Devrim Görünümlü Darbe ve ABD´nin Tercihleri: Mısır´ı Doğru Okumak

Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’in 18 gün süren protesto eylemleri sonrasında istifa etmesinin ardından ülkenin geleceğine ilişkin soru işaretlerine yanıt aranmaya başlandı.
Mısır’ın yönetimini ele alan silahlı kuvvetler, kısa süre içinde genel seçimi işaret ediyor olsa da, ülke gerek demokratik bir yönetim gerek ekonomik ve sosyal reformlar bağlamında ciddi belirsizliklerle karşı karşıya kalacak gibi görünüyor.
Mısır’ın yakın geleceğine ilişkin siyasi denklemin en önemli belirleyicisi durumundaki İhvan-ı Müslümin (Müslüman Kardeşler Örgütü) ülkenin siyasal sisteminde etkinliğini arttırma, hatta siyasal sistemi yönlendiren en önemli güç olma fırsatını yakalamış oldu.
Mısır’daki gelişmeleri sadece 34 yıl ülkenin yönetimini elinde tutmuş bir diktatörün devrilmesi olarak değerlendirmemek gerek.
Görünen o ki, Mübarek’in boşalttığı siyasal zemin, kısa süre sonra küresel güçler açısından önemli bir cazibe merkezi olacak.
Bu noktada, -ABD’nin, ülkede yönetimi ele almış olan Mısır ordusu ile yakın ilişkisi dikkate alındığında- Washington yönetiminin tercihleri doğrultusunda yapılandırılacak yeni yönetimde kimlerin hangi ağırlıkta temsil edileceği en önemli soru olarak ortaya çıkmış durumda.
Ankara’da yapılan değerlendirmeler farklı faklı. Ancak üzerinde görüş birliği sağlanan tek nokta, bundan sonraki süreçte İhvan-ı Müslümin’in gerek bölgesel gerekse küresel açıdan çok daha fazla görünür olacağı yönünde.
Mısır’da Mübarek sonrası kurulacak yönetimde İhvan-ı Müslümin -öyle veya böyle- yer alacak, etkinlik sağlayacak. İhvan-ı Müslümin başta Washington yönetimi olmak üzere hemen hemen bütün Batı başkentlerinde meşrulaştırılsa da ülke içindeki dengeler, sistemin bugünden yarına örgütün eline geçmeyeceğini gösteriyor.
Örgüt kamuoyunda tek bir yapı gibi algılanıyor olsa da aslında üç önemli katmandan oluşuyor. Örgütün en muhafazakâr olan kesimi, Mısır halkı üzerinde ekonomik, sosyal ve dinsel açıdan önemli bir etkiye sahip. Mısır’da sosyal devleti ikame eden hastaneleri, aşevlerini, okulları ve kreşleri elinde tutan da örgütün bu kanadı.
Örgütün bu kanadının şimdilik geri planda durduğu, bu şekilde el değiştiren bir yönetimde yer almaya mesafeli baktığı, iktidarı ordu ya da bir başka siyasal güç ile paylaşmak istemediği biliniyor. İktidar için pazarlık yapma noktasında olanlar ise örgütün diğer iki katmanı. Bunlar «neo-ihvancı” olarak tanımlanıyor.
Yapılacak ilk demokratik seçimde, örgüt içindeki en muhafazakâr kesimin vereceği destekle neo-ihvancıların etkinlik sağlayacağına, kısa bir süre sonra da yine bu muhafazakâr kesimin baskısıyla Mısır toplumunun ‘tamamen İslami bir anlayış’ içine sokulması için toplumsal dönüşüme hız verileceğine kesin gözüyle bakılıyor. Çünkü toplumu dönüştürmeye yarayacak bütün sosyal araçlar örgütün muhafazakâr kesiminin elinde bulunuyor. Toplumsal dönüşümün tamamlanması, dinselleşmenin geri dönmeyecek şekilde Mısır toplumuna benimsetilmesinin ardından da İhvan-ı Müslümin’in muhafazakâr kanadının yönetimi tek başına ele alması söz konusu olacak.
Bu da Ortadoğu’da İran gibi Şii temelli bir İslam Cumhuriyeti sonrasında Sünni temelli ikinci bir İslam Cumhuriyeti’nin dünya sahnesinde yer almasını beraberinde getirecek.


Bunları da sevebilirsiniz