Analiz 37

Küresel ekonominin dünü Avrupa, bugünü ABD, yarını ise Doğu Asya olacaktır. Çin’in yükselişiyle yerkürenin ağırlık merkezi değişmektedir. ABD´de süren bütçe tartışmaları içinden çıkılmaz bir hal alırken dünyanın en büyük ekonomisini 2013 yılında mali uçurum tehlikesinin beklediğini söyleyebiliriz. Finansal kriz içerisindeki Avro Bölgesi ülkeleri ise borçların yapılandırılması ve reformlar konusunda bir türlü fikir birliğine varamamaktadır.

Yükselen Asya ekonomileri içinde başı çeken Çin, dünyanın ikinci büyük ekonomisi olarak büyümenin motoru konumundadır. Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’den oluşan BRIC ülkeleri de, AB ve ABD ekonomilerinde kriz sürerken dünya ekonomisini ayakta tutmaktadır.

2013 yılına ilişkin dünya ekonomisi kara kış tablosu verirken Çin’in artan deniz aşırı yatırımları umut olmaya devam etmektedir. Küresel bir perspektiften bakıldığında, artan Çin deniz aşırı yatırımları, hem dünya ekonomisi üzerinde hem de Çin’in ticaret ortakları üzerinde olumlu etki yaratmıştır.

Küresel mali kriz yayılırken, Çin’in dış yatırımlarının da yayılmaya başlamasının dünya finans sektörü için büyük destek sağladığı ve finansal krizi büyük ölçüde azalttığı söylenebilir.

Resmi istatistiklere göre, yalnız 2011 yılında, yurtdışında faaliyet gösteren Çinli şirketlerin, gittikleri ülkelere ödedikleri vergi toplamı 22 milyar doları aşmıştır. Ocak ayı içerisinde Şangay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) 11.Başbakanlar Zirvesi’nde örgütsel faaliyetlerin finansal temeli atıldı. ŞİÖ’ye üye ülkelerin hükümet başkanları, 2013 yılı bütçesini ve örgütün Gelişme Fonu ve Gelişme Bankası konusunda belgeyi imzalayarak onayladılar.

Dünyanın içinde bulunduğu kriz koşullarında fırsatlar ve çözüm yolları, şimdi Asya-Pasifik bölgesinde açılıyor. BM, G-20 Grubu, ŞİÖ VE BRICS’de ortak hareket eden Çin ve Rusya arasındaki stratejik işbirliği, dünyada büyük roller üstlenmelerini sağlamıştır.

Batı, özellikle de ABD, Çin’i durdurma politikalarını yoğunlaştırdı. Bu çerçevede, Çin’e Afrika ve Yakındoğu’dan petrol ihracının önüne yeni bariyerler konmuştur. Gelişmeler, Çin’in Rusya petrolüne ilgisinin artarak devam edeceğini göstermektedir.

2011 yılından beri, Rus rublesi ile Çin’ in para birimi renminbi üzerinden yapılan ödeme hacmi de 2 milyar doları aştı. Öte yandan, bölgenin enerji tedarikçisi konumunda bulunan Rusya, Avrasya Birliği için bölgedeki ülkelerle ekonomik ve siyasal anlaşmalar yapmaya devam etmektedir.

2001-2008 arası Yunanistan’ın ortalama cari açığının milli gelirin yüzde 9’u oranında gerçekleşirken, İspanya yüzde 6.2 ve Portekiz yüzde 9.7 cari açık verdi. Buna karşılık üreten Almanya aynı dönemde yüzde 3.5 cari fazla vermiştir. Bu dengesizlik giderilmeden AB durgunluktan çıkamayacaktır. Bunun üstüne bir de krizden sonra süratle artan kamu borcu ve bütçe dengelerindeki bozulmayı katarsak, önümüzdeki iki ya da üç yıl içinde avro para birliği dağılabilir. Türkiye’nin de bu ülkelerin durumundan ders çıkarması gerekmektedir. Biz de üretmiyor, ithal ediyoruz ve benzer durumlar gibi cari açığımız çok yüksek.

İktidar partisi, milli gelirin yüzde 40’ı düzeyinde olan düşük kamu borcu ile övünmektedir. Oysa İspanya’nın da kamu borcu krize girmeden evvel yüzde 39’du. Ne oldu ? Düşük kamu borcu krizden kurtardı mı? Türkiye’de şirketlerin dış borcu 200 milyar doların üstündedir ve bunların büyük kısmı reel sektöre aittir. Kriz öncesi İspanya’da da durum aynı bizim gibi kamu düşük borçlu ama özel sektörü yüksek borçluydu. Bu Türkiye için ciddi bir gerilim kaynağı oluşturmaktadır. Türkiye ile ilgili algılamada risk artışı görüşü yayılır veya dünyada parasal genişleme yavaşlarsa, Türkiye büyük bir krize girer.

İşsizlik oranı hedeflenen noktaya ulaşana kadar ABD para basmaya devam edecektir. Ancak beş senedir para dağıtıldığı halde hala bir kıpırdama olmamaktadır. Sadece 2013 ve 2014 değil, önümüzdeki 5 yılda bütün dünyanın ciddi sıkıntı içinde kalmaya devam edeceği aşikardır.

Avrupa ve ABD’de faizler sıfır noktasında, ama güven tesis edilememekte, ekonomi çarkları ihtiyaç duyulduğu oranda çalışmamaktadır. Türkiye’de de faizler devamlı indirilmektedir. Faiz indirmekle sorunlar aşılabilseydi ABD ve Avrupa bu sorunların çoktan üstesinden gelirdi. Finansal sistemle yaratılan zenginliğin sanal olduğu çok acı biçimde yaşanmaktadır. Bu sanal zenginlikten ve borçlanmadan bütün halklar nasibini aldı, şimdi olmayan bir zenginliği geri ödeme zamanıdır. Ama elbette her işin kaymağını yiyen finansal sermaye için değil. Onlar hükümetleri tehdit, piyasaları terörize ederek kaymak yemeye devam etmektedirler. Bu yapı bütün dünyayı krize sürükledi ve sürüklüyor. Bu çıkmazdan en az etkilenen ülkeler üreten Çin ve Almanya’nın izlediği yolu izlemek ve ekonomiyi üretim yapacak yapıya kavuşturmak gerekmektedir.

Aydınlık bir ay dileklerimle,

Bunları da sevebilirsiniz