Bir insanı sansürlemek: Ahmet Taner Kışlalı

Ölümler bu ülkenin sıcak gündeminden düşmezken, kanlı tarihimizde kaybettiğimiz değerli hocamız Ahmet Taner Kışlalı’yı anıyoruz bugün. Hatırlayacağınız üzere 12 yıl önce bugün kendisine planlanan suikast sonucu kaybettik Kışlalı’yı. 60 yaşında tüm zengin birikimiyle daha söyleyecek, yazacak çok şeyi varken bir adamı neden öldürürler? Tam da bu yüzden! Birinin yazdıklarını söylediklerini sansürleyemiyorsanız, kendisini sansürlemekten başka çare bilmiyor sanırım gerçekleri duymaya tahammül edemeyenler.

1939 doğumlu Kışlalı, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okurken aynı zamanda Yenigün Gazetesi’nde yazı işleri müdürlüğü yapıyordu. 1968-1972 arasında öğretim görevlisi olarak çalıştı. 1967’de Paris Hukuk Fakültesi’nden doktorasını aldı. 1988’de profesör oldu. 1977’de Cumhuriyet Halk Partisi’nden 5. Dönem İzmir Milletvekili seçildi. Bülent Ecevit tarafından kurulan 42. Hükümet’te 1978-1979 arasında Kültür Bakanı olarak görev aldı. 12 Eylül sonrasında politikayı bıraktı, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde siyaset bilimi dersleri verdi.Cumhuriyet Gazetesi’nde “Haftaya Bakış” adlı köşesinde günlük yazılarını sürdürdü. Eserleri arasında Öğrenci Ayaklanmaları (1974), Siyaset Bilimi (1994), Kemalizm Laiklik ve Demokrasi (1994), Atatürk’e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği (1993), Seçimsiz Demokrasi (1995), Bir Türkün Ölümü (1997) ve Ben Demokrat Değilim (1999) gelmektedir.

Ahmet Taner Kışlalı’nın elbette daha yazacakları ve daha söyleyecekleri vardı. Cumhuriyetin ve laikliğin ateşli savunucusu, Atatürk devrimlerinin koruyucusu Kışlalı aldığı tüm tehditlere rağmen diyeceklerini kendine saklamadı, açık açık konuştu, açık açık anlattı. Eleştirilerini aldığı tepkilere göre şekillendirmedi. Ne var ki, onu susturmak isteyenler amaçlarına ulaşamadılar. İşte bugün onu anarak ondan cesaret almak, onun gibi kararlı, ilkeli ve ülkemizin çıkarlarına sadık kalmak, o çıkarları korumak için ölüm yıldönümünde Ahmet Taner Kışlalı’dan ilham almaya devam ediyoruz. O halde onun meydan okuyan yazılarından bir alıntı seçkisiyle bitirelim:

«Bu ülkede Atatürk’ü yıkarak olumlu bir şeyler yapabileceğini sananların, kendi küçük dünyaları içinde büyük bir yanılgı yaşadıklarına inanıyorum.”

«Her Allah’ın günü ve her vesile ile okutturularak gençler Atatürk’ten bıktırılmamalı!


Sadeleştirilmiş «Söylev” okutulmalı… Ağaçlara bakmaktan ormanı görmeyi engellemeyen bir «Devrim Tarihi” okutulmalı… Atatürk’ü putlaştırmanın zararlı, ancak doğru anlatmanın yararlı olduğu… ve de bir şeyi hiç yapmamanın, yanlış ya da kötü yapmaya tercih edilmesi gerektiği de unutulmamalı!”

«Altmış yıl öncesinin Türkiyesi ile bugünkünü kıyaslayın… «Gaflet”in ya da «ihanet”in boyutlarını anlarsınız.”

Bunları da sevebilirsiniz