Nelson Mandela’nın Ekonomik Mirası

Kaynak: http://www.bbc.co.uk/news/business-23041513

Yazar: Matthew Davies

Makalenin Özgün Başlığı: Nelson Mandela: His economic legacy

Çeviren: Ümit Yapıcı-Boğaziçi Çeviri Merkezi


Güney Afrika ekonomisi 1994den beri büyümesine karşın yüksek işsizlikle mücadele etmek için daha fazla istihdam sağlamalı.

19 yıl önce Nelson Mandela Proteria’daki Birlik Binası önünde Afrika’nın seçilmiş ilk başkanı sıfatıyla ant içerken, bir ulusun ümitleri de onunla birlikteydi.

Apartheid rejimi kaldırılmış, onun yerine farklı renklerin bir arada olduğu bir ülke yaratılmıştı. O zamanlar herkes oldukça iyimserdi.

Yapılacak çok iş vardı, ama bir araya gelindiğinde apartheid sonrası rüyanın gerçekleştirilebileceğine herkes gönülden inanıyordu.

Ekonomik açıdan bu rüyanın büyük kısmı Özgürlük Anlaşması’na dayanır. 1955 yılında Mandela ve apartheid’a karşı çıkan başka kimselerce birlikte imzalanan bu belge, herkese iş ve eğitim vaat etmekle kalmayıp ülkede fazlasıyla bulunan doğal kaynaklardan da pay veriyordu.

Apartheid miladını doldururken, Güney Afrika ekonomisi yaptırımlar nedeniyle yıllar boyu hırpalanmıştı. Afrika’nın en gelişmiş altyapısına sahip olmasına rağmen, yıllardır süren ekonomik izolasyon büyük yaralar açtı.

Bir bakıma Mandela’nın Afrika Ulusal Kongresi (ANC) ile birlikte iflasa giden bir ekonomiyi devraldıkları söylenebilir.

Apartheid’ın arkasında bıraktıklarını düşününce sıfırdan ekonomik mucizeler yaratmak oldukça zor bir görevdi. Yine de, birçok analist yeni Güney Afrika’da ilk dönemlerde Özgürlük Anlaşması’ndan ilham alınarak çok büyük adımların atıldığına dikkat çeker.

Dowie Roodt, Efficient Group’ta baş ekonomist, «Milyonlarca insan elektriğe ve suya kavuştu” diyor.

«Fakat altyapı meselesi ihmal edilince, devlet yetersizliği ve yolsuzluk ciddi sorunlar doğurmaya başladı” diye devam ediyor.

İyi bir başlangıç

Yüzeysel bir açıdan bakıldığında en azından başlangıçta her şey iyi görünüyordu. 1994 yılından önce %14’lerde seyreden enflasyon sadece 10 yıl içerisinde %5’lere kadar düşürüldü.

Güney Afrika’nın bütçe açığı 1997’de %8 iken, 2004’te %1.5’a geriledi. Faiz oranları ise ANC hükümetinin ilk on yılında %16’dan %9’a indirildi.

BRICS ülkelerindeki ortalama servet

Yatırımlar ortadan kaldırıldığında, Güney Afrika’nın ihracatı çiçek açmaya başladı. Mandela başkanlık yeminini etmeden önce, ülke üretiminin yalnızca %10’u ihracata ayrılıyordu. Yeni yüzyılın başlangıcına gelindiğinde bu rakam %25’e kadar yükseldi.

Tüm bunlar sadece kağıt üzerindeki ekonomik göstergelerden ibaret değil elbette. 14 yılın ardından 1996’da, günlük 2 dolarla (1.22 Euro) geçimini sağlayan Güney Afrikalıların oranı %12’den %5’e düştü.

Investec grubu ekonomisti Annabel Bishop Güney Afrika ekonomisinin 1994’te apartheid’ın yok edilmesinden beri yıllık ortalama %3.2 büyümeyle, beyaz ırka mensup azınlık yönetiminin 18 yıl boyunca süren %1.6’lık büyümesini geride bırakarak «reel olarak esasında iki katı” büyüdüğünü söylüyor.

Buna ilaveten reel vergi gelirinin etkili bir biçimde 1994’den bu yana ikiye katlandığını ve bu durumun hükümeti sosyal refahı artırmak için olanak sağladığını ekliyor.

«Devletin sağladığı temel hizmetler oldukça geniş kapsamlı” demektedir.

Fakat, ilk yıllarından hala büyük problemlerle başa çıkmak zorundaydı. Apartheid, siyahi nüfus arasında alıp başını yürüyen ve yirmi yıl sonra bile ayak bağı olmaya devam eden bir işsizlik yaratmıştı.

Güney Afrika’nın resmi işsizlik oranı yıllardır %25 civarında dolaşıyor ve bu oran genç nüfus içerisinde çok daha fazla. Bazı ölçümlere göre 25 yaş altındakilerin yarısı herhangi bir işte çalışmıyor.

Başkan Jacob Zuma durumun fazlasıyla farkında. Bu durum giderek düşen eğitim standartları ve kalifiye eleman eksikliğiyle birleşerek gelecek için daha fazla problemin bir araya gelmesine neden oluyor.

«Bu zorlukların üstesinden gelebilmek adına başta kalifiye eleman yetiştirmek olmak üzere birçok sektörel strateji geliştirdik” diyor Zuma.

Güney Amerikada işsizlik hala yüksek

Denizaşırı şirketler 1994’den sonra yeni yeni dışa açılan ekonomiye yatırım yapmak için mücadele ederken, doğrudan yabancı yatırımlar (FDI) ihtiyaç duyulan milyonlarca istihdama bir türlü dönüştürülemedi.

Ticaret birliği örgütünün genel sekreteri Cosatu Zwelinzima Vavi, kısa bir süre önce «1994’den beri büyük kazançlar elde etmemize karşın, işçilerin ekonomik yapısı temelde pek bir değişime uğramadı. Hala ekonomimizdeki büyük çaplı sorunlarla uğraşıyoruz” dedi.

Yaygın eşitsizlik

En büyük problemlerden biri olan zenginle fakir arasındaki farktır ki Güney Afrika’da bu noktada devasa bir uçurum olmakla birlikte, dünyadaki diğer ülkeler arasında en yukarılarda yer alıyor. Açıkçası, bazı ölçümlere göre apertheid yönetiminde çok daha fazlaydı.

Dünya çapında eşitsizliği ölçmek için kullanılan Gini katsayısına göre Güney Afrika’nın 2009 yılındaki değeri 0.63. Bu katsayıda 0 en eşit olan, 1 ise en az eşit olan olarak gösteriliyor.

Tekrar 1993 yılına döndüğümüzde, ülkenin puanı 0.59’du ve bu zenginle fakir arasındaki farkın giderek daha da genişlediğini düşünmemize yol açıyor.

Bir yandan Birleşmiş Milletler düzenli bir biçimde Güney Afrika şehirlerini dünyadaki en eşitsizler arasında sıralamaktadır.

Fakat katsayılar ve raporlar bir yana, en dikkatsiz gözlemcinin bile Alman arabalarıyla dolu baş döndürücü köşklerden gecekondulara ve açık kanalizasyonlara gidebilmesi için, Johannesburg veya Cape Town çevresinde birkaç mil seyahat etmesi yeterlidir.

Johannesburg’lu bir işkadını olan Lerato Kabwe, Mandela’nın yönetiminde ekonomik açıdan şimdi olduğundan daha güvende hissettiğini söylüyor.

«Nereye gittiğimizi bilmiyoruz” deyip ekliyor:

«Her şey çok pahalı. Nasıl hayatta kalacağız? Fırsatlar çok kısıtlı.”

«Ekonomik özgürlüğün çok uzağındayız çünkü geçmişte ülkeyi yöneten azınlık hala ekonomide büyük güç sahibi. Eşitliğin geldiği günleri de görebilecek miyiz?”

Banka çalışanı Peter «ümitli ama aynı zamanda ekonomik gidişata karşı olumsuz” olduğunu dile getiriyor

«Her şeye rağmen şu an Mandela’nın başkanlık yaptığı döneme nazaran daha fazla fırsata sahibiz” diye ekliyor.

Apartheid sonrası dönemin ilk yıllarında birçok şeyin önceki devrin yanlışlıklarını düzeltmek adına yapılmasına ve planlanmasına karşın, analistler bu politikaların üstesinden gelinmesi imkansız engellerle karşılaştığını belirtiyor.

İlk baştaki Siyah Ekonomik Güçlendirme (BEE: Black Economic Empowerment) «hızlı bir çare” olarak düşünülebilir çünkü Güney Amerikalı siyahilere uzunca bir süredir mahrum kaldıkları ülkenin sanayi kollarında büyük destek sunmuştu.

Yine de yeni ANC yönetiminin ilk 10 yılında BEE politikalarının büyük kısmı siyasetle daha içli dışlı ilişkilerde bulunan elit kesiminin işine yaradı.

BEE politikalarının yıllar boyunca genişletilmesine ve hızlıca büyüyen bir siyahi orta sınıf oluşturmaya yardım etmesine rağmen, çoğunluğun yaşam kalitesini artırmada başarısız oldular.

Marikana maden çekimi

Güney Afrika’daki eşitsizlik resminin bir örneği de madencilik sektöründe bulunuyor. Irkçılığın bitmesinden beri 2012 ülkenin en çalkantılı yılı oldu. Sektör içerisindeki şiddetli kanunsuz grevler ve Rustenburg’daki Lonmin’in Marakana platinyum madeninde 34 madencinin ölmesi bunlardan birkaçı.

Ülke için Marakana madeni küçük bir evren gibi. İşgücü genel itibariyle Maden İşçileri Ulusal Birliği (NUM) ile Maden İşçileri ile İnşaat Birliği Kuruluşu (AMCU) arasında bölündü.

Lonmin’in yönetim kurulunda beyaz ırktan olanlar ağırlıkta olmasına karşın yakın zamanda ANC’nin yeni milletvekili başkanı Cyril Ramaphosa yeni bir koltuk kazandı.

Ramaphosa çoğu kişi tarafından Başkan Jacob Zuma’nın halefi olarak görülüyor. Aynı zamanda NUM’ın da eski başkanı.

Marikana’daki düşük ücretli ve düşük kalifiyeli işçiler için, belirleyici olan bir dizi etken kendi hallerine bırakılmalarına sebep oldu. Ortalama bir maaşın ancak 10 kişiye yettiği bir sanayide, bu insanlar gelir farkının yanlış tarafındaydı. Buna ilaveten NUM’u etkin biçimde çıkarlarını savunacak kadar Lonmin’e yakın görüyorlardı.

Bu yüzden gelirlerinin artırılması için ne devletten ne de sendikalarından onay aldılar ve iş bırakıp greve başladılar. Geçen yıl 16 Ağustos’ta dehşet verici biçimde doruk noktasına ulaştı.

Bu yüzden Marikana’nın militan, muhalif ve bölünmüş bir işgücüne sahip olduğu söylenebilir. Bir tane sendikası var ancak o da üst yönetime yakın görülüyor. Başka bir tanesinin ise hem beyaz sahiplerle hem de köklü sendikayla bağları kopmuş vaziyette.

«Kendini zenginleştirme

İstekli biri olan Mutendi, Jonannesburg’lu bir danışman, Marikana’nın ülkesini yansıtan bir ayna olmasından hoşnutsuz.

«Hiçbir zaman sendikaların birbirleriyle kavga ettiği ne bir ülke ne de bir durum gördüm” diyor. «Tüm bunlar uzun vadeli birliğin kalmadığını ve herkesin artık bireyci olduğunu gösteriyor.”

«Bu durum yatırımcıların ülkeye gelip tekrardan yatırım yapmasının önüne geçiyor ve birçok insan işlerini kaybediyor.”

Uzunca bir süredir yolsuzluk, hem özel sektör hem de işgücü tarafından Güney Afrika’nın ekonomik gelişimini baltalayan bir etmen olarak ileri sürülüyordu.

Güney Afrika Sendikalar Birliği (Cosatu)’nden Zwelinzima Vavi, bunun Güney Afrika’nın ahlaki dokusuna anlatılmaz zararlar veren bir ceza olduğunu söylüyor.

Cape Town Üniversitesi’ndeki bir toplantıda «Devrimci hareketimizin ahlâkının bireyci kendini geliştirme ve «önce-ben” kültürüyle ortadan süpürüldüğü bir topluma doğru gidiyoruz” diye belirtti.

Brics üyeliği

Başka analistler Güney Afrika’nın bugünkü portresinin olduğundan daha kasvetli çizildiği düşüncesinde. Evet, büyük problemlerin olduğu doğru; ama bu büyük çözümlerin bulunamayacağı anlamına gelmiyor.

Nijerya’nın süratle arayı kapattığına dair kanıtlar olsa dahi, Güney Afrika şu an için hala kıtadaki en büyük ekonomiye sahip. Tüm potansiyel getirileri düşünüldüğünde Güney Afrika, gelişmekte olan bir grup ülkenin oluşturduğu ve içerisinde Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’in bulunduğu Brics’in üyesi durumunda.

Madencilik sektörü çalkantılı dönemler geçirse de finans sektörü gayet gelişmiş durumda ve daha da büyüyor.

Ekonomist Dawie Roodt «Bazı olumsuz yönelimleri düzeltmek için hala vaktimiz var. Güçlü politik liderlik eşliğinde her şeyi tersine çevirebiliriz, ama böyle bir liderlikten genelde yoksunuz

«Ayrıca liderlik eksiğinden dolayı kayda değer biçimde politika belirsizliğiyle karşı karşıyayız” diyor.

Mandela’nın ekonomik mirası mücadele edip kazandığı politik özgürlükten geliyor. Bu da teoride en azından tüm Güney Afrikalıların kendi ekonomik rüyalarının peşinden koşma haklarının olduğu anlamına geliyor.

Johannesburg’un merkezinde öğle yemeği sırasında yoğun yaya trafiği içinde koşuşturan Chris Nkasa, bir bilgisayar firması çalışanı, Mandela ve ekonomik mirası üzerine sorumuzu şöyle yanıtlıyor:

«Çok şey yaptı [ekonomik özgürlüğe dair]” diyor. «Bize ise bunu daha da ileri götürmek kaldı. Tam da şimdi yapmalıyız.”

Bunları da sevebilirsiniz