Şubat ayının son günleri itibariyle seçim hazırlıkları başlamış bulunmakta. Sokaklarda, yürüyen düğün salonu misali seçim arabaları gezmekte, bangır bangır başkan adayına övgüler düzülmekte ve adeta sokaktan geçen her yetişkin insan, oy pusulasındaki yuvarlak amblemlerindeki boşluğa bir mühür olarak görülmektedir.
En çok böyle zamanlarda görünmeyenler görünür olur, daha önce varlığı bile unutulanlar bu zamanlarda hatırlanır. Bütün siyasiler birbirinin açıklarını bekler, rakibinin yumuşak karnını bulmaya çalışırlar. İlk olarak insanlara hayatta en kolay ve ucuz olan ama en çok ihtiyaç duyulan şey olan ‘umut’ dağıtılarak işe başlanır. Daha sonrasında verilen şeyler biraz daha somutlaşır ve makarna ve kömüre dönüşür.
Tam da bu seçim arifesinde ülke gündemi hallaç pamuğuna dönmüş bulunmakta. Altyapısı sağlam olmayan şehri ani bir sağanak basması sonucu lağım boruları patlayarak nasıl her tarafı pislik sarıyorsa ülkeyi de yolsuzluk ve rüşvet sarmalı sarmıştır. Yapılan yolsuzlukların yenen hakların haddi hesabı yapılamıyor. Bütün bunlar olurken başörtülü bir bayana yapılanlar -kamera görüntüleri her şeyi anlatsa da- gündemi meşgul etmekte ve başta Başbakanın seçim mitingleri olmak üzere gündemden düşürülmemektedir. Ülkede neredeyse yolunda giden, hakkın hukukun gerçekten var olduğuna inandıracak bir devlet kurumu kalmamış durumda. Star ve Yeni şafak gazetesinin yedi bin kişinin dinlendiğine dair haber sindirilmeden Başbakan ve oğlunun ses kayıtları gündeme adeta bomba gibi düştü. Bu da hükümet için artık çanların çaldığını göstermektedir.
Başbakan Erdoğan, bugün panik halinde, çeşitli ataklar geçirerek sürdürmeye çalıştığı siyasi kampanyasında, artık «yeni” oylar almaya çalışmıyor, elindeki oyların azalmaması için uğraşıyor. Bunun için bulabildiği tek yöntem arka arkaya yalanlar söyleyerek, kışkırtmacılık yaparak taraftarlarını bir nefret etrafında toplayıp cepheleştirmek… Her politika gibi bu politikanın da bir tepkisi var, o da Erdoğan karşıtlarının da «Erdoğan nefretinin” çevresinde cepheleşmesi.(1)
Koltuğunun sallandığının farkına varan Başbakan elinden geldiğince, bir panik havası içinde MİT kanunu, HSYK gibi önemli kurumlarda değişiklik yaparak yerini sağlamlaştırmaya ve internete koymaya çalıştığı yasaklarla kendisine yapılan muhalefeti susturmaya çalışmaktadır. Ne yapsan internette çıkıyor. Bu durumda yapılacak tek şey kalıyor: İnternete çıkarılanları bırakıp, internetin bizzat kendisini önlemek. Bunun görünürdeki gerekçesi de, özel hayatın gizliliğini sağlamak. Yani, müteahhidin «iş itibarı” zarar görmesin diye «ayakkabı kutusu” fotolarının yayınını engellemek. «Kızlı-erkekli evler”e karışan bir AKP yapacak bunu. Rahmetli Menderes’in işi kolaydı. Tek radyo zaten devlet radyosuydu, gazeteleri de şehrin başbayisinden toplattın mı iş bitiyordu. Şimdi herkesin cebinde bir akıllı telefon, milyonlar yayıncı. Erdoğan şimdi twitter’ı kontrole çalışıyor. Tabii, Cumhurbaşkanı Gül’ü «aşağısı sakal yukarısı bıyık” etmiş oluyor. Ee, kaçtı kontrol bir kere.(2)
Dünyada ise gündem bizim ülkeden daha durgun sayılmaz. Ortadoğu da alışık olduğumuz şiddet ve ölüm çemberi şimdilerde Ukrayna ve Venezuela’yı da sarmış durumda. Ukrayna’daki Rusya yanlıları ve AB (Avrupa Birliği) yanlıları arasında çıkan çatışmalar dinmek bilmiyor. Genelde Ortadoğu ‘dan görmeye ve duymaya alışık olduğumuz ölüm haberleri medeniyetin beşiği sayılan Avrupa’dan duymak insanı hem şaşırtıyor hem de üzüyor. Suriye’deki çatışmaların devam etmesi ve ölüm haberlerine her gün bir yenisinin eklenmesi ise artık sıradanlaşan haberler arasındaki yerini koruyor. Umutla toplanan Cenevre II toplantısından da bir sonuç alınamaması bu tür haberlerin daha da devam edeceğini gösteriyor. Büyük güçlerin liderlerinin ise tek yapabildikleri şey suçu birilerinin üzerine yıkmak oluyor.(3)
Bunlar dünyada öne çıkan ve sıradanlaşan olaylar. Bizim ülkemizde olanlar ise en çetrefilli entrika filmlerini aratmayacak cinsten. Biz daha birini sindirmeden bir başka ses kaydı veya haberle sarsılıyoruz. Kimin eli kimin cebinde kim paralel devlete yakın kim dik olanın yanında bilinemeyen bir karmaşa yumağının içinde seçime doğru yuvarlanıp gidiyoruz. Bu kargaşadan çıkabilir miyiz yoksa daha büyük baskı ve otoritenin ortasında mı kalırız önümüzdeki günler gösterecek. Gerçek olan şu ki şimdi ortaya çıkanlar yıllardır yapılanların küçük bir yansımasıdır. Bizim yapmamız gereken şey ise olanları bütün algılarımızı açarak izlemek ve gerekli sağduyuyu göstererek ülkemiz için en doğru olanı seçmek. Daha adaletli ve temiz günlerin gelmesi umuduyla…
(1) http://t24.com.tr/haber/erdogan-gul-ve-kurtler/251872
(2) Radikal İki-16.02.2014/Baskın Oran-İnşaat Ya Resullah’ın hikmeti ve melaneti
http://www.cnnturk.com/haber/dunya/abd-disisleri-bakani-kerry-rusyayi-sucladi