Vazgeçiş

Geziye çıkmaktan, para biriktirmekten, hızlı araç kullanmaktan, sigara içmekten, sağlıklı yaşamaktan…

Vazgeçebilirsiniz!

Evinizden barkınızdan, çoluğunuzdan çocuğunuzdan, eğer aklınızdan zorunuz yoksa yaşamınızdan …

Vazgeçebilir misiniz?

O halde vatanınızdan, ulusunuzdan ve binbir emek ve çabayla kurduğunuz devletinizden böyle kolayca vazgeçmek neden?

Türkiye içine düştüğü ateşten vazgeçerek mi çıkacak? Olağan koşullar altında Türk halkının ülkesinden, vatanından ve devletinden vazgeçmesi söz konusu bile olamaz!

«Askerlik yan gelip yatma yeri değildir!” söylemiyle başlayan süreç «şehitlere kelle, katile sayın” denilerek şekillendirilmişti. Bugün «analar ağlamasın, akan kan dursun!” kisvesi ardına gizlenen «vazgeçiriş” seferberliğine hız verildi. Uzlaşının İmralı’daki ağırlaştırılmış müebbet tarafından dillendirilmiş olması çokça yol alındığının göstergesi sayılmalı!

Bu aşamada hedeflenen, «vazgeçiş” kararının sancısız şekilde yaşama geçirilmesidir. Halkın gerçekte asla arkasında durmayacağı bir kararın yandaşıymış gibi gösterilmesi önde gelen ivedi bir gereksinimdir.

Bir yandan (s)akil adamlara bel bağlanırken diğer yandan da «beyefendi istesin, ertesi günü gazeteyi kapatalım!” diyen taşeronun gazetesinde yer alan bir harita «vazgeçiş” kolaylaştırıcısı olarak kamuoyuna sunuluyor! Belli ki, «vazgeçiş”in genişleme ve büyüme sosuna bulanıp yedirilmesi amaçlanıyor. Haritaya bakıldığında «komşularla sıfır sorun” söyleminin «komşularla bol sorun” uçurumuna yuvarlanımış olduğunu görmek hiç de zor olmasa gerektir.

Harita, bakanı dehşete düşürmek ve böbürlenmek arasında götürüp getirebilir. Haritaya göre batıda Yunanistan ve Bulgaristan’ın yanı sıra bütün Ege adaları da yurdumuza çoktan katılmış görünüyor. Doğu´da Batum kendisini Türkiye’ye katmış ve Nahcivan çoktan bizim olmuş. Her nasılsa Ermenistan ve İran’a ilişilmemiş. Güneyde ise Irak ve Suriye toprakzedeler arasındaki diğer komşularımız arasına katılmışlar. Musul ve Kerkük Misak-ı Milli ile anılagelen yerler olduğu için oraların topraklarımıza katılmış olması hiç şaşırtıcı değil elbette. Ama, önümüze konan harita Misak-ı Milli hedeflerini de aşan göz alıcı yanıyla göstermiş olmaktaydı kendisini. Güncel jargonla adlandırmak gerekirse haritadaki manzarayı tanımlamak için «Misakı Milli Plus” çok uygun düşerdi diye geçirdim içimden! Mustafa Kemal’e, Kurtuluş Savaşı’na, Cumhuriyet’e ve Devrimler’e dair her ne varsa yerin dibine batırılırken; Misak-ı Milli uyutucu olarak (o da geçici bir süre için) ödünç alınmıştı belli ki! Yüce bir kavram ancak bu şekilde kirletilebilirdi!

Eline kâğıt, kalem alıp harita çizmek emperyalistlerin işidir! Biz de emperyal olmuştuk da haberimiz mi yoktu? Yoksa, hortlatılan Osmanlıcılık anlayışının yeni bir sürümüyle mi karşı karşıyaydık?

Her iki olasılıkta da komşularla başımızın derde girmesi kaçınılmaz bir sonuç olmaz mıydı? Bu haritanın yaşama geçmesi saldırgan bir Türkiye olasılığını gündeme getirmiş olmuyor mu? Belki de çok güçlü bir Türkiye? Haydi deyince komşuları tarafından toprak ikramıyla karşılanan bir Türkiye! Bu günleri gördüğümüz için sevinmeli miydik yoksa üzülmeli mi?

Hiç yeri ve gereği yokken genişleme ve büyüme düşleri kuranlar sakın kaybetme öngününde vazgeçiş adına böyle kurgulara sığınıyor olmasınlardı! Bırakınız toprak kazanmayı; Yunanistan Başbakanı Türkiye’ye gelince Ege’deki kayalıkların durumunun sorulmasının yasaklandığı bir devirde kaybetmeye daha yakın bir Türkiye olasılığı baskın çıkmış olmuyor muydu?

Yoktan var edilmiş bir ülkenin yurttaşları olarak bizlere yakışır mı en değerli şeyimizden vazgeçmek?

Haydi görev başına!

Dışarıdaki emperyalist ve içerideki üçbuçuk işbirlikçi ve toprak ağasıyla başa çıkmak için!

Bunları da sevebilirsiniz