Seçim Sonuçlarına Göre Rusya’da Seçmen Davranışlarının Yorumlanması
Rusya büyük bir devlettir, çoğu bu kelimeyi şu ve ya bu şekilde yorumlamaktadır. Biz de kimseden farklı olmayarak, bu düşünce eğilimi kapsamında, ülkenin mekânsal boyutunu öne çıkararak mevcut olayın siyasi süreçlere etkisini yorumlayacağız (Rusya’nın yüzölçümü 17,1 milyon km² olup, en uç kuzey ve güney noktaları arasındaki uzunluğu yaklaşık 4 bin km, batı ile doğu noktaları arasındaki mesafe 10 bin km’dir. Rusya’da 11 tane saat kuşağı yer almaktadır).
Seçim sonuçları açıkça göstermektedir ki, mekânsal olarak Rusya, seçmenlerin davranışlarına göre üç ana kısma bölünmektedir. Birinci kısmı Merkezi Kentler (Moskova ve Sankt Petersburg) oluşturur. Bu kentlerde Vladimir Putin en fazla % 55 oy almıştı, hatta bazı seçim dairelerinde lehine verenlerin oranı % 38’i geçmemiştir. İkinci kısmı, Taşra Bölgeleri oluşturur. Esasen söz konusu üniteler ülkenin doğusunda yer almaktadır ve burada ortalama olarak seçmenlerin Vladimir Putin’e verdiği oyların oranı %75 civarındadır. Son olarak Kuzey Kafkasya’nın etnik cumhuriyetlerinden bahsedebiliriz. Mevcut özerk alanlarda söz konusu adayın lehine verilen oyların oranı % 85 ile 97 (Çeçenistan) arasında değişmektedir.
Şunu da vurgulamak gerekir ki, esas olarak Vladimir Putin’e oy veren kitle küçük kentlerde, kasabalarda ve köylerde yaşamaktadır. Bundan dolaylı, bazı muhalif STK’lar gelecek başkanı, yukarıda söz edilen yerleşim birimlerinin lideri ilan etmişlerdi.
Gördüğümüz gibi, Rusya’daki durum biraz karmaşıktır, çeşitli sosyal ve bölgesel tabakalar mevcuttur. Düşünce tarzına göre bu tabakalar birkaç gruba ayrılabilir. Genelleme yaparsak; burada Vladimir Putin’e destek verenlerle, iktidar yapısının evrim yolu ile gelişimine inanan Gerçekleştiriciler’i birlikte görmekteyiz. Eskiden güçlü olan ve halen topumun büyük kısmında rağbet gören Komünistlerle birlikte çeşitli Solcuları bir diğer grupta değerlendirebiliriz. Perestoryka döneminden piyasaya çıkan ve Sovyet sonrası Rusya’da oluşan mevcut iktidarın acımasız düşmanları Batı yanlısı Liberaller de ayrı bir grup olarak karşımıza çıkar. (Ünlü Rus sinemacısı Oskar ödüllü yönetmen Nikita Mihkalkov, söz konusu grubu şöyle değerlendiriyor: «Liberaller hep, ülkemizde işler iyi giderken ortaya çıkar, bir ayakları Batı’da diğeri Moskova’da yahut Petersburg’ta, ortalığı karıştırırlar ve sonra Heathrow Havaalanı’na biletlerini alırlar ve Londra’dan yahut başka bir başkentten ülkelerine çamur atarlar …. Bence doğru bir tespit!) Son olarak da gürültü yaratan Marjinallerden (milletçiler, şovenler, neo-Bolşevikler v.b) söz edebiliriz.
Rus Yönetiminin Siyasi Manevraları
Tüm bunları göz önüne alarak, Rus yönetimi bir takım siyasi manevralar yapmaktadır. Örneğin, seçimlerden önce Vladimir Putin tarafından destek gören Rusya Halk Cephesi kurulmuştu. Oluşumun esas amacı, önce Aralık 2011 parlamento seçimlerinde Vladimir Putin’in Başkanı olduğu Birleşmiş Rusya Partisi’ne siyasi lojistik sağlamaktı; daha sonra ise, Rusya Federasyonu Başkanlık yarışında Vladimir Putin’e destek ağını oluşturmaktı. Sonuçta, başarılı olundu ve 2012 nisan ayının başında Halk Cephesi’nin yöneticileri Vladimir Putin ile görüşerek Halk Cephesi’nin daimi bir toplumsal harekete dönüşmesini karara bağladılar. Genel olarak söz konusu hareket, az ve orta gelirli ve vatansever çevreler için yaratılmıştı ve hedefine ulaşmıştı. Fakat siyasi oyunların kurallarını, onlar/orta sınıf belirlememekte ve ülkenin elit kesimi bu durumun farkındaydı.
Ayakta durmak için, SSCB sonrası oluşmuş orta sınıfı işlevli çerçeveye almak gerekmektedir. Bundan dolayı yeni yaklaşımlar söz konusu olmalıdır. Vladimir Putin ve ekibi bunu düşünerek, devreye entelektüelleri sokma modellerini hayata geçirmeye başlamıştır.
İlk olarak, iş adamı milyarder Mihail Prohorov, cumhurbaşkanı seçimlerinde aday gösterilmiştir (ve beklenmemesine rağmen 3. sırada yer almıştır.) Diğer adım ise daha çarpıcı olmuştur: Eski Maliye Bakanı Aleksey Kudrin, siyasete geri dönerek Strateji İnisiyatif Komitesi’nin başına getirilmiştir.
Söz konusu oluşum, yeni seçilmiş ülke başkanının beyin merkezi olmayı hedeflemektedir ve bünyesine, ülkenin modernizasyonunu Batı yönünde sağlamasını savunan Rusya’nın önde gelen uzmanlarını almaktadır. İşin ilginç tarafı, Aleksey Kudrin, Vladimir Putin’in hükümetinde yer almıştı ve Başbakan’a yakınlığı ile bilinirdi. İstifa nedeni ise, Dmitriy Medevedev ile ekonomik konularda görüş ayrılıklarına dayanmaktadır.
Söz konusu yöntemle Vladimir Putin, bir taraftan sistem dışı muhalefeti bay-pas etmeyi ve orta sınıfı kendi tarafına çekmeyi (Rus istatistik kriterlerine göre 20 bin ile 300 bin $ arasında yıllık gelir sağlayan haneler orta sınıf olarak kabul edilmektedir. 2011 yılın verilere göre, ülke nüfusunun % 292’u söz konusu sosyal grubun içerisinde yer almaktadır.) düşünmekte, diğer taraftan, Batı’ya doğru bir köprü kurmaktadır. Umarız, evde yapılan hesap çarşıya uyar.
Rusya’da Yeni Dönem
Anlaşılıyor ki, Rusya’da eskiye hiç benzemeyen yeni bir dönem başlamaktadır; Peki bu dönemin özelliği nedir? Moskova Karnegie Vakfı uzmanı Profesör Aleksey Malaşenko, şu şekilde düşünmektedir:
Rusya’da parti sitemin formatı yeniden şekillenecektir ve sonucunda:
-Toplum tarafından sevilmeyen, hantal, ekşimiş çorbayı hatırlatan “Birleşik Rusya” partisi ortadan kalkacak;
-Eskimiş, kendi potansiyelini tüketmiş partilerin yerine, yeni liberal bir partinin oluşum süreci başlayacak;
-Rusya Komünist Partisinin kısmen yenilenecek.
‘Sistem dışı’ muhalefetin kaderi, Kremlin’de tasarlanan oyunun kurallarına ve yaklaşımına bağlıdır. Kabul edenler, ileri bir zamanda Duma’ya (Rusya parlamentosu-A.İ) dâhil edilebilirler. Rus siyasi manzarasında yeni yıldızların ortaya çıkması, toplum için yeni alternatiflerin doğmasını sağlayabilir.
Bana göre, esas sorun şudur: Hüküm süren mevcut siyasi sınıf, toplumda yaşanan derin ve köklü değişimler ile yönetim şeklinin verimsizliğini ve kullanışsızlığını ne derece anlamaktadır? Vladimir Putin, iktidarda kaldı ve başkan oldu; fakat birkaç yakın şahıstan oluşan, siyasi klana dayanan ve tek kişi için şekillenmiş yönetim modeli olan PUTİNİZM ortadan kalkmıştı.”
Büyük Rus şairi Aleksandr Puşkin, 19 yy.’daki tarihi sözünde şöyle yazmıştır: «Rusya’yı akılla anlamak, arşınla ölçmek mümkün değil; tek yol yalnızca, Rusya’dan umudu kesmemek olur.”
Oldukça doğru bir tespit, beklemekten başka bir diğer yol yok gibi görünüyor.