!

Hukuk devletinde bu gibi hatalardan dönmeyi sağlayacak düzenekler vardı(r)! Dolayısı ile bir yerde yapılan hatanın bir başka yerde düzeltilmesi olasıdır.

Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi bu düzeneğin önemli kurumlarıdır. Daha doğrusu öyle olması beklenir(di). Yapılan düzenlemelerle hukuktan çok parmak hesabı kurullarına dönüştürülen kurumlardan biri olan Yargıtay, Anayasa’ya uygun davranan bir vatandaşın eylemini suç sayma yakıcılığı karşısında kendisine düşeni yapmadı. Daha da ileri giderek yaptırımı onayarak hataya ortak olmayı seçti!

Anayasa Mahkemesi son duraktı! Öyle ya, hiç olmazsa kendi varlık nedenine ihanet etmemesi beklenirdi! Esat Rennan Pekünlü davasında Anayasa Mahkemesi hem kendi varlığıyla hem de yürürlükteki Anayasa ile çelişen bir karara imza attı!

Böylelikle tarihsel bir yanılgıya seyirci kalınmasının yanı sıra «yalnız ve güzel” ülkemize bir başka sıfat kazandırılmış oldu!

Türkiye, sayılamayacak kadar çoğalan olumsuzluklar listesine «Anayasa’ya uymanın suç olduğu ülke” sıfatının eklenmesiyle bir kez daha tarihe geçmiştir.

Bu anlaşılmaz ve kabul edilmez durumun tek sorumlusu hukuk maskeli mahkemeler, Yargıtay ya da Anayasa Mahkemesi midir?

Hiç sanmıyorum!

«Görmedim, duymadım, bilmiyorum!” diyerek aymazlığa ve duyarsızlığa katılanlardan birisiyle yüzleşmek istiyorsak ivedilikle aynaya bakmalıyız!


Not : Esat Rennan PEKÜNLÜ hocanın başına geleni çok önemsemişim. Çok önemli bulduğum bu konudaki yazılarımı bir kez daha okumaya sunuyorum.

http://cumhuriyetciyorum.wordpress.com/2013/07/25/dikkat-anayasaya-uymak-suctur/

http://cumhuriyetciyorum.wordpress.com/2013/04/13/cagimizin-galilesi/

http://cumhuriyetciyorum.wordpress.com/2013/02/15/isik-hizinda-adalet/

Bunları da sevebilirsiniz