Ortadoğu Çıkmazı

Dünyada doğanların yerini hızla ölenlerin aldığı, her şeyin belli kaideler çerçevesinde meydana geldiği kurulu bir düzen var. En azından dışarıdan bakıldığında öyle görünmektedir. Bu düzeni sağlayan olarak kimi ilahi bir gücün, kimi doğaüstü bir gücün var olduğuna kimi de herhangi bir gücün olmadığına, bunun doğanın kendi düzeni olduğuna inanmaktadır.

Fakat bu düzene dışardan bakıldığında, özellikle coğrafi olarak değerlendirildiğinde, o var olduğuna inanılan düzenin değiştiğine hiçbir şeyin kuralına göre işlemediğine tanık olmaktayız. Bunun en belirgin olduğu, doğadaki o denge terazisinin güçlü olanın elinde olduğu bölge ise hiç şüphesiz Ortadoğu coğrafyası. Ayrıntılı olarak bakıldığında birçok rengi içinde barındıran, dışardan bakıldığında ise bir bütün olarak algılanan bir tabloya benzetebileceğimiz Ortadoğu, ne yazık ki içindeki bu farklılıkların güzelliği ile değil, yaşanan katliamlarla gündemden silinmemektedir.

Gün geçmiyor ki Irak’tan bomba haberi gelmesin, ya da Suriye’de meydana gelen çatışmalarda ölenlerin sayısı artmasın. Sözde emperyalist devletler karşısında duran, onlara meydan okuyan bölgedeki terör örgütleri, cihad uğruna her şeyin mübah olduğuna inanmakta ve seslerini kendi halkını katlederek duyurmaya çalışmaktadır. Irak’ta kimin kimi öldürdüğü, düşmanın, dostun belli olmadığı bir sistem var. Sünni bölgesinde meydana gelen patlamada Şii’ler suçlanmakta, Şii bölgesinde meydana gelen patlamada Sünni’ler suçlanmaktadır. Sonuç olarak masum sivillerin hayatına son verilmektedir. Bu diğer Ortadoğu ülkeleri içinde geçerli olmaktadır.

Irksal ve mezhepsel olarak yeterince karışık olan ülkede Amerika Birleşik Devletleri’nin götürdüğü demokrasi ise mikser görevi görmüş ve sözde götürülen o demokrasi ülkeyi daha da içinden çıkılamaz bir hale sokmuştur. Benzer görüntülere şimdi de Suriye’de tanık olmaktayız. Esad güçleri ve sözde Esad karşısında olan muhalifler (bunların tam olarak kimlerden oluştuğunu kimse kestirebilmiş değil) arasındaki çatışmalar hızla sürmekte ve başta Birleşmiş Milletler olmak üzere dünya düzeninden sorumlu olduğuna inanılan bölgesel ve ulusal örgütler bu duruma seyirci kalmaktadır. Üstelik bu çatışmalardan Türkiye’de nasibini almaktadır. Önce Cilvegözü Sınır Kapısı’nda yaşanan patlama, daha sonra Suriye´den kaçarak Türkiye´ye sığınmak isteyen Suriyeli bir grubun, güvenlik görevlileri tarafından engellenince sınır kapısında yangın çıkarması sonucu bir polis memurunun şehit olması (1) ve en sonda Döne ninenin ellerini Allah’a açıp haykırdığı kareyle zihinlere kazınan Reyhanlı katliamı (2). Reyhanlı suikastı Türkiye toplumunda, bugün Irak’ta ve Suriye’de yakın tarihe kadar Lübnan’da günlük vaka haline gelen kitlesel katliam amaçlı suikastlar girdabına sürüklenme korkusunu uyandırdı. (3)

Aslında bütün bunlar Ortadoğu’da hedeflenen amaca hizmet etmektedir. Dünyanın en büyük enerji kaynağının merkezi parçalanmaya, orada sağlanacak bütünlük engellenmeye çalışılmaktadır. Çatışma zemininin hazır olduğu bölgede en küçük kıvılcım büyük yangınlara sebep olmaktadır. Maalesef acı olan şu ki bu yangında kül olanlar yine suçsuz masum siviller olmaktadır. Orada yaşanan katliamlara hepimiz haber bülteninde izlerken üzülmekte daha sonra gamsız bir şekilde hayatımıza devam etmekteyiz. Hiçbir günahı ve kabahati olmayan insanlar can verirken, her şeyi kar/zarar kavramı içinde değerlendirenler ise ölen masum insanları maliyet olarak görmektedir. Üstelik ülkenin en büyük katliamlarından biri olarak görülen bu katliam yaşanırken Amerika gezisini bile ertelemeyen başbakana sahip olmak ise işin vahametini bize açıkça göstermektedir. Oysa geçtiğimiz günlerde Londra´da satır ve silah taşıyan iki saldırganın, bir kişiyi sokak ortasında öldürmesi sonucu meydana gelen olaydan sonra Fransa gezisini yarıda keserek Londra´ya dönen İngiltere Başbakanı David Cameron, hükümeti acil ulusal güvenlik toplantısı yapmak üzere toplaması (4) sanırım batı ülkelerinin farkını bir kez daha ortaya koymaktadır. O kurulu düzenin kaidelerinin işlemediği coğrafyanın Ortadoğu olduğu ne kadar aşikârsa, işleyen coğrafyanın ise Avrupa olduğu yeterince aşikâr olmaktadır.

Birileri güçlü ve doyumsuz olduğu sürece bu düzenin böyle devam edeceği açıkça görünmektedir. O kurulu düzen hiçbir zaman tam anlamıyla işlemeyecek ve denge terazisi her zaman güçlü olanın elinde olacaktı. Birinin diğerinin yaşam hakkına saygısı olmayacak rahatlıkla onun hayatını elinden alabilecektir. Çok lafa gerek yok aslında bir atasözü her şeyi anlatmaya yeter: Mandalar tepişir, karıncalar ezilir, kimileri de buna seyirci kalır.

(1) Radikal 02.05.2013

(2) Bağımsız 17-23 Mayıs 2013

(3) Radikal iki/19.05.2013/Ahmet İnsel

(4) Ntvmsnbc 22 Mayıs 2013

Bunları da sevebilirsiniz