HŞK nedir, ne değildir!

Konunun ele alınışının netameli olduğu, önemli zorluklar yaratacağı adından belli: Çünkü HŞK’nın açınımı ‘Her Şeyin Kuramı’dır. Belirtmek istediği şeyse «her şeyi anlayan veya açıklayan bir kuram”ın var olduğu veya var olabileceği yönündeki bir iddia. İngilizce’den aktarılan kavram, içleminin örtük olması nedeni ile açık ifadesinden çok kısaltma şeklinde kullanıla gelmektedir.

Bilimsel anlıksallığını (entelektüelliğini) ciddi bir yönde, Kuantum Kuramı’na dek genişletmiş olanlar, HŞK (Her Şeyin Kuramı)’nın kısaltmasının İngilizcedeki ToE (Theory of Everything)’nin Türkçe’deki bire bir karşılığı olduğunu hemen anlamıştır sanırım.

Ortadakinin küçük, yandakilerin büyük yazıldığı İngilizce bu üç harf, doğa bilimlerinin özündeki oluşumların soyut sınırlarını belirleyen iki çekirdeksel (zayıf ve güçlü) ile yerçekimsel ve elektromanyetik nitelikteki toplam dört temel etkileşim alanının matematik yoluyla tümleştirilmesini sağlamayı amaç edinmiş bir çabayı belirtmeye yöneliktir. HŞK, fiziğin «ereksel (teleolojik) yasası” mahiyetiyle A. Einstein de içinde bulunduğu pek çok bilim insanı tarafından neredeyse bir yüzyıldır izi sürülmekte olan doğa bilimlerinin doruk kuramını simgelemektedir.

Her mega konu olgusunda olduğu gibi burada da, temel olarak eytişimsel çelişkiler ile ortaya çıkan kutupsallıkların bireşime yönelmiş bir devingen akışı söz konusudur. Bir yandan tanecik ırası gösteren yapısal parçacıkların belirsiz olan ıraları, öbür yandan dalga büyüklüğü niteliği gösteren etkileşim alanlarının griftliği bireşim için büyük engeller oluşturmaktadır. Ama ayrıca da, CERN’deki Higgs bozonu arayışındaki bulguların muğlâk durumunun gösterdiği gibi tümleştirme çabalarının deneysel doğrulaması girişimleri de beklenen sonuçları öyle pek verememektedir.

Şu anlaşılıyor ki, fizik biliminde bu zorluklar varken daha karmaşık olan insan bilimlerinde «Her Şeyi Anlayan (Açıklayan) Kuram” tarzındaki kuramsal çalışmalar bilim insanlarına pek de cazip gelmeyecektir. Hatta kuramsallığın cesametinden ötürü konu ilgilenene ürkütücü dahi gelebilir! Bu nedenle, bilime yaklaşımda genel olarak evrensel yerleşik paradigma (değerler dizisi) durumunu benimsemiş standart akademik dünyanın bu tür konulara ilgi duymayacağını, bunlardan uzak duracağını düşünmek hiç de yanlış bir değerlendirme olmaz sanırım.

Şimdi, doğa bilimlerinin simgesi olmuş Maxwell’in 19. yy’ın son çeyreğine girerken ayrı ulamlar olduğu düşünülen elektrik ve manyetik etkileşimlerinin tümleşik olduğunu matematiksel yolla gösteren çalışmasını bu tür çabaların başlangıcı olarak kabul edip karşıt kültürle bir karşılaştırma yapalım. Karşıt kültür olarak insan bilimlerinde de o zamanlar doğa bilimlerine koşut olarak bu tür girişimler vardır. Maxwell’in denklemlerini geliştirdiği dönemlerde W. Dilthey’in de toplum araştırmaları için kurduğu Alman Tin Bilimleri Okulu’nda tümleştirici kuram oluşturma çalışmaları yapılmakta olduğu pek yaygın olmamakla birlikte bilinmektedir.

Ancak doğa bilimsel kültürdeki açıklamaya ve öngörmeye yönelik kuramsal hedefler yerine Tin Bilimleri Okulu’ndaki çalışmalarda, toplum ve davranış bilimleri için önce betimlemeyi ve ardından anlamayı amaçlayan bir sınırlama ile yola çıkılarak insan bilimleri kültürünün karmaşık yapısının yaratacağı zorluklardan kaçınılmak istenmişti. Ancak bugün artık durumun değiştiğini söyleyebiliriz.

Şimdilerde bu kapsamda insan bilimlerine yönelik yapılan holistik bilimsel çalışmalarda öteki kültürünkine koşut olarak bu kapsam «Her Şeyi Anlayan Kuram” (HAK) diye nitelenmiştir. Bu, toplumu soyut bir bütün olarak ele alarak kurgulama yolu ile insani toplumsal düzeni ilkin anlayan sonra da açıklayan kuralları bulma çabasının adıdır. Başka bir deyişle, bu tür çalışmalar insan bilimleri için düşünülmüş bir üst kuram (meta teori) arayışı etkinliğidir.

HAK’ın mahiyetinin ortaya konulmasına yönelik olarak yürütülmüş olan holistik bilimsel etkinliklerde, önce olası temellendirici konular dizgeselci (sistematik) bir yaklaşımla tarih, toplum ve biyografik öznellik gibi insan bilimlerinin kuramsal-ulamsal boyutları ekseninde ele alınarak irdelenmiştir.

Bu yaklaşımla yapılan yorumlarla ilkin, HAK kavramının ana yönlerinin bireşimini sağlamaya yönelik olan konu ve mantık öğelerinin birbirleriyle ilişkilendirilmesi ortaya konulmuştur. Sonuçta dörde dört bir matris (kafes, grid) şeklinde tasarlanmış olan mantıksal bir çerçeve önerilmesi noktasına gelinmiştir.

Söz konusu kuramsal-mantıksal çerçevenin yatayı oluşturan mantıksal eksenine, şeylerin uzay-zamandan arınmış (ne zaman ve nerede sorularını geçersiz kılan durum anlamında) durumlarını sorgulayan belirlenimci (deterministik) mantık soruları yerleştirilmiştir. Bunlar sırasıyla soldan sağa doğru yer almakta olan ne (varlık sorusu), neden (birincil nedensellik sorusu), niçin (nedenin nedeni olarak ikincil nedensellik sorusu) ve nasıl (yöntem, uygulama sorusu) sorularıdır. Konuyu temellendiren dikey kuramsal eksende ise insan bilimlerinin genel dayanağı olarak görülebilecek dört disiplin grubu (veya bilgi etkinlik alanı da denilebilir) saltıktan göreceliye ve yukarıdan aşağıya doğru sıralanmıştır: Formel disiplinler (lojistik (simgesel) disiplinler), yapısalcı (strüktüralist) disiplinler, eleştirel (kritik) ve yorumsamacı (hermönetik) alanlar.

Yapılmış olan bu çalışmaların tamamlayıcısı olan bir konuya devamla, holistik bilimin sistematiğini sağlayan olarak gördüğüm sistem düşüncesi ile ilgili bir yazıyla bu kapsamdaki bilimsel denemeleri sürdürmek niyetindeyim.

Bunları da sevebilirsiniz