Öteki Olmak

Her güne yeni bir kargaşa yumağıyla gözlerimizi açıyoruz son zamanlarda. Operasyonlar, yolsuzluklar, görevden alınan savcılar ve polisler her şey birbirine girmiş vaziyette adeta. Görevden almaların, yeni atamaların hızına yetişemiyoruz. Kim nerede ne yaptı, ucu nerelere varacak bir yolsuzluk olayının ucundan tuttu da pozisyonu değiştirildi ya da tasfiye edildi, takip edemez olduk.

Oysa her şey güllük gülistanlıktı, polis, yargı, bürokrasi kadroları ilmek ilmek işleniyordu. Çizgi dışına çıkan olursa gereken yapılıyordu ve oyun dışı bırakılıyordu. Dershanelerin kapatılması olayına kadar her şey tıkırında gidiyordu. 17 Aralık operasyonu ise bardağa fazla gelen damlanın taşmasıydı. Birbirine kenetlenen iki yapının aslında nasılda pamuk ipliğine bağlı olduğunu ve her an kopma noktasında olacağını son yaşananlar bize çok net gösterdi. Karşılıklı söylenen sözler edilen beddualar ise bunun göstergeleriydi.

İktidar son kozlarını oynuyor gibi gözüküyor. Cemaat ise artık boynuzun kulağı geçtiğini anlamış durumda ve buna dur demenin zamanı geldiğini hissetmiş olmalı ki gemileri yakmışa benziyor. Başbakan ise hala olanları görmezden gelerek veya yeni günah keçileri yaratarak seçime odaklanmış durumda. Miting alanlarında, yurtdışı gezilerinde olağan davranarak, olanlara gözlerini kapatmış, kulaklarını tıkamış durumda. Kendisinin de sık vurguladığı ayeti akla getiren davranışlar içerisinde: ” Ve ant olsun ki; cehennemi, insanların ve cinlerin çoğuna hazırladık (yarattık). Onların kalpleri vardır, onunla fıkıh (idrak) etmezler. Onların gözleri vardır, onunla görmezler. Onların kulakları vardır, onunla işitmezler. Onlar hayvanlar gibidir. Hatta daha çok dalâlettedirler. İşte onlar, onlar gâfillerdir.”(1) Bu taktik ne kadar işler bilinmez ama artık gerçek olan şu var ki halk uyandı ve anladı «kral çıplaktı”.

Bütün bu karmaşa yumağının hengamesi içinde gündem yoğunlaşırken arka cepheyi yeteri kadar görmüyor, bazı şeylerin sessizce geçip gitmesine seyirci kalıyoruz. Roboski’de yaşanan can kayıplarının üzerinden iki yıl geçti ve davada herhangi kayda değer bir ilerleme olmadı (2) keza Hrant Dink’in öldürülmesinin 7. yılının geçip gitmesi ve diğer faili meçhuller gibi gerçek faillerinin hala meçhul olması, Gezi olaylarında hayatını kaybedenlerin davalarının da aynı vurdumduymazlıkla görülmesi…

Hak, hukuk, adalet, eşitlik, özgürlük… bu kelimeler son zamanlarda sadece sözlük aralarında ifade ediliş biçimi olarak satır aralarına sıkışmış anlamları ile var oluyor ülkemizde. Yaşananlar nasıl bir bencillik, açgözlülük, hırs ve güç mücadelesinin içinde olduğumuzu ve biz emek, hak, eşitlik içinde yaşamak için çırpınmaya çalışsak da nasıl bir bataklığa sürüklenmek zorunda kaldığımızı görüyoruz.

Yapılan yolsuzluklar, ayakkabı kutuları, para sayma makineleri paylaşılmayan gücün ortaya saçtığı pisliklerin emareleri. Bilmediğimiz ve görmediklerimizde kim bilir içinde neleri barındırıyor. Tüm bunlar yaşanırken gösterilen bu vurdumduymaz tavır ise Murathan Mungan’ı haklı çıkarıyor. Ne demişti Mungan: ”bu ülkede her şey olabilirsiniz ama rezil olamazsınız ”. Siz hakkınız olanı istersiniz sadece, yani olması gerekeni zaten senin isteyeceğin değil de zaten sende olması gerekeni, o zaman muhalif olursun, aykırı olursun.

Sadece mezhebinden dolayı, geldiğin ırktan dolayı tehlikeli olursun devlet tarafından tehdit olarak algılanır ve fişlenirsin. Adına ne dersen de ister dış mihrak ister iç mihrak, birileri senin üzerinden oynar ve kazanır sen ise bakmak ve susmakla yetinirsin. Sonra dönüp baktığında ise bu ülkede en iyi olunacak şeylerden birinin de «öteki” olmak olduğunu anlarsın.

(1) A´RÂF Suresi, Ayet – 179

(2) http://www.bianet.org/bianet/toplum/152440-kronoloji-roboski-katliami-nin-uzerinden-iki-yil-gecti

Bunları da sevebilirsiniz