Her konuda bilgisi olan yani çok şey bilenlere «Kütüphane gibi adam!” denir.
Bunun yanı sıra, kültür düzeyi yüksek ülkelerde «Adam, gerçek bir kütüphaneci!” diye bir söz kullanılır. Bizde fazla bir anlamı olmayan bu deyim, söz konusu olan kişiye o ülkelerde büyük onur verir.
Çünkü oralarda ‘gerçek kütüphaneci’ deyimi, toplumun bilgi düzeyinin artırmaya çalışan insanı akla getirir. Böyle bir insan o toplumlarda el üstünde tutulur.
Biz, henüz bu ölçütlere sahip olamadığımız için, -zaten sayısı fazla olmayan- gerçek kütüphaneciler ne yazık ki, hak ettikleri saygıyı göremezler ülkemizde.
Üstelik ülkemizin gerçek kütüphanecileri, gelişmiş Batı kültüründe saygı görenlerden çok daha önemli başka bir işlevi daha yerine getirirler.
Bu işlev; toplumun aydınlatılması, ülke ve ulus sevgisinin toplum bireylerine aşılanmasıdır…
İzmir Milli Kütüphane Müdürü Ahmet Gürlek’ten söz ederken işte böylesi bir aydın, bir ‘gerçek kütüphaneci’ gelir insanın aklına.
Sayın Gürlek, sadece Milli Kütüphaneyi yönettiği dönemde değil daha önce görev yapmış olduğu İzmir Atatürk Halk Kütüphanesi ile kuruluşunda görev aldığı Ege Üniversitesi Kütüphanesinde de aynı aydınlanmacılığı sürdürmüş ve yaratıcılığını insanların yararına sunmuş bir kütüphanecidir.
Kütüphaneci Gürlek’in alçakgönüllü kişiliğinde soluduğu tozlu eski kitap kokusunu, bilge görünüşünde ise bu kitaplardan süzerek aldığı bilginin birikimini görmek mümkündür.
Tüm olumsuz koşullara rağmen onun, Milli Kütüphane Vakfı Başkanı Sayın Ulvi Puğ ile el ele vererek Milli Kütüphane’nin saygınlığını koruma gayretini yakından izlemiştir İzmirliler.
Özellikle de, AKP hükümeti tarafından İzmir’deki Milli Kütüphane’ye «Derleme Eser” gönderilmesini önleyecek bir yasa taslağının yasalaşmasını önlemek için Sayın Puğ’la birlikte gösterdikleri gayret gerçekten övgüye değerdi. Bu ikilinin birlikte verdiği mücadelenin oluşturduğu duyarlılık sayesinde İzmir’in en prestijli kurumlarından olan Milli Kütüphane, Atatürk tarafından kendisine verilen önemli bir işlevi yitirmekten kurtulmuştur.
Yüz yılı aşkın (103) bir geçmişi olan ve Atatürk tarafından tam üç kez ziyaret edilmenin onurunu taşıyan bir kurumda yönetici olmak ve bu kuruma layık şeyler yapmak öyle kolay bir iş olmasa gerek!
Milli Kütüphane Müdürü Sayın Ahmet Gürlek, bugüne dek yaptıklarıyla bu onura tam anlamıyla ‘layık olmuş’ insandır.
Gerçek kütüphaneci, ülkemizi aydınlatma görevini taşıyan her yurtsever gibi, hiçbir zaman emekli olma lüksüne sahip değildir. Daha doğrusu onların emekli olmaya hakları yoktur!
Hele de ülkemizde gün batımının alacakaranlığı yaşanırken, Ahmet Gürlek gibi aydınların asıl görevi kamu ile ilişkilerini kestiklerinde başlar. Çünkü bir kamu kuruluşunun başından ayrılınca topluma karşı sorumluluklarını daha özgür olarak yerine getirme şansına sahip olurlar…
En son görev yaptığı Milli Kütüphane’den ayrılmakta olan Sayın Gürlek’in, bundan sonra da aydınlığını çevresine yayacak çalışmalarda bulunacağından eminim…
Kendisine sağlıklı, mutlu ve üretken bir yaşam diliyorum…