Bağımsızlık İlkesini Tam Kavrayamayan Bir Vekil: Bekir Sami Bey

Bekir Sami Bey 1865 yılında Kuzey Kafkasya’nın Osetya bölgesinde doğmuştur. Babası Mustafa Kunduh Paşa, Rus Ordusu’nda general iken Osmanlı Devleti tarafına geçip, Osmanlı Ordusu’nda paşalık yapmıştır. Bekir Sami Bey önce Galatasaray Lisesi’ni tamamlamış, ardından Fransa’da siyasal bilgiler eğitimi görmüştür. Milli Mücadele başlamazdan önce, kâtiplikten valiliğe kadar birçok önemli görevde bulunmuştur.

Sivas Kongresi’nde hazır bulunmuş ve Heyet-i Temsiliye üyeliğine seçilmiştir. İngilizler tarafından dağıtılan son Osmanlı Mebusan Meclisi’nde, Amasya Mebusu olarak görev yapan Bekir Sami Bey, daha sonra Ankara’ya geçmiş ve 23 Nisan 1920 günü açılan Büyük Millet Meclisi’nin ilk kabinesinde hariciye vekili olmuştur. Bekir Sami Bey bu görevde, 8 Mart 1921 tarihine kadar kalabilmiştir.

Şüphesiz ki, Bekir Sami Bey’i Türkiye tarihi açısından önemli kılan, kendisinin yalnızca doğum sancıları yaşayan bir devletin ilk hariciye vekili olması değildir. Bekir Sami Bey, iki dönem Tokat milletvekilliği yapmıştır. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın kurucuları arasında yer almış, İzmir suikastı nedeniyle yargılanmış ve beraat etmiştir. Bütün bunların yanı sıra, Bekir Sami Bey’in vekillikten istifasına neden olan gelişmeler, Milli Mücadele ruhunun kavranması, bir devletin emperyalist güçlere karşı nasıl mücadele ettiğinin ve bağımsızlık ilkesi temelinde nasıl şekillendiğinin hatırlanması açısından oldukça önemlidir.

Bekir Sami Bey, İkinci İnönü Savaşı’nın kazanılmasından sonra düzenlenen Londra Barış Konferansı’na giden Türk heyetinin başkanıydı. Söz konusu konferans, 27 Şubat 1921 ve 12 Mart 1921 tarihleri arasında gerçekleşmiştir. Londra Konferans’ından barış çıkmayışının temel sebebi, Birinci Dünya Savaşı galibi devletlerin, Sevr Anlaşması ile hayata geçirmeye çalıştıkları emellerinden vazgeçmeyişleri, TBMM Hükümeti’nin tam bağımsızlık konusundaki ısrarıdır.

Bekir Sami Bey, Londra Konferansı sırasında Mustafa Kemal’i bilgisi dışında İngiliz, Fransız ve İtalyan heyetiyle sözleşmeler yapmıştır. Bu sözleşmeler, Türklerin kendi ülkelerinde hareketlerini kısıtlayan ve yabancılara özellikle maden işletmeciliğinde ekonomik imtiyazlar veren hükümler içermekteydi. TBMM Hükümeti’nin hiçbirisini onaylamadığı bu sözleşmeler hakkında Mustafa Kemal’in söyledikleri çok anlamlıdır: «Efendiler, İtilâf Devletleri´nin, Londra´ya barış yapmak için gönderdiğimiz Delegeler Heyetimiz Başkanı Bekir Sami Bey´e imza ettirdikleri sözleşmelerdeki maddelerin, Sevr projesinden sonra aralarında imzaladıkları Üçlü Anlaşma adı verilen ve Anadolu´yu nüfuz bölgelerine ayıran bir anlaşmayı millî hükümetimize başka adlar altında kabul ettirme maksadına dayandığı açıktır”.

Bekir Sami Bey’in yaptığı sözleşmeleri ısrarla savunması, istifasının istenmesini kaçınılmaz kılmıştı. TBMM Reisi Mustafa Kemal, Bekir Sami Bey’e gönderdiği 19 Mayıs 1921 tarihli bir mektupta, hükümetin bütün dünyaya ilan etmiş olduğu ilkelerin (Misak-ı Milli) temelini, şöyle açıklamıştı: «Bilinen millî sınırlarımız içinde memleketimizin bütünlüğünü ve milletin bağımsızlığını tam olarak sağlama”.

Bekir Sami’nin istifasıyla sonuçlanan bu süreçten alınacak dersler vardır. Kurtuluş Savaşı’nın yalnızca Yunan Ordusu’na karşı değil, emperyalizme karşı yapılmış olduğu unutulmamalıdır. Bağımsızlık ilkesi temelinde kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti’nin günümüzde bu bağlamda ne denli zarar görmüş olduğu hatırlanmalıdır. Bu sebeple yazımızı Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve Türk Devrimi’nin mimarı Mustafa Kemal’in sözleriyle noktalamak istiyoruz: «İstiklali tam denildiği zaman, bittabi siyasi, mali, iktisadi, adli, askeri, harsi ve her hususta istiklali tam ve serbesti tam demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde istiklalden mahrumiyet, millet ve memleketin manayı hakikisiyle bütün istiklalinden mahrumiyeti demektir”.

Kaynaklar:
Atatürk’ ün Milli Dış Politikası (Kültür Bakanlığı Yayınları)
Atatürk Araştırma Merkezi ( www.atam.gov.tr)

Bunları da sevebilirsiniz