Tükürün Bu ‘Ucube’ Heykellere!

Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı savunurken görünce herkesin içi kan ağlamıştır herhalde…
Yüzündeki ifade öylesine ‘melul ve mahzun’, öyle ağlamaklıydı ki, görünce üzülmemek elde değildi doğrusu…
«Valla da Sayın Başbakanım öyle demek istemedi. Billa da öyle demek istemedi. O aslında oradaki yerleşimin ‘ucube’ olduğunu söyledi. Hiç benim ak akça Başbakanım bir sanat eserine böyle der mi?” anlamındaki sözlerle savunmaya çalıştı, kendisi için velinimet olan Başbakanını…
Ertesi gün Recep Tayyip Bey, sen kim oluyorsun da beni kurtarmaya çalışıyorsun ve söylediğim sözleri saptırıyorsun dercesine, «Evet ben o heykele ucube dedim, kimse bunu farklı yorumlamasın” diye açıklama yapınca Günay Bey allak bullak oldu…
Bu kadarla da kalsa iyi… Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç her zamanki doğruculuğu ile «Allah kimseyi Ertuğrul Günay’ın durumuna düşürmesin!” demesin mi?
Eh artık, sanırsınız ki artık Ertuğrul Günay, bu kadar hakarete dayanamaz ve istifa eder…
Siz öyle sanın, etmez…
Çünkü bu AKP iktidarında, heykelkıranları, heykele tükürenleri, heykel kaldıranları savunacak eski solcu birilerine her zaman ihtiyaç var bu ülkede…
****
Bakan Günay’ı televizyonda görüp de, Arınç’ın dediği gibi, «Allah kimseyi bu duruma düşürmesin” görüntüsüne üzülmemek olası değil…
Nerelerden gelip -kendinden neler vererek- nerelere geldiğine mi üzülürsünüz…
Yoksa geldiği yerde neleri savunmak zorunda kaldığına mı!
Hadi, mesleği avukat olması dolayısıyla Başbakanının yanlışlarını savunmayı meslek görevi saydı diyelim…
Turizm Bakanı olarak da, sanata AKP’li diğer bakanların gözüyle bakıp, ‘parasal katkısı olmayacaksa heykel ne işe yarar!’ diye düşündü diyelim…
Ama bir Kültür Bakanı olarak Sayın Günay, Başbakan’ın söylediklerini nasıl savunabilir, işte bunu anlamak çok zor…
Hem de AKP’nin eski tüfeklerinden Dengir Mir Fırat bile, «Bu sanat eserine dokunulmamalı” diye açık olarak Başbakan’a karşı çıkarken…
****
Kars’taki heykelin sanatçısı Mehmet Aksoy’un başına gelen ilk olay değil bu…
Onun, ‘Periler Ülkesinde’ adlı heykeli de Ankara’da Altınpark’a dikilmişken Melih Gökçek’in ‘tacizine’ uğramıştı…
Melih Gökçek, heykeli görünce Başbakan gibi bir değerlendirme yapmış olmalı ki, ‘ucube’ sözünü kullanmadan bir sonraki aşamaya geçmiş ve ‘tükürmek’ ihtiyacını duymuş…
Herhalde Sayın Başbakan da kendini tutamasaydı, ‘ucube’ sözcüğünün ardından, «Tükürürüm böyle bir ucubeye” diyecekti.
Neyse ki dememiş…
Deseydi, eminim Turizm Bakanı Avukat Ertuğrul Günay savunmasını yaparken daha da zorlanırdı.
«Benim Başbakanım heykele değil gecekondulara tükürdü. Ama tükürürken biraz yukarı kaçırınca size heykele tükürüyormuş gibi geldi…” türünden bir savunma işte…
****
Aslında böyle çağdışı hareket ve sözler, ülkemiz adına ne kadar olumsuzsa da, insanlarımızın aydınlanması için kazanç sağlayabilir…
Çünkü her heykel saldırısı, nasıl bir zihniyet tarafından yönetildiğimizi göstermesinin yanı sıra, heykel diye bir sanatın var olduğunu da anlatıyor, ülkemin sanat yoksulu insanına…
Özellikle de yerel yöneticilerimize…
Yerel yöneticilerimizin sık sık batı ülkelerine gittiklerini biliyoruz. Keşke gittiklerinde oralardaki heykellere sadece bakmasalar, onları görebilseler de…
Batıda, küçük veya büyük her kentin en değerli kültür varlığı meydanlardaki heykellerdir… Onlar kentlerin sadece görüntüsü açısından değil, kimliği ve kişiliği açısından da değer taşırlar…
Bizdeyse durum içler acısı… Eksikliğinden vazgeçtik, var olanlara karşı düşmanca davranılmasa bari…
****
Türkiye gerçekten zor bir alacakaranlık dönemden geçiyor. Ne yazık, bu alacakaranlık dönemin sonrasında ışık yok, karanlık var…
Yani bu alacakaranlık, akşamın alacakaranlığı…
Türkiye Cumhuriyetini hedef alan ve onu bu hale getirenler içinse, bu alacakaranlık sabahın alacakaranlığı… Yani onlara gün doğuyor.
Bir sabah uyandığımızda, onların Türkiye’sinde bulacağız kendimizi…

Bunları da sevebilirsiniz