Suriye krizi ve Politikanın Esası

Suriye krizi bizi Julien Freund okumaya davet ediyor. Teorisyen tarafından ele alınan kavramsal sistem «politikanın esası” ,olası bir askeri müdahaleye, ateşli müzakerelere, Damas tarafından elde tutulan kimyasal silahlar hakkındaki Amerikan-Rus anlaşmasına ışık tutuyor.

10 Eylül 1993. Julien Freund aramızdan ayrılalı yirmi yıl oldu. Filozof, sosyoloji doktoru ve profesörü Freund, Strasbourg Polémologie (Savaş konusunu işleyen sosyoloji bilimi) Enstitüsü’nün kurucusudur. Gerçek izlenimler üzerine kurulmuş güçlü bir teorik eserin yazarıdır. (Politikanın Fenomelojisi ). Onun «Politikanın Esası”ndaki düşüncelerinin tamamı, Suriye Savaşı’nda olası askeri bir müdahalenin getirileri, ince tehditlerden oluşan son haftaların güncel konusu krize, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri arasında olup bitenlere bir bakış açısı getiriyor.

«Politika”nın kökündeki karmaşa

Freund’e göre «politika” insanlığın «yaradılışından gelen bir uğraş” olsa da bir temel esas olarak ele alınmalıdır. ( Diğer esaslar ekonomik, dini, bilimsel, ahlaki ve estetiktir). Politika dış güvenlik ve iç uyumu garanti etmek adına bir halkın kaderini yüklenen faaliyettir. Bu uğraş bir geçiş-sentezinde (Hegel’in «Aufhebung”) (Yürürlükten kaldırma) insan toplulukları arasındaki uyuşmazlıkların kesinlikle çözülemeyen doğal çatışmasıdır. Bu husus dikkate alındığında, bizi durmadan içine çekmekle tehdit eden Suriye ve sınırlarının durumunu söz konusu olan temel şiddetin resmini ortaya çıkarır.(«Doğanın Devleti” sadece bir tarih öncesi çağın durumu değil aynı zamanda bir sanal ortamın da durumudur). Sonuçta, Suriye Devleti, iki buçuk yıldır, bölgesel sıçramalarla birlikte iç savaşa dönüşen bir kışkırtmanın içine düştü. Çin’in desteğini alan Viladimir Putin «Uluslararası Topluluk” un müdahalesini engelleyerek Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin barışı kabul ettirmekte güçsüzlüğünü gözler önüne serdi. Böylece Suriye çatışması ONU’ nun anketlerine göre ( 16 Eylül 2013’te yayınlanan rapor) kayıt altına alınmış kimyasal silahların saldırılarına maruz kalan komşu devletlere (Türkiye, Lübnan, Ürdün, Irak) sıçradı. Sözün kısası, biz, ölüm ve yaşam oyunu oynanan, insanlığın diğer yöntemlerine: diyalektik, dost-düşman, güç, silah gücüne başvurma ve sonsuza dek yükselme mantığına göre politikanın karakteristiğini yakalamaya müsaade eden savaşla ilgili bir durum ile yüzleştik.

Geçtiğimiz 21 Ağustos’ta gerçekleşen kimyasal silah saldırısının ardından, Amerika Birleşik Devletleri ve müttefikleri, Rus-Çin vetosunu saymayarak «niet” diplomasisini getiren Moskova’nın bundan vazgeçmesini isteyip güç kullanmakla tehdit ettiler. Askeri darbelere karşı olanlar, Freund’ten esinlenen düşüncelerle Uluslararası meşruluk için mücadele edenlerdir. Konuyu ele aldığı eserinde meşruluk için şöyle bir tanım yapar: «Toplumun kendi içinde aynı zamanda bireylerinin her biri üzerinde devlet otoritesinin olmasına izin veren normlar, kurallar, standartlar ve gelenekler sistemi…” («Politikanın esası”,Sirey,1965) Dünya modelinde bir Leviathan olmadığında, uluslar arası meşruluk kavramı bir halkın iç politik düzeninde aynı yoğunlukta yer almaz.

İnsanlık büyük bir politik vücuttan oluşmadığından uluslararası yasal rejimler, devletlerin (pazarlık yapılmış ya da standart) verilmiş sözleri üzerine dayanırlar. Vetonun kullanılmasındaki gaye sadece durumu kabullenerek uluslararası kanunun (kimyasal silahlar anlaşması, savaş kanunu, gelenek ya da bağlı olunan doğal kanun) yok sayılmak istenip çiğnenmesi değil Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyelerinden her birine ayrıcalık tanınması, keyfi bir politikaya kapıların açılmasıdır. Bu ayrıcalık dünyanın önemli liderlerinin krizlerde birlikte hareket etmeleri ve uluslar arası kavgalara engel teşkil eden «Herkesin savaşı herkese karşı”(i.e.doğanın kanunu) sorumluluklarının bedelidir.

Kanun kendiliğinden oluşmaz

Makyavelist düşünürlerin dedikleri gibi (Makyevelist ile Makyavel düşünceyi birbirinden ayırt etmek gerekir.).Freund, Hobbes’un : «Kanun gerçeğin değil otoritenin kendisidir” sözüne gönderme yaparak kanunun kendi kendine oluşamayacağı konusunda ısrar eder. Suriye örneğinde Rus-Çin ve batılı karşıtların savsaklamalarıyla geçen uzun aylardan sonra çekilmek bilmeyen jürilerle fikir karşıtlarının duruşları doruğa ulaşabilir. Olağanüstü durum tahmini normlarına ve kanuna ara verir. Bu andan itibaren, hedefsizlik payı gündeme gelen politikanın kararıdır. Durum sahibini bulmuş olur. Böylece kurallar sınıflandırılamaz, o zaman eyleme geçmek gerekir. Freund burada yüksek bir egemenlik düşüncesi geliştiriyor. Güç ve kuvvet olayı, egemenlik kanununda politik emirlerin tümüne bağlıdır; içte ve dışta üstün olmaktır. Kanun sessiz kaldığında egemenlik sorunu onun keskinliğinde dinlenmeye çekilir:” olağanüstü durumda karar veren egemendir (…) (Bkz.Politikanın Esası) Alıntı Freund ile öncelikle aydın sonra da dost ilişkisi olan Carl Schmitt’i yansıtır.

Freund tarafından davranış becerisi üzerine ortaya konulan direnme ne olduğu belirsiz bir istek doktrinini bildirmez (karar vermek karara bağlamak değildir). Onun deyişiyle yasallığın prensibi ve onun önemini politik düzenin düzenleyicisiymiş gibi algılamak olduğunu belirtmek gerekir. Freund İtalyan tarihçi, deneme yazarı Guglielmo’dan alıntı yapar. Ona göre mücadele kurulmuş olan yasallık içindir «tarihin görünmeyen yüzü”(bkz Politikanın Esası). ”Sağlam çekirdek” açısından politika, temelinden ele alınırsa yönetimin ilk işlevlerini doldurduğu yasallık sistemidir. Suriye davasında, savaşın yanında coğrafi konum da bir o kadar risk ve tehdit oluşturur. Öyleyse bunları ilkel sahneler yaşanmadan, vahşetin düzeyini en aza indirecek şekilde önceden sezinlemek gerekir. Suriye’nin arkasında, İran ve onun nükleer tutkuları vardır. Burada İran’ın Şii-Müslüman devleti, Suriye’ye hâkim Baas Partisi yandaşlarıyla Batı Lübnan’ın apolitik duruşu üzerine Freund’ün şeffaflık konusunda söylediklerini hatırlayalım (bkz «Sızlanma Prelüdü” ve « Politikanın Ana Tanrıçası”, « Politik ve Apolitik” Sirey, 1987) Orta-Doğu’nun uzaktan müdahaleleri karşı çıkmalarıyla bugün durum daha da kötüdür. O halde bu bizi yönetenler için meşruluğunun bir sınavı olacaktır. Yönetenler gerekli olduğu taktirde politikanın spesifik yöntemlerine yeniden başvurmayı deneyecekler. (Bkz «Bir karar almak ne demektir?”Politik ve Apolitik)

Kurnazlık, gücün en yakın yardımcısıdır.

Rejime karşı koymak ve yeni kimyasal saldırıları ( Batı camiasının üzerinde titizlikle durduğu) caydırmak amacıyla silahlı güç kullanılmasıyla ilgili görüş, Rusya’nın uluslararası kontrol altında kimyasal silahları depoya yerleştirme teklifini yeniden masaya yatıracaktı. Geçtiğimiz 9 Eylül’de toplanan Amerika Birleşmiş Milletler Kongresi’nde Sergueï Lavrov tarafından dile getirilen bu öneri, kurnaz bir usta ve aynı zamanda bir patronun teklifi olarak yorumlanmıştı. Bir taraftan muhalefetin açık politik sistemleri, diğer taraftan şeffaf diktatörlük ile hiç kimsenin diplomatik dehaya karşı çıkamaması zıtlığına dayanan sistem. Bu öneri ile Putin, uluslar arası platformda Rusya’yı oyunun merkezine taşıyor uluslararası kredisini yeniden yapılandırıyor (Suriye rejiminin koruyucusunu hakem gücüne dönüştürüyordu.) bu arada iç uyumsuzlukları üzerine oyun oynanan batı ülkeleri çemberini daha da güçsüzleştiriyordu. Bununla birlikte bu yorum kuşkuları da beraberinde getiriyor. Bu tuhaf tesadüf hariç batılı devletlerin toplantısı (bkz 7 Eylül 2013 Vilnius’un açıklaması) ve «niet” diplomasisine son veren askeri vuruşların perspektifi iyi geçti. Gerçekten ONU’nun çözümünü izleyen 14 Eylül Amerika-Rusya arasında işbirliği (2118 no’lu karar, 27 Eylül 2013)Suriye’deki savaşı durdurmayacak. Batılı ülkelerin ortak görüşü durumun kolay olamadığı doğrultusundadır. Savaşın sınırları belirlenmeli, kimyasal silahlar etkisiz hale getirilmeli ve proliferatif güçler yok edilmelidir. İçteki blokajlara rağmen Amerikan-Rus Anlaşması Suriye Savaşı’nı uluslar arası platformda mekanik bir güce dönüştürüyor.(Uygulamada çözüm zor olacak.) Bu uluslar arası krizin şarta bağlı akıbeti savaş topraklarındaki durumun muhtemel alevlenmeleriyle ve bölgesel bağlamda, Freud’un güç ve kurnazlık üzerine söylemlerine dikkat çekiyor. «(Kurnazlık)kavramının, daha çok çeşitli yöntemler topluluğunun jenerik bir teması olurmuş gibi göründüğünü, spesifik bir olaya bağlanan gerçek bir kavramın ise bu usta sanatın karmaşıklığı” olduğunu belirtiyor.(Bkz Politikanın Esası).Eğer kurnazlık modern entelektüalizm açısından uygun bir ön görüşe sahip olmak ve akla uyum sağlayan erdemlerden yararlanmaksa, sadece sürekli ve kesin olan başarıların yanında yer alır(Sonsuza kadar engellere karşı koymayabilir.)”. Sürpriz ve ikiyüzlülük içeren kavram, kurnazlık orantısız güç ve arada sırada yardım etme rolünü üslenen çarelerin icadıdır, diye açıklar Freund. O halde olaya yardımcı olan tek başına olayın kapasitesi değildir(…)Kurnazlık süren güce, yani sabit ve kontrol edilir bulunuşluğa karşı, aniden araya giriveren niceliktir. Sadece sarsıntılar söz konusudur.”(Bkz Politikanın Esası).En sonunda politika orantılı güçler çevresinde döner ve bu somut gerçek akla uygun olmak zorundadır. Suriye krizindeki, günlerin köpüğü (politik kararsızlıklar, medyanın körüklemeleri ve düşüncelerin yorgunluğu) Batı devletleri ile Rusya güçler dengesi gerçeğini gizleyemeyecekti.

Politik düzen etik bir taşıyıcıdır.

Sonuç olarak, Metternich ile pek ilgisi olmayan «realpolitik” yandaşları, ahlak ile politika arasında kesin bir ayırımdan yana olmak adına Suriye krizini savunacaklar. Politikanın somut gereklilikleri, azalan saf güçlerin hesabını, idealleri, değerleri ve diğer önemli ahlak kurallarını hiçe sayacaktır. Freund idealizmden daha çok bu terimi aşağılayan anlamda makyevelist gerçekçiliğe bağlı olsa da, mesele nihilizmin sıradan bir formunu anlatmaz.

Kuşkusuz, politika sona eren saltanatlarla karıştırılmamalıdır. Ama saltanat, sorumluluk etiği ve inanç etiğini birleştiren politik yöneticilerle geri dönüyor. (Bkz.Max Weber’in Kategorileri) Böylece esasların teorisyeni ahlak ve politikayı ayırt ediyor ama onları birbirlerinden ayırmıyor ( Politik ahlak yoktur ama politikanın bir ahlakı vardır.).Politik düzenin tümü etik bir taşıyıcıdır ve eğer basit bir konuşmayla sınırlandırılırsa derin bir çöküşün işareti olacaktır. (Bkz. Çöküş-İnsan Tecrübesinin Bir Kategorisinin Filozofik ve Sosyolojik Tarihi- Sirey-1984).

Çeviri, Beste Serim Erbak tarafından yapılmıştır.

Bunları da sevebilirsiniz