Türkiye´de Çarpık Spor Anlayışı

Çok uzun zamandır spor dünyasının özellikle futbolun içindeyim. Hem oyuncu hem yönetici olma şerefine nail olduğum Altay Spor Kulübü’nde gözlemlerim sayesinde, maalesef kamuoyunun hayranlıkla izlediği bu dünyada çok büyük yanlışlıklar görmekteyim. Yıl 2002 Milli Takımımız Dünya Kupası eleme grubunda sırasıyla Brezilya, Kosta Rika ve Çin ile oynuyoruz. İlk maçı çok güzel bir oyunla dünya devi karşısında kıl payı yenik kapadıktan sonra Kosta Rika ile berabere kalıyoruz. Son maçı farklı kazanırsak bile Brezilya’nın Kosta Rika’yı yenmesi şart. Hemen başlıyoruz, basınımız başta olmak üzere felaket senaryolarına, zaten gruptan çıkmayı garantileyen Brezilya Kosta Rika maçına asılır mı, sakatlık olmasın, kart cezalısı olmasın diye yedeklerle mi maça çıkar vs vs…
Basınımızdan bir aklı evvel Brezilya teknik direktörüne soru soruyor. Kosta Rika maçına tam kadro çıkacak mısınız? Adamcağız şaşkın anlamıyor önce, sonra tokat gibi yapıştırıyor cevabı, Brezilya hiçbir maça berabere kalmak için çıkmaz. Bizim gazetecinin suratı kıpkırmızı. Sporun içinde entrika düşünen kim ortaya çıkıyor, çünkü biz buna alıştık, alıştırıldık. Kazanan hakemle kazanır, kaybeden hakemle kaybeder. Başarı varsa alkış, yoksa küfür hakaret. Yapılan şey sanki spor değil. Sporun ne olduğunu, amacını güzelliğini anlamayan bir toplumdan başka ne bekliyoruz. İngiltere de ligin son maçı Sunderland takımı bir alt lige düşmesi kesinleştiği maçta 40 bin seyircisin alkışlarıyla maça çıkıyor. Neden çünkü spor sadece kazanmak, ne pahasına olursa olsun kazanmak değildir. Spor kültürünün olduğu ülkelerde, spor önce beden ve ruh sağlığı için bir gereklilik sonrada bir heyecanın bir sosyal aktivitenin paylaşılması demektir. Kazanamazsan da seyircinin keyif aldığı bir temaşa zevkidir. Bizde küme düşen takımın futbolcusu sahtekârdır, başkanı, yöneticisi hırsızdır taraftara göre. Oysa bazı takımlar küme düşecekler spor organizasyonu bunu gerektiriyor. Çarpıklıklar çirkin şike pazarlıkları dünyanın her yerinde var, olacaktır da. Rantın olduğu her yerde bunlar olabilir, sistem buna müsaade etmeyecek şekilde oluşturulabilir.
Spor ahlakı ve sevgisi almaksızın yetiştirilen çocuklarımız okullarda velilerin sporu angarya gördüğü bir ortamda o sınav benim bu sınav senin ezberci ve sporsuz bir eğitim almaktalar. Oysa spor bir yaşam biçimidir. Obezite ile savaşta en önemli silahımızdır. Dünya spor burslarıyla eğitim olanaklarının kapısını açarak sporu ve bilimi birlikte teşvik ederken, ülkemizde spor yapmayan bu nedenle de sporun dinamiklerinden habersiz, küfür etmeyi taraftarlık sanan bir kitle oluştu. Küçük yaştan itibaren sporu kültürü ile sevdiren bir eğitim anlayışı ile sporun eğitime zarar veren değil, tam tersi yarar sağlayan bir unsur olduğunu topluma algılatmak devletin görevidir.
Aksi halde spordan anlamayan, zevk alamayan, sağlıksız nesiller yetişmeye devam edecek.


Bunları da sevebilirsiniz