Analiz 42

Başbakan Tayyip Erdoğan, Türkiye ekonomisini krizdeki AB ülkeleri ve ABD ile kıyaslamaktadır. Yılın ilk çeyreğinde borçlanılarak yapılan harcamalar sonucu gelen yüzde 3’lük büyüme rakamıyla övünen Başbakan, 4 aydır yüzde 10’un üzerinde seyreden işsizlikten ise söz etmemektedir. Gezi Parkı Direnişi ile bütün dünyaya adından söz ettiren Türkiye’nin genç nüfusundaki işsizlik oranı ise yüzde 20’lere dayanmış durumdadır.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı verilere göre, işsiz sayısı bu yılın Mart döneminden geçen yılın aynı dönemine göre 186 bin kişi artarak 2 milyon 801 bin kişiye çıkmıştır. Diğer bir deyişle Aralık 2012’de yüzde 10.1, Ocak 2013’te 10.6 ve Şubat’ta da 10.5 olarak gerçekleşen işsizlik oranı 0.2 puan artarak yüzde 10.1 seviyesine ulaşmıştır.

Tarım dışı işsizlik oranı da 0.2 puanlık artışla yüzde 12.3 olurken, 15-24 yaş grubunu içeren genç işsizlik oranı ise 1.9 puanlık artış sonucu yüzde 19.3 olmuştur. Buna göre geçen yılın Mart ayında 17.4 olan bu oran 2013’ün Ocak ve Şubat aylarında sırasıyla yüzde 20.7 ve 20.4 düzeyinde oluşmuştu.

Eğitim durumuna göre işgücü katılma oranlarına baktığımızda üniversite mezunlarının işsizlik oranı geçen yıl yüzde 8.8 iken bu yıl yüzde 9.5’e yükseldi.

Öte yandan TÜİK’ in hesaplamalar dışında bıraktığı, işgücüne dahil olmayan nüfustaki iş aramayıp çalışmaya hazır olanların sayısı ise 2 milyon 177 bin kişi. Bunlardan iş bulma ümidi olmayanlar 759 bin kişi. Bu rakamı açıklanan işsiz sayısına eklediğimizde gerçek işsiz sayısı 4 milyon 978 bin kişi olmaktadır.

İşsizlik oranını bulmak için, 27 milyon 776 bin olan istihdam rakamına, iş aramayıp çalışmaya hazır olanları dahil ettiğimizde bu rakam 29 milyon 953 bin kişiye ulaşmakta, oranladığımızda ise gerçek işsizlik oranı yüzde 16.6 çıkmaktadır.

Türkiye ekonomisiyle ilgili rakamlar böyleyken, Gezi Parkı’ndan başlayarak dalga dalga tüm yurt sathına yayılan protesto ve direniş eylemleri karşısında geliştirilen resmi bir söylem var: ‘’ Türkiye ekonomisi tüm dünyayı kıskandıran başarılar göstermekteyken bunu çekemeyen iç ve dış düşmanlarımız…’’ vs, vs. Tarih boyunca siyasi/ekonomik krizleri yönetmekte başarısız olan tüm yöneticilerin başvurdukları bir aldatmacadır bu söylem.

«Gerçekten her şey yolunda mıydı?” sorusunun yanıtı «Kim için ?’’sorusunda gizlidir kuşkusuz. Türkiye 1980 sonrasında sürüklendiği neo-liberal ekonomik yönetişim modeli uyarınca bir ucuz işgücü deposu, ucuz ithalat cenneti ve taşeronlaştırılmış sanayisizleştirme konjonktürüne sürüklenmişti. Özellikle 2001 krizi sonrasında ivmelenen bu tasarım, Büyük Ortadoğu Projesi kavramı altında, ülkemizin kaynaklarını, uluslararası finans şirketlerinin ve ulus ötesi tekellerin çıkarlarının denetimine sokmayı amaçlayan kolektif emperyalist saldırının ana hedefi haline dönüştürmüştü. Böylece Türkiye’nin ulusal tasarruf oranı neredeyse yarı yarıya düşürülmüş ve Türkiye tüm Cumhuriyet tarihi boyunca biriktirmiş olduğu dış borcu on sene içersinde neredeyse üç misline katlayarak bir borç tuzağı içersine çekilmiştir. Üstelik tüm bunlar ‘’yabancı yatırımcı geliyor’’ ve ‘’IMF ile borçlarımızı kapattık’’ aldatmacaları altında sanal bir mutluluk dünyasının müjdesi olarak sunulmaktadır.

Başbakan’ın ülkeyi, toplumun, dünyanın rızasını alarak ya da rızasını alıyormuş gibi göstererek yönetmeyi başardığı o cennet günleri artık geride kaldı. Başbakan bu cennetten, polisin Gezi Parkı’na acımasızca saldırdığı sabah kovuldu. O günden bu yana bu yanlışını düzeltmek yerine, ünlü 7 günahtan, öfke, gurur, ihtiras, kibir gibi yeni eklemelerle Başbakan yoluna devam etmekte ve parklardaki, meydanlarda ki gençlerin dediklerini, isteklerini algılayamamaktadır. Bu gençlerin sorunu ekmek, peynir sorunu değil, özgürlük, özgünlük ve haklar sorunudur ! Başbakan’ın refleksleri, ülkeyi ikiye bölme pahasına, kendini, iktidarını, korumaya çalışan ve adeta son savaşına girmeye hazırlanan bir politikacı izlenimi vermektedir.

İster istemez akla epeyce çılgın imparator görmüş bir uygarlığın uyarısı geliyor.

‘’Quem deus vult perdere, dementat Prius’’

Tanrılar yok edecekleri insanın önce aklını kaçırtırlar.

Aydınlık bir ay dileği ile,

Bunları da sevebilirsiniz