Türkiye’de Medyanın Hal-i Pür Melali

Gazete, radyo ve televizyon gibi yayın araçlarının tümü için kullandığımız bir sözcük «medya” (İngilizce/the media). Eskiden, «basın-yayın organları” denirdi.
Türkiye’de iktidarı, ne yaparsa yapsın alkışlayan medya ve medya mensupları halinden pek memnun. Bu tür medyaya eskiden «besleme basın” denirdi, artık «yandaş medya” deniyor. Peki, iktidarın şu veya bu tasarrufunu eleştiren, başka bir deyişle görevini yapan medya ve medya mensuplarının hal-i pür melali ne?
Elcevap: Bildiğiniz üzere çok fena.
AKP iktidarı, su katılmamış hasım olarak gördüğü bu «bir kısım medyayı” sindirip susturmak için neler yapmıyor ki. Suçlu ilan ediyor, RTÜK’e kapattırıyor, vergi cezası salıyor, seçmenine boykot çağrısında bulunuyor, işinden ettiriyor, tutuklattırıyor.
Bu satırlar kaleme alınırken, Cumhuriyet Gazetesi yazarlarından Mustafa Balbay’ın tutukluluğu, çoktan iki yılı geçmiş durumda.

«Güneş Balçıkla Sıvanmaz”


Durumun vahameti karşısında, Dünya Basın Konseyleri Birliği (WAPC), Türkiye´de medya ve ifade özgürlüğünün tehdit altında olduğunu vurgulayan bir bildiri yayımladı. Genel Sekreter Chris Conybare imzalı bu bildiriden, bazı satır başlarını aktaralım:
«Türkiye’de gazeteci ve yazarlar aleyhine 5 binden fazla soruşturma başlatılmıştır. En az 46 gazeteci ve yazar hapse atılmış ve birçoğu tutuklu olarak duruşmaları yapılmadan veya hüküm giymeden hapiste bulunmaktadır”.
«Türkiye´de, gazeteciler ve yazarlar aleyhine 700´den fazla ceza kovuşturması yapılmaktadır. Hükümet ve siyaset baskısı, Bekir Coşkun´un da aralarında bulunduğu gazetecilerin işten çıkartılmasına sebep olmuştur”.
«Türkiye’de vergi yasası, Doğan Medya Grubu´na 3.5 milyar doların üzerinde bir vergi cezası uygulanması için kullanılmış ve bu durum, tüm medya organlarında caydırıcı bir etki yaratmıştır”.
«Türkiye’de Bilgi Edinme Hakkı Yasası uygulanmıyor veya göz ardı ediliyor”.
Bildiri son derece anlamlı bir çağrıyla son buluyor:
«Türk Hükümeti´ni demokratik idealleri yükseltme ve insan haklarını desteklemeye çağırıyoruz. Sırada hapisteki gazeteci ve yazarların salıverilmesi ve yargılamaların hızlı biçimde sonuçlandırılması var. Bunun ardından ceza yasasının genel kabul gören demokratik standartlar çerçevesinde gözden geçirilmesi ve ifade özgürlüğünün sınırlandırılması yerine genişletilmesi gerekir” (http://www2.dha.com.tr/wapc-turkiyede-medya-ve-ifade-ozgurlugu-tehdit-altinda-flashaber_123189.html).
Avrupa Parlamentosu, Dış İlişkiler Komisyonu’nda Türkiye raporu görüşülürken, medyanın bağımsızlığı ve bu çerçevede düşünce ve ifade özgürlüğünün öneminin vurgulanması tesadüf değil. Raporu kaleme alan Ria Oomen-Ruijten, yaptığı konuşmada özetle, ”Türkiye´de medya sansürleniyor. Medya da çeşitlilik (farklı görüşlere yer verilmeli) sağlanmalı… Türkiye´de basın özgürlüğü konusunda olumsuz gelişmeler var” diyor (http://www.abhaber.com/haber.php?id=32772).
Birileri bunlara, bir kısım medyanın Batılı muhipleri (sevenleri) derse sakın şaşmayın. Malum dilin kemiği yok.
Anlaşılan o ki, 10 Ocak Gazeteciler Günü’nü bu yıl da buruk kutlayacağız.

Bunları da sevebilirsiniz