Cumhuriyet’in Penceresi: İlhan Selçuk

Cumhuriyet okurları her sabah İlhan Selçuk’un Penceresi’nden bakarak merhaba dedi güne senelerce… İlhan Selçuk gitti. Cumhuriyet penceresiz kaldı. Dünyaya bakan bir gözümüz kapandı ama ışığıdır yolumuzu aydınlatan hala…

İlhan Selçuk, Kuvayı Milliye subaylarından Kasım Bey’in oğlu olarak, Aydın’da 1925’te doğmuştur. 1950’de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirmiştir. Ancak biz onu ne avukatlığı ile ne de matbaacılığı ile tanırız. «Evimizden biri” gibi olmasını sağlayan kendisini, yazarlığı, gazeteciliğidir onun. Yazı hayatına abisi Turhan Selçuk ile çıkardıkları «41 Buçuk” isimli mizah dergisinde başlamış, daha sonra Dolmuş Dergisi’nde devam etmiştir. 1961’de önce Akşam Gazetesi’nde ardından Tanin’de ve Vatan’da yazmıştır. Devrim Dergisi’nde ve kapatılana kadar Yön Dergisi’nde yazmaya devam etmiştir.

Gazetecilikte son durağı olan Cumhuriyet Gazetesi’ne ise, 1963 yılında gazetenin kurucusu Yunus Nadi Abalıoğlu’nun oğlu, dönemin başyazarı Nadir Nadi Abalıoğlu’nun çağrısı üzerine geçmiştir. İlhan Selçuk, 12 Mart Muhtırası’nın ardından, «9 Mart Cuntası” olarak anılan darbe girişiminde yer aldığı gerekçesiyle tutuklanmış ve orada yapılan işkencelerle ünlenmiş Ziverbey Köşkü’nde işkence görmüştür. Selçuk, dahice bir fikirle işkence gördüğünü ifadesinde belirtmiştir. Selçuk’un akrostiş yöntemi kullanarak yazdığı ifadesindeki her cümlenin sondan ikinci kelimesinin baş harfleri birleştirildiğine «işkence altındayım” cümlesine ulaşılmaktaydı. İlhan Selçuk, tutukluluk günlerini 1987’de yayınlanan «Ziverbey Köşkü” isimli kitabında ayrıntılarıyla anlatmıştır. 12 Eylül dönemi ise İlhan Selçuk için nispeten sakin geçmiştir. Hakkında birçok dava açılmış olsa da tutuklanmadan dönemi atlatmıştır.

1991’de Nadir Nadi’nin vefatından sonra Cumhuriyet Gazetesi içinde ekonomik ve idari sorunlar meydana gelmiştir. Bu süre içinde gazetedeki olumsuz gidişat nedeniyle gazeteden ayrılan Melih Cevdet Anday, Ali Sirmen, Oktay Akbal, Cüneyt Arcayürek gibi değerli düşün adamlarının başında Uğur Mumcu ve İlhan Selçuk bulunmaktaydı. Ancak, Cumhuriyet okurlarının gazeteden ayrılan 80 kişiyi destekleyerek gazeteyi boykot etmesi ve gazetenin tirajının hızla düşmesi yazarların eylemini anlamlı kılmış ve Selçuk’un gazeteye dönmesinin önünü açmıştır. Cumhuriyet’e dönüşü, gazete için yeni bir sayfanın da açılmasına sebep olmuş, 1992’den vefatına kadar gazetenin başyazarlık görevini sürdürmüştür. Ayrıca, İlhan Selçuk, Türkiye İnsan Hakları Kurumu’nun kurucu üyesidir ve 1997’de Sertel Demokrasi Ödülü’nü almaya hak kazanmıştır.

Selçuk’un hayatının son senelerine ise kamuoyunda Ergenekon davası olarak bilinen dava damgasını vurmuştur. İlhan Selçuk, 21 Mart 2008’de «Ergenekon” soruşturması kapsamında gözaltına alınmıştır. Selçuk’un gözaltına alınma saatinin sabah 4.30 olması ise olayın darbe dönemlerini hatırlatması nedeniyle hem medyada hem de kamuoyunda tartışmalara sebep olmuştur. 23 Mart’ta serbest bırakılmış olsa da gözaltına alışının yankıları uzun süre devam etmiştir.

İlhan Selçuk, 14 Ağustos 2009’da rahatsızlanarak hastaneye kaldırılmış, 10 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra yoğun bakımdan çıkarılmıştır. Rahatsızlığından vefatına kadar geçen ve Cumhuriyet Gazetesi’nden ayrı kaldığı sürede, okurlar güne İlhan Selçuk’un Penceresi’nden bakarak başlamaya devam etmişlerdir. Bu sürede, Selçuk’un geçmiş tarihli yazıları köşesini yaşatmıştır. Bu yazılış tarihi eski ama eskimemiş, dipdiri yazılar, hem geçmişe ışık tutmuş hem de Selçuk’un bütün zamanların yazarı olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır. 2010 yılının 21 Haziranı’nda İlhan Selçuk son nefesini verdiğinde ise Cumhuriyet’in Penceresi açılmamak üzere kapanmıştır. Ancak İlhan Selçuk, ardında her ne koşulda olursa olsun Cumhuriyet’imize kendi penceresinden bakacak her yeni güne umutla ve azimle başlayacak birçok genç yürek bırakmıştır. Ve şimdi bu genç yüreklerdir bugün İlhan Selçuk’un izinden gitmeye onu ve onun gibi değerli isimleri yaşatarak aşmaya aday…


Bunları da sevebilirsiniz