Atatürk ve Üniversite Devrimi

Darülfünun, Ulusal Kurtuluş Savaşı’na soğuk baktığı, Cumhuriyet kurulduktan sonra da Türk Devrimi’nin yanında yer almadığı biliniyor. Üstelik Darülfünun özgün nitelikli yapıt da üretmiyor ya da yapısal özelliklerinden dolayı üretemiyordu. Bu nedenle Türk Devrimi bağlamında, gerçek anlamda bir üniversite yapılanması, zamanın ruhu bakımından kaçınılmazdı. Bir başka deyişle Üniversite Devrimi bir zorunluluk olarak ortaya çıktı. Üniversite Devrimi’nin Cumhuriyet’in ilanından sonra ele alındığı, ancak çeşitli güçlükler nedeniyle geri bırakıldığı biliniyor.

Darülfünun, 1933 yılında kapatılarak İstanbul Üniversitesi’ne dönüştürülmesi, belki de, Atatürk’ün Türk Devrimi içinde gerçekleştirildiği, ancak pek bilinmeyen devrimi olan Üniversite Devrimi’dir. Atatürk, bu amaçla Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip’i görevlendiriyor .Galip, İsviçre’den Prof. A. Malch’e Türkiye’ye davet ederek Darülfünun’la ilgili bir rapor hazırlamasını talep ediyor. Malch’e raporunda başlıca saptamalar şunlardır:

– Darülfünunda bilim üretilmiyor, öğrencilere ansiklopedik bilgiler aktarılıyor.

– Laboratuvar ve kütüphaneler yetersizdir.

– Bilimsel ilerlemeler için hazırlanan tezler, çeviri temellidir.

– Bilimci yetiştirecek bir sistem yoktur.

– Özgün kitap ve yayın üretilmemektedir.

– Eğitimin yetersizliği, salt üniversiteye ilişkin değildir, liseler de yetersizdir. Eğitim bütün Türkiye’yi ilgilendiren bir kültür sorundur.

– İlköğretimden başlayarak üniversiteye değin bir eğitim ve bilim devriminin yapılması gerektiğini,

– Ancak bu devrimin kendimizin başarabileceğini belirten saptamalar yapmıştır.

Anılan rapor üzerine 31 Mayıs 1933’te çıkarlan 2252 sayılı yasayla Darülfünun kapatılmış ve yerine İstanbul Üniversitesi kurulmuştur. İstanbul Üniversitesinin kurulmasıyla :

– Darülfünunun 240 hocasında 157’si görevinden alındı. Darülfünunun üniversiteye aktarılacak öğretim elemanlarının seçiminde ‘’Islahat Komutası’’ adıyla bir kurul oluşturuldu.

– Darülfünun adı yerine ‘’Üniversite’’ Emin’i yerine ‘’Rektör’’, Reis yerine ‘’Dekan’’ muallim yerine ‘’Doçent’’, muallim muallimi yerine ‘’Asistan’’ sözcüğü kullanılmaya başlandı.

– Yeni üniversitenin öğretim üyeleri, Darülfünundan aktarılanların dışında, Avrupa’ya eğitim için gönderilen genç bilim damlarından ve yabancı profesörlerden oluşturulmaya başlandı. Yabancılara Türkçe ders verme zorunluluğu getirildi ve Laboratuvarlar ve kütüphaneler zenginleştirilerek çağdaş niteliklere kavuşturuldu.

Atatürk, Darülfünunun İstanbul Üniversitesi durumuna dönüştürülmesiyle yetinmemiş, Türkiye’nin diğer bölgelerinde de yeni üniversiteler açılması gerekliliğini vurgulamıştır:

– ‘’Büyük davamız, en medeni ve en müreffeh millet olarak varlığımızı yükseltmektir. İşaret ettiğim umdeleri (kuralları), Türk gençliğinin dimağına ve Türk milletinin şuurunda daima canlı bir halde tutmak, üniversitelerimize ve yüksekokullarımıza düşen başlıca vazifedir. Bunun için memleketi şimdilik üç büyük kültür bölgesi halinde mütalaa ederek; Garp Bölgesi için İstanbul Üniversitesi’nde başlanmış olan ıslahat programını daha radikal bir tarzda tatbik ederek cumhuriyete cidden modern bir üniversite kazandırmak; Merkez Bölgesi için Ankara Üniversitesi’ni az zamanda kurmak lazımdır ve Doğu bölgesi için Van Gölü sahillerinin en güzel bir yerinde, her şubeden ilkokullarıyla ve nihayet üniversiteyle modern bir kültür şehri yaratmak yolunda, şimdiden fiiliyata (harekete) geçilmelidir. Bu hayırlı teşebbüsün, doğu vilayetlerimiz gençliğine bahşedeceği feyiz, Cumhuriyet Hükümeti için ne mutlu bir eser olacaktır.’’

Sonuç

Atatürk Dönemi’nden günümüze gelen ender bilimcilerden birisi olan Prof. Dr. Nermin Abadan-Unat: ‘’ Atatürk’ün tek istediği şey, yedi düvelin işgal ettiği bu ülkede, kendini Türk sayan kişileri özgürlüğe kavuşturmaktır.’’ diyor .Bu önemli saptamaya katılmamak olası değil.

O’na göre;Özgür Türk,bilimin ışığında, çağdaş ancak Batıcı değil, Batı karşısında oryantal eğilimlere teslim olmayan, çözümleri kendi iç dinamikleriyle arayan, laik bireydir. Bu birey, içte ve dışta sömürüye karşı çıkar, mazlumların yanında yer alır. Ancak bunu Yurt ve Dünya Barışı için yapar. Mustafa Kemal’in en önemli deyişlerinden biri ‘’ Yurtta Barış, Dünyada Barış’’ değil miydi?

10 Kasım 2011 tarihinde Boğaziçi Üniversitesi’nde gerçekleştirilen ‘’Bir Entelektüel olarak Mustafa Kemal Atatürk Sempozyumu”’nda da, uluslararası üne sahip yerli ve yabancı araştırmacılar Atatürk hakkında özetle şu değerlendirmeyi yaptılar:

-‘’O, rasyonel düşünen, çağdaş uygarlığı içinden çıktığı toplumu için hedefleyen büyük bir entelektüeldir. O’nun entelektüelliği sadece okumak değil, problem çözme aracıdır.

Bunları da sevebilirsiniz