İnsanın Petrolle Tanışması

İnsanın Petrolle ilk tanışması

Jeoloji ve petrol mühendisliği ile arkeoloji eğitimi almamış kişilerin hemen tamamı insanoğlunun petrolle ilk tanışmasının Amerikalı Edwin Drake’in Pennsylvania Eyaleti’nin Titusville köyü dolaylarındaki Oil Creek (Petrol Deresi) mevkiinde 1859 yılında kuyu delerek çıkardığı petrolle başladığını düşünür. Oysa sizlerin de çok iyi bildiği üzere bu tanışma tarihin çok daha derinliklerinde yer almıştır.

İnsanoğlunun uğruna 20 ve 21 inci yüzyılda birçok kez kanlı savaşlar yapageldiği petrolle ilk tanışmasının yazılı tarihin başlamasından çok öncelerine uzandığına inanlardanım. Zira sizlerin de bildiği üzere, toplumlar yazıyı keşfetmeden önce düşünce ve duygularını çok uzun süre sözlerle ifade etmiş ve kuşaktan kuşağa geçen destanlar ve öyküler oluşturmuştur. Kuşaktan kuşağa geçen bu sözlü kültürün birçok eseri değişime uğradığı gibi sözlü zaman değirmeninde birçoğu da kaybolup gitmiştir. Sözle oluşan bu kültürel birikimden ayakta kalabilenler yazının keşfinden sonra günümüze kadar o günkü yapılarını koruyarak ulaşabilmiştir. Halen bulunan, çözümlenen ve yayımlanabilen Sümer tabletleri ile günümüze gelen birçok destan, öykü ve belgelerin bir bölümü sözel kültür döneminden kalmadır. Sümer tabletlerinde yer alan «Kazma ile Saban”ın atışmasına ilişkin şiirsel anlatım da sözel dönemden gelen bir kültürel mirastır. Kazma ve Saban’ın atışmasında, Kazma Saban’a yönelik üstünlüklerini sayarken, «Kayıkçı için fırın kurarım, onun için zift eritirim” diye petrole ilişkin becerisini de vurgular[1]. Buradan da anlıyoruz ki, günümüzden 4 bin yıl ve belki çok daha uzun süre önce insanlar deniz ulaşımı için tekne üretmeyi petrol sızıntılarında biriken zift sayesinde başarabilmişlerdir.

Kazma ve Saban’ın atışmasından tekne yapımında kullanıldığını öğrendiğimiz ziftin doğru kullanımı o denli önemlidir ki, bu konuda yasal kurallar konulma gereği bile duyulmuştur. Bu amaçla ilk bilinen kurallar ve yaptırımlara, Babil Kralı Hammurabi (M.Ö. 1730-1686) tarafından çıkarılan kanunlarda yer verilmiştir. Buna benzer kural ve yaptırımların yazının keşfedilmesinden önceki çağlarda da yer almış olması olasıdır. Bu konudaki Hammurabi Kuralları Tablo 1 de yer almaktadır.

Tablo 1

Hammurabi Kanunlarında Zift Kullanımına

İlişkin Kurallar

Madde No

Madde İçeriği

234

Eğer bir gemici 60 gurluk bir gemiyi bir adama ziftlerse, 2 şekel gümüşü ücret olarak adam ona verecektir.

235

Eğer bir gemici, tahtadan yaptığı bir gemiyi bir adam için ziftlerse, fakat işini güvenilir şekilde yapmadıysa, o yıl içinde o gemi su sızdırırsa, kusur çıkarsa gemici o gemiyi sökecek, kendi malından onu sağlamlaştıracak, sağlam gemiyi sahibine verecektir.

Gur: yaklaşık 300 litrelik bir ölçü birimi.

Kaynak: Prof. Dr. Mebrure Tosun ve Doç. Dr. Kadriye Yalvaç, «Sumer, Babil, Assur Kanunları ve Ammi-Şaduqa Fermanı”, Türk Tarih Kurumu İkinci Baskı 1989, sayfa 207-8.

Bu örnek de göstermektedir ki, petrol M.Ö. yaklaşık 2 bin yıl ve kuvvetle olasıdır ki çok daha önce insanlara nehir ve denizlerde hareket edebilme olanağını vermiştir.

Bugün dahi petrol yerine zaman zaman kullanılan «nafta” sözcüğü köken olarak bir Babil kelimesi olup anlamı «birden alev alan”dır[2].

Orta Asur Dönemi (M.Ö. 1450-1250) bir Kral buyruğu olan yasa ile evli, dul ve Asurlu kadınların evden çıkarken başlarını örtmeleri kuralı konmuştur. Aynı yasanın diğer bir hükmü ile de harimtular (hayat kadınları) sokakta başları örtülü olarak yakalanırsa, yakalayanların elbiselerini alması, yakalanan kişiye kamu görevlilerince 50 sopa vurulması ve ayrıca başlarına zift dökülmesi de emredilmiştir[3].

Çeşitli kaynaklarda, M.Ö 823-810 arasında Asur Kraliçesi olarak göreve başlayan ve sonra da yeniden Babil Devletini kuran Semiramis döneminde yapılan «Asma Bahçeler”in yapımında bitümen (zift) kullanıldığı yazılıdır.

Tarihte ilk asfalt yolun M.Ö. 625 yılında Babil’de yapıldığı bilinmektedir. İçinizden Irak’a gitmiş olanların bu yolu görme fırsatını bulduğunu da umarım.

Yahudilerin kutsal kitabı Tevrat’ın tamamlanmasının birkaç yüzyıl sürdüğü söylenir. Bu sürecin yaşandığı dönemde Babil Kralı Nebukadnezzar (M.Ö. 604-561) İsrail topraklarına kadar olan coğrafyaya iki ayrı sefer düzenlemiş ve her bir seferde sırasıyla 8 bin ve 5 bin Yahudi esirini beraberinde Babil’e köle ve esire olarak götürmüştür[4]. Tevrat’ın bazı bölümlerinin Babil sürgünü sırasında yazıldığı ileri sürülür[5].

Bunları da sevebilirsiniz