Analiz(7)

26-27 Haziran 2010’da G-20 Zirvesi Toronto’da toplandı.
G-20’nin Toronto Zirvesi, Avrupa Birliği’nin geleceğini tehdit eden kamu açıkları ve birikmiş borçlarının idaresinden kaynaklanan kaygılar, küresel enflasyon riski, Çin’in dünya piyasalarına daha çok tüketen ve daha çok ithal eden bir potansiyel kaynak olarak katkıda bulunabilmesi sorunlarına çözüm bulma telaşındaydı. Ve bu çabalar yeni bir tılsımlı söz ile özetlendi: «Büyümenin yeniden dengelenmesi”

G-20’nin Toronto toplantısında somut olarak iki öneri çıkabildi. G-20 ülkeleri; ilk olarak 2013’e kadar bütçe açıklarının milli gelire oranını yarı yarıya azaltacaklar ve ikinci olarak da 2016’ya değin kamu borçlarını milli gelire oran olarak sabitlemiş olacaklar. Ülkeler bu hedeflere ulaşmak için uygulayacakları politikaları bağımsız olarak seçebilecekler.

Sonuç olarak, G-20 merkezi yönetim işlevi görmekten artık çok uzakta kalmaktadır. Bu gelinen nokta, G-20’nin ilk olarak küresel yönetim sahnesine pazarlandığı Kasım 2008 zirvesine göre önemli bir gerilemeye işaret etmektedir.

2008’de G-20’nin sloganı «Küresel problemlere, küresel çözüm” olarak vurgulanmıştı. Daha iki sene dolmadan G-20, küresel çözüm arayışını terk etmiş ve üyelerini kendi haline bırakmış bir birlik sıfatına dönüşmüştür.

Yani denmektedir ki, yangın büyük herkes canını kurtarsın. Bütün bunların çok daha önemli sonucu ise, «ulus devlet” anlayışı ve politikalarının asla geçerliliğini yitirmeyecek olmasıdır.

Geçtiğimiz ay 2010’un ilk çeyrek büyüme verisi TÜİK tarafından açıklandı. 2010’un ilk çeyreğinde, hem iç tüketimde perhizi bozarak hem de tükenen stokları yenilemek üzere çarklarını çeviren sanayi «istihdamsız” büyüdü.

2008’in ikinci çeyreğinden itibaren inişe geçen sanayinin istihdamı, aynı tempoda olmasa da azaldı. 2010’un ilk çeyreğinde sanayi yüzde 19’a yakın büyürken istihdamın artış hızı yüzde 7 ile yarısının altında kaldı. Sanayi istihdamı 2009’un ilk çeyreğinde, 2008’in ilk çeyreğine göre yüzde 9 gerilemiş ve 400 bin azalarak 4 milyon 14 bin kişiye inmişti.

2010’un ilk çeyreğinde ise bu kaybın ancak 300 bini telafi edilebilmiş, büyümeye rağmen 100 bin istihdam kaybı yaşanmıştır. 2008 ilk çeyreğine göre yüzde 14,5 gibi tarihi bir çöküşle küçüldüğümüz yerden yüzde 12 gibi bir hızla çıkmak önemli bir anlam taşımıyor.

Sonuçta; yüzde 12 de büyüseniz, 2008 ilk çeyrek dilimine ulaşamamış durumdasınız. Büyüdükçe işsizlik artıyor, büyüdükçe bağımlılık artıyor, borç yükü artıyor. Bu model de ısrar etmekten, körü körüne bu çürük ipe sarılmaktan büyük yanlışlık olur mu?

26 Haziran 2010 günü basında yer alan bir fotoğraf karesi 21. yüzyılın en önemli tespitlerinden biriydi. ABD siyahî Başkanı Barak Obama ile Rusya Devlet Başkanı Medvedev öğle yemeği için hamburgerciye gidip hamburger sipariş ediyorlar ve patates kızartmasını da paylaşıyorlar.

Yaşasın ÜTOPYA!!! Yaşasın YENİ DÜNYA DÜZENİ!!!

Bunları da sevebilirsiniz