Temel İşgücü Göstergeleri

Tablo 1. Mevsim Etkilerinden Arındırılmamış Temel İşgücü Göstergeleri (Eylül 2011)

TÜRKİYE

KENT

KIR

2010

2011

2010

2011

2010

2011

Kurumsal olmayan nüfus (000)

71 508

72 625

49 248

49 677

22 260

22 948

İşgücü (000)

25 907

27 147

17 179

17 730

8 729

9 417

İstihdam (000)

22 973

24 749

14 792

15 753

8 181

8 996

İşsiz (000)

2 934

2 398

2 387

1 977

548

421

İşgücüne katılma oranı (%)

49,1

50,4

46,9

47,8

54,2

56,2

İstihdam oranı (%)

43,6

46,0

40,4

42,5

50,8

53,7

İşsizlik oranı (%)

11,3

8,8

13,9

11,1

6,3

4,5

Tarım dışı işsizlik oranı (%)

14,3

11,3

14,4

11,6

13,8

10,1

Genç nüfusta işsizlik

21,2

17,3

25,3

21,2

13,1

10,1

Kaynak: TÜİK

Yukarıdaki tabloya dikkat edilecek olursa, işsiz sayısı 2.398.000 olduğu görüşüyor. Bu rakamın komik olduğunu söylemeye gerek yok. Çünkü sadece Kamu Personeli Seçme Sınavı’na üniversite mezunu 1.000.000 kişi giriyor. İşsiz öğretmenlerin sayısı ise, 300.000’den fazla.

İstihdam edilenlerin

* Yüzde 71’i erkek,

* Yüzde 58,5’i lise altı eğitimli,

* Yüzde 61,7’si ücretli, maaşlı veya yevmiyeli,

* Yüzde 24’ü kendi hesabına veya işveren,

* Yüzde 14,4’ü ise ücretsiz aile işçisi,

* Yüzde 59’u, 10 kişiden az çalışanı olan işyerlerinde çalışmaktadır.

Bu veriler bir geçeği daha ortaya koyuyor: Emekçilerin yüzde 59’unun işyerlerine sendika giremez, dolayısıyla iş güvenceleri yok. İten atılan bir işçinin, işe iade davası açabilmesi için, işyerinde en az 30 çalışan olması gerekiyor.

Geriye iş güvencesi olan 3.064.980 işçi kalıyor. Kamu işçileri, yani kamuya ait şirketler, üniversiteler, belediyeler ve bankalarda çalışanlar bu rakama dahil.

Bu durumda, 21.684.000 kişinin iş güvencesi olmadığı anlaşılıyor. Var olanların da iş güvencesi kaldırılmak isteniyor.

Bir ülkede işgücüne katılma oranı yüzde 50,4; istihdam oranı yüzde 46’larda gözüküyor ise, nüfusun yaklaşık yarısına yakını çalışıyor olmalı. Bu yanlış rakamlar bile göstermektedir ki; sermaye aşırı büyümesini, karın tokluğuna çalışanlara borçludur.

Artı değer sömürüsü çoğaldıkça, sermayenin ekonomisi büyüyor.

Ekonomideki büyüme rakamları açıklandığı zaman ortaya çıkan yanılgı şu: Yurttaşların ekonomisi mi, milli gelir mi arttı? Alım gücü mü yükseldi? Enflasyon mu düştü? TL değer mi kazandı?

Ekonomideki büyümeye buradan bakılmalı, çünkü sermaye büyüyen ekonomisinden halka pay vermez.

Ücretler artmadı, enflasyon yükseldi, alım gücü azaldı. TL değer kaybetti.

Sonuç olarak halkın ekonomisi yüzde 9,6 büyümedi. Türkiye’de faaliyet gösteren küresel şirketlerin ekonomisi büyüdü.

* Sami Evren, 2. ve 4.dönem KESK Genel Başkanı

Hazırlayanlar:

Ege Acar

Engin Berber

İpek Candan