Küreselleşme, ekonomik, siyasal, teknolojik, sosyal ve kültürel bütünleşme süreci olarak tanımlanabilir. 1980 – 1990 yıllarındaki gelişmeler; Sovyetler Birliği’nin dağılması, birçok ülkenin dış dünyaya açık siyasi ve ekonomik politikalar izlemeye başlamaları, ayrıca teknolojideki gelişmeler, Dünya’da yaşanan bu entegrasyon sürecini hızlandırmıştır. Bununla birlikte, ünlü bir Amerikan düşünürü olan S. Huntington’un «Medeniyetler Çatışması” kitabında belirttiği gibi, bu bütünleşme ve yakınlaşma eşit ve düz bir süreç değildir. Tersine, Dünya’nın belli merkezleri etrafında gerçekleşir. Bu merkezlere ise medeniyetler adı verilir. Medeniyet – belli bir coğrafyada yerleşmiş olan, ortak bir düşünce sistemi ve ortak bir dili, tarihi ve dini olan, ortak maddi ve manevi değerleri olan, kısacası, belli bir toplumun insanlarını birleştiren ve onları diğer toplumlardan ayırt eden faktörlerin bütünüdür. Bu bakış açısıyla analiz yaptığımızda, Rusya, eski Sovyetlerin bazı ülkelerini ve Dünya’nın farklı coğrafi bölgelerinde yerleşmiş kendine ait diasporaları da içeren, bir medeniyetin merkezi ve çekim noktasıdır (örneğin, Beyaz Rusya ve İsrail’deki ve New-York’taki diasporaları (bu şehirde her 14. kişi Rusça konuşmakta)). Günümüzdeki Rusya XVI. yüzyıldaki Rusların Kazan, Astrahan ve diğer Hanlıkları fethetmeleri ve Sibirya, Uzak Doğu, Kuzey toprakları ve Orta Asya’yı kolonize etmeleri ile oluşmuştur. Bu nedenle yakın tarihteki gelişmeleri incelediğimizde bu faktörü de göz önünde bulundurmamız gerekmektedir.
BDT bölgesini kendisi için stratejik bir alan olarak düşünen Rusya hükümeti, bu alanda NATO bloğun genişlemesini ve ‘Renkli Devrimlerin’ gerçekleşmesini kendisi açısından bir tehdit unsuru olarak görmektedir. BDT – Bağımsız Devletler Topluluğu – Azerbaycan, Ermenistan, Beyaz Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Moldova, Rusya, Tacikistan, Türkmenistan, Özbekistan, Ukrayna ve ayrıca yine BDT’nin birçok organına üye bir ülke olan Moğolistan’ın oluşturduğu uluslararası bir organizasyondur. Bu ülkeler SSCB’nin dağılmasıyla ortaya çıkmışlardır ve buna bağlı olarak da aralarında güçlü ekonomik, kültürel, sosyal ve siyasi ilişkiler mevcuttur. Batı tarafından desteklenen güçlerin, 2000’de Yugoslavya’da, 2005’te Lübnan’da, 2003’te Gürcistan’da, 2004’te Ukrayna’da, 2005’te Kırgizastan’da ve 2009’da Moldova’da devrim yoluyla iktidara gelmeleri terminolojide «Renkli Devrimler” olarak adlandırılır. Rusya’nın 2000’li yıllarda yaşamış olduğu ekonomik ve sosyal toparlanma süreci, bu ülkeyi yeniden bir çekim merkezi haline getirmiştir. 2001-2007 yılları arasında Rusya GSMH’sı 2,5 kat artmıştır, ayrıca birçok alanda koruyucu ve modernleşmeye yönelik reformlar yapılmıştır. 1990’larda Batı ile entegrasyonun gerçekleşebileceğini düşünen Rusya elitleri, daha sonraları bu sürecin yalnızca tek yönlü çıkarlara hizmet etmek için yapıldığını fark etmişlerdir ve buna ek olarak da Rusya ekonomisinin yeniden canlanması üzerine, bu entegrasyon süreci yavaşlamıştır. Burada dönüm noktası Rusya’nın 2008 Ağustosunda Gürcistan’ın Batı yanlısı hükümetiyle savaşması olmuştur. Bu kısa savaşta Rusya, müttefiklerini silah gücüyle koruyabileceğini göstermiştir. Önemli olan diğer bir gelişme ise, Batı’daki şiddetli krizden yararlanılarak, 2010 yılında Ukrayna’da iktidara, Rusya ile entegrasyon yanlısı olan güçlerin gelmesidir (ki, 2004’teki Batıcı devrim, 2010 yılında başkan olarak seçilmiş olan V. Yanukoviç’e karşı gerçekleşen bir devrimdi. Görüldüğü üzere, 2004’te devrim yoluyla iktidara gelen V. Yusçenko (Batıcı Devrim), 2010 yılındaki seçimlerde ancak %5 oy alabildi). Yine bir Renkli devrim sonucu Kırgızistan’da iktidara gelen Bakiyev Hükümeti, 2010 yılında yeni bir devrimle iktidardan inmişlerdir. Gerçekleşen bu yeni devrimin Rusya tarafından desteklendiği düşünülmektedir. Bölgedeki ekonomik ve siyasi entegrasyonu desteklemek amacıyla yeni uluslararası organizasyonlar kurulmuştur. Bunlardan en etkili olanı CSTO askeri birliği ve EURASEC ekonomik birliğidir. CSTO (Collective Security Treaty Organisation) – 2002 yılında kurulmuş olan ve üyelerinin birbirleriyle askeri müttefik olduğu kaydedilen bir örgüttür. Üyeleri: Kazakistan, Ermenistan, Kırgızistan, Rusya, Beyaz Rusya, Tacikistan ve Özbekistan’dır. EURASEC (Eurasian Economic Community) – 1996’da ekonomik birliği sağlamak üzere kurulmuş olan, ülkeler arasındaki sınırları kaldırmayı amaçlayan bir örgüttür. Üyeleri: Kazakistan, Beyaz Rusya, Kırgızistan, Tacikistan, Rusya, Özbekistan’dır. Gözlemci ülkeler: Moldova, Ermenistan ve Ukrayna’dır. Bu örgütler var olan ilişkileri geliştirmek amacıyla kurulmuşlardır. Kazakistan’ın dış ticaretinde Rusya’nın payı %48, Özbekistan için ise bu gösterge %36’dır. Tacikistan, Moldova ve Kırgızistan gibi ülkelerin GSMH’nın yaklaşık %40’ı, Rusya’da çalışan işçilerin göndermiş olduğu transferlerden oluşturmaktadır. 2000’li yıllardaki ekonomik gelişme ile beraber, sermaye akışları, Rusya’dan BDT ülkelerine yönlendirilmiştir. Örneğin, Özbekistan’ın en büyük yatırımcısı Rusya’ya ait bir petrol şirketi olan Lukoil’dir. Bu gelişmeler Post-Sovyet bölgesinde bir ekonomik birliğinin oluşmasına neden olmuşlardır. 2010 yılında Rusya, Beyaz Rusya ve Kazakistan ülkelerinden oluşan Gümrük Birliği yürürlüğe girmiştir. 1 Temmuz 2010 tarihinden itibaren bu ülkeler arasındaki bütün gümrükler, sermaye, mal ve insanlar için bütün sınırlar kaldırılacaktır.
Eski Sovyet bölgesindeki entegrasyon süreçleri hızlandırılmaktadır. Bu entegrasyon süreci Rusya tarafından yürütülmeye çalışılmaktadır. Bunun sebebi kültürel bağlantıların yanı sıra ekonomik faktörlerdir. Rusya dışındaki 11 eski SSCB ülkesinin 2009 GSMH’larının toplamı 913,92 milyar dolardır. Rusya’nın GSMH’sı ise 2009 verilerine göre 2,298 trilyon dolardır. Yani geri kalan eski SSCB ülkelerinin 2 kattan fazladır. Bu faktör entegrasyonun Rusya liderliğinde gerçekleşmesine neden olmaktadır.
Küreselleşme, ekonomik, siyasal, teknolojik, sosyal ve kültürel bütünleşme süreci olarak tanımlanabilir. 1980 – 1990 yıllarındaki gelişmeler; Sovyetler Birliği’nin dağılması, birçok ülkenin dış dünyaya açık siyasi ve ekonomik politikalar izlemeye başlamaları, ayrıca teknolojideki gelişmeler, Dünya’da yaşanan bu entegrasyon sürecini hızlandırmıştır. Bununla birlikte, ünlü bir Amerikan düşünürü olan S. Huntington’un «Medeniyetler Çatışması” kitabında belirttiği gibi, bu bütünleşme ve yakınlaşma eşit ve düz bir süreç değildir. Tersine, Dünya’nın belli merkezleri etrafında gerçekleşir. Bu merkezlere ise medeniyetler adı verilir. Medeniyet – belli bir coğrafyada yerleşmiş olan, ortak bir düşünce sistemi ve ortak bir dili, tarihi ve dini olan, ortak maddi ve manevi değerleri olan, kısacası, belli bir toplumun insanlarını birleştiren ve onları diğer toplumlardan ayırt eden faktörlerin bütünüdür. Bu bakış açısıyla analiz yaptığımızda, Rusya, eski Sovyetlerin bazı ülkelerini ve Dünya’nın farklı coğrafi bölgelerinde yerleşmiş kendine ait diasporaları da içeren, bir medeniyetin merkezi ve çekim noktasıdır (örneğin, Beyaz Rusya ve İsrail’deki ve New-York’taki diasporaları (bu şehirde her 14. kişi Rusça konuşmakta)). Günümüzdeki Rusya XVI. yüzyıldaki Rusların Kazan, Astrahan ve diğer Hanlıkları fethetmeleri ve Sibirya, Uzak Doğu, Kuzey toprakları ve Orta Asya’yı kolonize etmeleri ile oluşmuştur. Bu nedenle yakın tarihteki gelişmeleri incelediğimizde bu faktörü de göz önünde bulundurmamız gerekmektedir.
BDT bölgesini kendisi için stratejik bir alan olarak düşünen Rusya hükümeti, bu alanda NATO bloğun genişlemesini ve ‘Renkli Devrimlerin’ gerçekleşmesini kendisi açısından bir tehdit unsuru olarak görmektedir. BDT – Bağımsız Devletler Topluluğu – Azerbaycan, Ermenistan, Beyaz Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Moldova, Rusya, Tacikistan, Türkmenistan, Özbekistan, Ukrayna ve ayrıca yine BDT’nin birçok organına üye bir ülke olan Moğolistan’ın oluşturduğu uluslararası bir organizasyondur. Bu ülkeler SSCB’nin dağılmasıyla ortaya çıkmışlardır ve buna bağlı olarak da aralarında güçlü ekonomik, kültürel, sosyal ve siyasi ilişkiler mevcuttur. Batı tarafından desteklenen güçlerin, 2000’de Yugoslavya’da, 2005’te Lübnan’da, 2003’te Gürcistan’da, 2004’te Ukrayna’da, 2005’te Kırgizastan’da ve 2009’da Moldova’da devrim yoluyla iktidara gelmeleri terminolojide «Renkli Devrimler” olarak adlandırılır. Rusya’nın 2000’li yıllarda yaşamış olduğu ekonomik ve sosyal toparlanma süreci, bu ülkeyi yeniden bir çekim merkezi haline getirmiştir. 2001-2007 yılları arasında Rusya GSMH’sı 2,5 kat artmıştır, ayrıca birçok alanda koruyucu ve modernleşmeye yönelik reformlar yapılmıştır. 1990’larda Batı ile entegrasyonun gerçekleşebileceğini düşünen Rusya elitleri, daha sonraları bu sürecin yalnızca tek yönlü çıkarlara hizmet etmek için yapıldığını fark etmişlerdir ve buna ek olarak da Rusya ekonomisinin yeniden canlanması üzerine, bu entegrasyon süreci yavaşlamıştır. Burada dönüm noktası Rusya’nın 2008 Ağustosunda Gürcistan’ın Batı yanlısı hükümetiyle savaşması olmuştur. Bu kısa savaşta Rusya, müttefiklerini silah gücüyle koruyabileceğini göstermiştir. Önemli olan diğer bir gelişme ise, Batı’daki şiddetli krizden yararlanılarak, 2010 yılında Ukrayna’da iktidara, Rusya ile entegrasyon yanlısı olan güçlerin gelmesidir (ki, 2004’teki Batıcı devrim, 2010 yılında başkan olarak seçilmiş olan V. Yanukoviç’e karşı gerçekleşen bir devrimdi. Görüldüğü üzere, 2004’te devrim yoluyla iktidara gelen V. Yusçenko (Batıcı Devrim), 2010 yılındaki seçimlerde ancak %5 oy alabildi). Yine bir Renkli devrim sonucu Kırgızistan’da iktidara gelen Bakiyev Hükümeti, 2010 yılında yeni bir devrimle iktidardan inmişlerdir. Gerçekleşen bu yeni devrimin Rusya tarafından desteklendiği düşünülmektedir. Bölgedeki ekonomik ve siyasi entegrasyonu desteklemek amacıyla yeni uluslararası organizasyonlar kurulmuştur. Bunlardan en etkili olanı CSTO askeri birliği ve EURASEC ekonomik birliğidir. CSTO (Collective Security Treaty Organisation) – 2002 yılında kurulmuş olan ve üyelerinin birbirleriyle askeri müttefik olduğu kaydedilen bir örgüttür. Üyeleri: Kazakistan, Ermenistan, Kırgızistan, Rusya, Beyaz Rusya, Tacikistan ve Özbekistan’dır. EURASEC (Eurasian Economic Community) – 1996’da ekonomik birliği sağlamak üzere kurulmuş olan, ülkeler arasındaki sınırları kaldırmayı amaçlayan bir örgüttür. Üyeleri: Kazakistan, Beyaz Rusya, Kırgızistan, Tacikistan, Rusya, Özbekistan’dır. Gözlemci ülkeler: Moldova, Ermenistan ve Ukrayna’dır. Bu örgütler var olan ilişkileri geliştirmek amacıyla kurulmuşlardır. Kazakistan’ın dış ticaretinde Rusya’nın payı %48, Özbekistan için ise bu gösterge %36’dır. Tacikistan, Moldova ve Kırgızistan gibi ülkelerin GSMH’nın yaklaşık %40’ı, Rusya’da çalışan işçilerin göndermiş olduğu transferlerden oluşturmaktadır. 2000’li yıllardaki ekonomik gelişme ile beraber, sermaye akışları, Rusya’dan BDT ülkelerine yönlendirilmiştir. Örneğin, Özbekistan’ın en büyük yatırımcısı Rusya’ya ait bir petrol şirketi olan Lukoil’dir. Bu gelişmeler Post-Sovyet bölgesinde bir ekonomik birliğinin oluşmasına neden olmuşlardır. 2010 yılında Rusya, Beyaz Rusya ve Kazakistan ülkelerinden oluşan Gümrük Birliği yürürlüğe girmiştir. 1 Temmuz 2010 tarihinden itibaren bu ülkeler arasındaki bütün gümrükler, sermaye, mal ve insanlar için bütün sınırlar kaldırılacaktır.
Eski Sovyet bölgesindeki entegrasyon süreçleri hızlandırılmaktadır. Bu entegrasyon süreci Rusya tarafından yürütülmeye çalışılmaktadır. Bunun sebebi kültürel bağlantıların yanı sıra ekonomik faktörlerdir. Rusya dışındaki 11 eski SSCB ülkesinin 2009 GSMH’larının toplamı 913,92 milyar dolardır. Rusya’nın GSMH’sı ise 2009 verilerine göre 2,298 trilyon dolardır. Yani geri kalan eski SSCB ülkelerinin 2 kattan fazladır. Bu faktör entegrasyonun Rusya liderliğinde gerçekleşmesine neden olmaktadır.