SSCB’de Baskı Siyaseti (1918-1953)

Genel olarak 1930-1950 yıllar arasında SSCB‘de yaşanan kitlesel baskılara, o dönemde ülke önderi olan Stalin’in ismi verilmiştir.
Söz konusu baskılar Sovyet Rusya’da , 1917 yılın Ekim devriminden sonra Bolşevikler tarafından başlatılan siyasi baskıların, bir nevi devamıdır.
Bu baskıların kurbanları Bolşeviklere açık bir şekilde karşı çıkan değildiler, onların arasında yalnızca görüşleri farklı olanlar,sosyal mensubiyetine göre diğer tarafında yer alanlar (çar rejimin memurları, üst rütbeli askerler ve emniyetçiler, din adamları, toprak ağaları ve burjuvazi).
Savaşa katılan kırmızılar ve beyazlar biri birine karşı şiddetli terör uygulatırdılar ve sorumluluk iki tarafını üzerine düşmektedir.
Siyasi baskılar İş Savaştan sonrada 1920-1930 yıllarda devam etmiştiler, özellikle tarımda zorunlu kolektifleşmesinin ve hızlandırmış sanayileşmesinin başlamasından sonra kitlesel bir şekil almıştılar.
Stalin baskıların ideoloji temeli (‘sınıfsal düşmanların’ yok edilmesi, milletçilikle ve ‘ büyük Rus Şovenizmi ile ’ mücadele ve diğerler) halen İç Savaş döneminde oluştu.
Stalin kendisi, ‘sosyalizmin kurulmasının bitirme aşamalarında sınıfsal mücadelesinin güçlenmesi’ konsepti Partinin Merkezi Komitenin Temmuz 1928 ‘de genel kurulunda şu şekilde açıklamıştır: Bizim irerliye gidişatımız devam ederken, kapitalist hücrelerin karşı durması güçlenecektir, günden güne kudreti artan Sovyet iktidarı ise, söz konusu hücrelere karşı izolasyon siyasetini, işçi sınıfın düşmanlara karşı çürütme politikasını ve nihai olarak istismarcılara karşı imha etme siyasetini uygulayacaktır. Dolayısı ile bu yöntemle biz iş sınıfın ve köylü kitlesinin irerliye gitmesi için zemin hazırlayacağız.
Şunu anlamalıyız, sosyalizme irileme muhakkak sömürücü elementlerin mukavemetine getirmektedir ve doğal olarak sınıfsal mücadelenin kesinleşmesine getirecektir.
Burada birkaç grup belli edilmişti


•Birinci grup:


Zengin köylüler (Kulak)
-1928-1932 yılları arasında SSCB’de tarımın zorunlu kolektifleşmesi yapılmıştır. Buna karşı çıkan köylülere yönelik devlet özel bir uygulama gerçekleştirmişti. Kulaklar ve isyan eden köylüler, tüm topraklardan, üretim araçlardan , kullanılan ücretli işçi gücünden ve vatandaş haklarından mahkemesiz olarak mahrum edilmiştiler. Daha sonra bu konuda fişlenmiş insanları aileleri birlikte ıssız ve uzak bölgelere sürgün edildiler, hapishanelere atılırdılar ve en suçlu olanları ise idam ederdiler. Bu tür karaları özel kurulmuş Troykalar yapardı (devlet-parti-yargı).
Yalnız 1929 yılında 253 bin kulak ailesi sürgün edilmiştir, 1930-1931 yıllarda bu rakam 381 bine ulaştı (1.803 bin kişi). 1932-1940 yılları arasında ek olarak 490 bin kişi sürgün edilmiştir. Yani söz konusu süreç hep devletin kontrolün de idi.


•İkinci Grup


Sabotajcılar
– Mevcut yıllarda SSCB’de hızlı sanayileşme siyaseti yürütülürdü, bir taraftan büyük yatırımlar, diğer taraftan yetenekli kadrolar sorunu var idi. İşçilerin büyük kısmını teknik bilgilere sahip olmayan eğitimsiz eski köylüler oluştururdu. Bu nedenle Sovyet devleti Çar döneminde yetişmiş bilim adamlara, mühendislere ve teknisyenlere büyü ihtiyaç duymakta idi. Fakat bunlara da hiçte güvenmiyordu onlarda yeni iktidara ve Bolşevik ideolojisine saygı duymuyordular. Gelişen şüphecilik ve yoğunlaşan baskı hiçte iyi görülmeyen süreçlere yol açtı.

•Üçüncü grup


Parti içi muhalifler
-Komünist Partisi tüm hayatı boyunca muhaliflerle ve parti ilkelerini bozanlarla mücadele ederdi, doğrudur her zamanda ortama göre karşı verme tarzı da farklı idi.
1920 yılarda söz konusu kişileri partiden ihraç olunurdular, uzak bölgelere sürgün ederdiler ve hatta bazılarını yurtdışına (örn. Leo Troçki). Daha sonra içeriye atıyordular, fikirlerden vaaz geçmeyenlerin tutuklama süreçleri uzatılırdı ve daha sert yapılara sahip kamplara gönderilirdi.


•Dördüncü Grup


Milliyetçi eylemlinde bulunan komünistler
-1920lere kadar daha çok büyük Rus şovenizmden söz ediyordular, fakat Lenin’in ölümünden sonra, özellikle 1920 sonlarında Stalin, çarkı değiştirdi ve daha çok yerel milliyetçilikten söz etmeğe başladılar (Lenin’e göre küçük ulusların milletçiği büyük ulusların milletçilikten daha az tehlikelidir ve zamanla yok ola biler). Stalin göre ise : Yerli milli kadroların milliyetçi eylemleri burjuva milliyetçiliğin kökleştirmesine neden olmaktadır, SSCB vatandaşların yekpareliğini bozmaktadır ve müdahalecilere yardım emektedir. Parti böyle bir eyleme şiddetle tepki göstermelidir ve SSCB halklarını enternasyonal ruhta yetiştirmelidir.
Tüm ülkede söz konusu mevzuda suçlanan kadrolara karşı baskı başlanmıştır. 1937-1938 yıllarda bu baskılar kitlesel şekil aldılar ve söylemek olar ki, 1930lerin cumhuriyetlerde ve özerk bölgelerde milli düşüncesinin geliştirmek isteyen, sosyalizme karşı olmaması tüm parti, devlet adamları, akademisyenler ve sanat adamlarından baskının kurbanı oldu.


•Beşinci Grup


Orduda yerleşmiş düşmanlar
-1937 yıldan itibaren 1941 yıla kadar Sovyetler Birliğinde orduda büyük temizleme kampanyası başlamıştır. Esasen komutanları devlete karşı darbe yapılmasında ve yabancı ülkelere casusluk suçluyordular, tutulanların arasında 3 mareşal (toplam SSCB’de 5mareşal var idi),9 orgeneralden 5, 10 korgeneralden-hepsini, 57 piyade kolordunun komutanlardan -50, 186 tümen komutanından -154, 456 alay komutanından -401. Tutulanların büyük kısmı daha sonra idam edilmişti. Bazıları ise ikinci dünya savaşı başlarken büyük beraat edilmişti ve büyük başarılara ulaşmıştırlar.


•Altıncı grup


İç işlerinde ve milli istihbarata yerleşmiş düşmanlar -1920 yıllardan başlanarak genel olarak emniyet güçleri adlandıran kurumdan 1941 yıla kadar, yöneticiler dahil 20 bin kişi baskıya maruz kalmıştı. Büyük kısmı uzun süreli hapis cezaları almıştı yahut idam edilmiştir.
Kitlesel terör 1937 yıldan itibaren ülkede şiddet sınırsız bir boyuta ulaştı, her şey daha sistemli şekil aldı. Eski den tutuklanmış ve hapisten çıkmış yahut sürgünden dönmüşleri yeniden incelemeye alırdılar ve daha ağır bir caza verirdiler, onlara yenileri eklenirdi (eski beyaz ordu mensupları, eski muhalif partilerin üyeleri, din adamları, yurt dışından memlekete dönenler v.b.
Hatta toplama kamplarında ve hapishanelerde bulunanların işlerine yeniden bakılırdı, onları ya idam ediyordular yahut sürelerini uzatırdılar.
Yabancılara ve etnik azınlıklara karşı baskı-Mart 1936 da, yabancı ülkelerin ajan, terörist ve yıkıcı unsurların SSCB ye girilmesinden engel iyeci tedbirlerin alınması ile ilgili karar kabul edilmişti. Özel bir komisyon kurulmuştu. İlk olarak 1937 ılında(haziran ayı) ülkede çalışan ve siyasi sığınma hakkını kullanan tüm Almanya vatandaşı olanlar gözden geçirildi. 30.648 insan tutuklandı, 24.858 idam edildi. Ayni yıl ağustos ayında Polonya vatandaşı olan, fakat oradan siyasi baskılardan dolayı SSCB de yerleşen 103 489 insan tutuklandı, 84 471 idam edildi.
Ayni şekilde Romanya’dan gelenlerden 8.292 tutuklandı,5.439 idam edildi; Letonya’dan- 21.300 tutuklandı, 16.575 idam edildi,;Yunanistan’dan-12.575 tutuklandı,10.545 idam edildi;Estonya’dan-9.735 tutuklandı, 7.998 idam edildi;Finlandiya’dan -11 066, 9.078 idam edildi; İran’dan-13.297 tutuklandı, 2046 idam edildi. 1938 Şubat ayında ayni tedbirler Bulgarlara, Makedonyalara ve Afganlara karşı yapıldı.
Baskıya maruz kalan aile mensupları -Bazı olaylarda tutulanların aile mensupları’ da otomatik olarak caza alırdılar ve ‘vatan hainin aile mensubu gibi’ toplama kamplara yerleştirirdiler. Fakat bu uygulama kitlesel şekilde değirdi, nedeni ise Stalin’in bir kelimesi idi: Oğul babasına göre sorumlu değir. 5 temmuz 1937 Politbüro’ nun bir kararı kabul edildi:
1. Tüm hüküm alan vatan hainlerin ve sağ-troçkist ajan-yıkıcı teşkilatın üyelerin eşlerini 5-8 yıllık süre ile toplama kamplara yerleştirilmesi;
2. Söz konusu amaçla Sibirya’nın Narım eyaletin’ de ve Kazakistan’ın Turgay bölgesinde iki tane özel toplama kampı kurulsun
3. Hüküm alanların geride kalan 15 yaşına kadar yetim çocukları devletin geçimin altına almak (yani yetimhanelerde yerleştirmek-A.İ.), 15 yaşından büyük olanları ise özel ferdi yoklamadan geçirtmek, daha sonra karar vermek.
•Halkların (Ulusların) sürgünü-Stalin’in önder olduğu yıllarda birkaç tane etniğe dayanan sürgün yaşanmıştı. İlk aşamada onlar 2 Dünya savaşa yapılan hazırlıklar ile bağlı idi, daha sonra savaşın ta kendisi ile bağlı idi. Örneğin 28 ağustos 1941 yılında, Volga boyu bölgesinde yaşayan Almanların özerkliği kaldırıldı ve onlar Kazakistan’a sürürdüler.
1930 yılların sonunda, sınır yani bölgelerden esasen SSCB için yabancı sayılan uluslar sürgüne gönderildi (Romanyalar, Koreler, Letonyalı’lar v.b.). Bu bir kitlesel eylem değir di,fakat çok kişiyi etkiledi. Örneğin, 28 nisan 1936 da Ukrayna’dan 36 bin Polonyalı Kazakistan’a ve Azerbaycan’dan 10 bin Fars İran’a ve 5 bin Kürt Kazakistan’a. Fakat en büyük sürgünler 1939-1940 yıllarda yaşandılar.

Baskı boyutların değerlendirilmesi


Burada çeşitli biri birinden farklı rakamlar var, genel olarak 1921-1954 yıllara arasında tutuklanan kişilerin sayı 25-30 mln, arta 40 mln. insan daha hafif cezaları almıştı. Esas neden siyasi ve adil suçlardan arasında olan farklar. Böyle yaklaşımla olaya baksak görmekteyiz ki siyasi baskıya maruz kalanların oranı 3.8-9.8 mln arasında değişmektedir ve onlarca milyon insan adil suçlarından yargılanmıştı. Ölenlerle ilgili rakamlar farklıdır, yani kimileri kurşuna dizdiler, kimisi hapishanede hastalıklardan öldü, kimisi ise köylerde açlıktan dünyasını değiştirdi.
Bilim adamların yaklaşımları•Bilim adamlarına göre baskıya maruz kalanların sayısı oldukça fazladır, birilerine göre 1921-1953 yıllar arasında siyasi nedenle tutulanların sayısı yaklaşık 5.5. mln. Diğerler ise baskı kurbanların listesine baskıdan dolayı açlıktan ve sürgünde bulununca ölenlerini eklesek sayı 9 mln. çıkar.
Bir grup tarihçiye göre 1923-1953 yılları arasında siyasi baskılarına maruz kalan insan sanların sayısı en az 40.000.000, toplam nüfustan 14 yaşta küçükleri ve 60 yaşatan büyükleri çıksak, ortaya şu sonuç çıkıyor- SSCB’de her üçüncü kişi siyasi baskının kurbanı olmuştu.


Sonuçlar


1956 yılında Sovyetler Birliğin Komünist Partisinin 20 Kongresi’nde Stalin’in konusu tartışıldı ve kongre üyeleri kapalı oturum yaparak o dönemle ilgili bilgi aldılar. Belgeler o kadar çarpıcı idi ki, onların resmi açıklaması yalnız 1986 yılında yapıldı. Söz konusu kongrede delegeler Stalin yönetim tarzını şiddetle kınadılar ve birde onu tekrarlamak için Putlaşmayla mücadele bendini Partinin tüzüğüne eklediler.
Daha sonra özel bir komisyon kuruldu, mahkeme kararları incelendi ve 982 115 kişi beraat olundu. 1988 de konuya yeniden dönüldü ve 844 740 bin kişiye şeref hakkı geri verildi.
Şunu vurgulamak gerekir ki 1954-1956 yıllar arasında baskı olaylarda sorumlu olanlar mahkemenin önüne çıktı ve gerekli cezaları aldı. Bir takım yüksek parti ve devlet yönetici ise Stalin eşlik etmesinden dolayı görevden alındı ve örgütten ihraç olundu.
Kuşkusuz toplum için bu oldukça büyük bir şoku idi ve halen kendi etkisini göstermektedir

Bunları da sevebilirsiniz